-
FerÂÎz bahsİ
Ferâiz: Ferizamn cem'idir. Ferîza lügatte: Takdir, katı' ve beyân mânâlarına gelir. «««Jt^iuJ^y» derler ki, hâkim nafakayı takdir etti
mânâsına gelir. Teâlâ Hazretleri buyurmuştur. Mâ*nâsı :
«Bu bizim indirdiğimiz ve beyân ettiğimiz bir sûredir.» demektir.
Şerîatte farz: Kitab, mütevâtir sünnet ve icmâ' gibi kat'î bir delille sabit olan hükümdür. Fıkıh ilminin mîrâsa ait olan kısmına ferâiz denil*mesi, miras hisseleri kat'î delille sabit oldukları içindir.
1- (1614) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Is-hâk b. İbrâhîra rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler : Bize tbni Uyeyne, Zührî'den, o da AHy b. Hüseyn'den, o da Amr b. Osman'dan, o da Üsâme b. Zeyd'den naklen rivayet etti ki, Peygamber (SaUatlahü Aleyhi ve Sellem):
«Müslüman kâfire; kâfir de müslümana mirasçı olamaz.» buyurmuş, dediler.
El-Müberred'in beyânına göre irs ve mîrâs : Asıl itibariyle akıbet demektir. Bunun mânâsı bir kimseden diğerine intikaldir.
Kâfirin müslümana mirasçı olamayacağı hususunda bütün İslâm ule*ması itt,ifâk halindedir. Nevevi diyor ki: «Sahabe, tabiîn ve on-Jardan sonra gelen ulemanın cumhuruna göre müslüman da kâfire mî-rasç: olamaz. Bir taife müslümanı kâfire mirasçı yapmaya kail olmuşlar*dır. Bu kavil Muâz b. Cebel, Muâviye (Radiyallahu anh) ile Saîd b. El-Müseyyeb, Mesrûk ve başkalarının mezhebidir. Aynı kavil Ebu'd-Derdâ', Şa'bî, Zührî ve İbrahim Nehaî 'den de —aralarında bu hususta hilaf olmak üzere— rivayet olunmuşsa da doğrusu bu zevatın kavilleri de cumhurun kavli gibidir. Muhalifler «İslâm yücedir; onun üstüne geçilmez.» hadîsiyle istidlal etmişlerdir. Cumhurun delili ise sadedinde bulunduğumuz sahîh ve sarih hadîstir. İslâm hadîsinde onlara hüccet yoktur. Zîra ondan murâd İslâm'ın başka dînlere olan üstünlüğüdür. Onda mirastan söz yoktur. Şu halde onunla amel ederek «Müslüman kâfire mirasçı olamaz...» hadîsinin nassi nasıl terk edilebilir? Her halde o taife bu hadîsi duymamış olacak!..
Mürted (yâni müslümanlığı bırakıp başka bir dîne dönen kimse) bilicmâ' müslümana mirasçı olamaz. İmam Şafiî, Mâlik, Rabîa, îbni Ebî Leylâ ve başkalarına göre müslüman da mürtedde mirasçı olamaz; mürtedin malı müslümanlar arasında ganimet olur.
Ebû Hanif e ile Küfe ulemâsı ve îshak müslüman olan veresesinin mürtedde mirasçı olacaklarına kaildirler. Bu kavil Hz. Ali ile Îbni Mes'ud (Radiyallahu anh) 'dan ve seleften bir ce*maattan rivayet olunmuştur. Lâkin Sevrî ile Ebû Hanîfe: Mürtedin riddet hâlinde kazandığı şeyler müslümanîann malıdır, demiş*lerdir, ötekilerine göre bütün malı müslüman olan veresesinin olur.
Kâfirlerin birbirlerinden mirasçı olmalarına gelince : 1mam Âzam'la İmam Şafiî ve diğer bir takım ulema yahudînin hı-ristiyana, hıristiyanın yahudîye, bunların mecûsîye ve mecûsînin bu iki millete mirasçı olabileceğine kaildirler. İmam Mâlik bunu caiz görmemiştir. İmam Şafiî: «Lâkin harbî zimmîye; zimmî harbî*ye mirasçı olamaz» demiştir. Ayrı ayrı memleketlerde bulunan iki har*bî dahî birbirlerine mîrasçı olamazlar. Hanefîler'in kavli de budur.