Türkleri Ve Habeşlerı Tahrikten Nehy
4302... Ashâb-ı kiramdan birisi, Rasûlullah (s.a) 'in şöyle buyurduğu*nu rivayet etmiştir.
"Size dokunmadıkları müddetçe siz de Habeşlere dokunmayın. Sizi terkettikleri müddetçe siz de Türkleri terkedin. Onlara sataşmayın.”
Açıklama
Görüldüğü üzere Hz. Peygamber (s.a) efendimiz müslümanlara, kendilerine sataşmadıkları müddet*çe Habeşleri ve Türkleri kendi haline bırakmalarını, onlarla savaşmama*larını emretmiştir. Şüphesiz hadiste kastedilen, henüz islamiyeti kabul et*memiş olan Türkler ve Habeşlilerdir.
Hadiste başka milletlerin değil de Habeşlerle Türklerin bahse konu ediliş sebebini Tıbî şöyle izah eder: "Çünkü Habeş ülkesi ile islam ülkesi arasında Büyük çöller, boşluklar vardır. Dolayısıyla fazla yorgunluğa se*bep olacağından dolayı müslümanlara onların ülkelerine girme külfeti yüklememiştir. Ayrıca 4309 nolu hadiste geleceği üzere Rasûlullah Ka'be'yi Habeşlilerin yıkacağını haber vermiştir. Bu, Habeşlilerin savaş-da sakınılması gereken bir millet olduğuna delalet eder. Türklere gelince savaşçı bir millettirler. Ülkeleri de soğuktur. İslam ordusu ise sıcak mem*lekette yaşamaktadır. İşte bu yüzden müslümanlara saldırmadıkları müd*detçe Türklerle savaşa girilmemesi emredilmiştir.
Hadisten anladığımıza göre, Türkler ve Habeşlerle savaşmaktan kaçı*nılması tavsiyesi bu milletlerin müslümanlara saldırmamaları hali ile ka*yıtlıdır. Ama müslümanlara saldırırlar, zorla İslam ülkesine girerlerse o zaman savaşmaktan kaçımlamaz. Çünkü bu durumda savaşmak farzı ayın, önceki durumda ise farz-ı kifayedir. Hz. Peygamberin "Sizi terket*tikleri müddetçe onları terkediniz" sözü buna delalet etmektedir.
Bezi müellifi, hadisteki bu ifadeyi gözönüne alarak, nehyin vücûba de*ğil, ibâhaya delâlet ettiğini söyler.
Burada şöyle bir şey akla gelebilir: Kur'ân-ı Kerim'de "tüm müşrik*lerle savaşın... buyurulmaktadır. Ayet hiç bir milleti ayırmadan, Al*lah'a şirk koşan bütün kâfirlerle savaşmayı emretmektedir. Hadiste ise iki millet bu emrin dışında tutulmuştur. Bu hal, hadisin ayete zıt olduğu izle*nimini verebilir.
Aliyyü'l - Kari bu konuya işaretle şöyle demektedir: "Ayet mutlaktır. Hadis mukayyedtir. Mutlak mukayyede hamlolunur. Hadis ayeti tahsis et*mektedir. Nitekim mecusiler konusunda da hadis ayeti tahsis etmiştir. Mecusiler kafir (müşrik) dir. Buna rağmen müslümanlar, "Onlara ehli ki*taba yaptığınız gibi muamele ed'in" hadisinden dolayı mecûsilerden cizye almışlardır."