-
Bab
Ve îmâm. el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Bana Abdullah ibnu Sa'-lebete'bni Suayr haber verdi ki, Peygamber (S) Mekke fethi yılında onun yüzüne eliyle dokunmuştur .
307-...... Bize Hişâm ibn Yûsuf, Ma'mer ibn Râşid'den; o daez-Zuhrî'den; o da Suneyn Ebû Cemîle'den haber verdi. ez-Zuhrî dedi ki: Biz Saîd ibnu'l-Müseyyeb'le beraber bulunduğumuz sırada Ebû Cemile bize haber verdi.
Yine ez-Zuhrî: Ve Ebû Cemile, kendisinin Peygamberce eriştiği*ni ve fetih yılında O'nunla beraber çıktığını söyledi, demiştir .
308-.......Bize Hammâd ibnu Zeyd, Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den; o da Amr ibnu Seleme'den tahdîs etti .
Eyyûb şöyle dedi: Ebû Kılâbe bana;
— Amr ibn Seleme'ye kavuşur da ona sorar mısın? dedi.
Ebû Kılâbe dedi ki: Akabinde ben Amr ibn Seleme'ye kavuştum ve kendisine sordum. Amr ibn Seleme şöyle anlattı: Biz aile ve kabî-lece insanların yol uğrağı bir yerde otururduk. Bize kervanlar uğrar*dı. Biz de o yolculara:
— Bu insanlara ne oluyor, bu insanlara ne oluyor? Ve şu adam nedir? diye sorardık.
Onlar da bize:
— O adam, Allah'ın kendisini peygamber gönderdiğini, O'na vahy verdiğini yâhud Allah'ın O'na şu sözleri vahyettiğini söylüyor, derlerdi (yânî Peygamber'den öğrendikleri bâzı âyetleri bize haber ve*rirlerdi).
Ben de o sözleri ezber ederdim. Sanki o âyetler gönlüme yapıştı*rılır gibi nakş olunuyordu. Esasen (Kureyş'ten başka) Arab kabilele*ri de İslâm'a girmek için Mekke fethini gözlüyorlardı. Ve:
— Peygamberlik iddia eden şu adamı kendi kavmi olan Kureyş'le başbaşa kendi hâllerine bırakınız. Eğer O, Kureyş'e gâlib gelirse, hiç şübhesiz O sözünde doğru hakk bir peygamberdir, derlerdi.
Nihayet fetih ehlinin zaferi vak'ası olunca her kavim İslâm'a gir*meye koştular. Babam Seleme de kavmimle beraber İslâm'a girmeye koştu. Mekke'den dönüp gelince, bize:
— Vallahi ben size bir hakk peygamberin yanından geliyorum. O bize: "Şu namazı şu vakitte kılınız, şu namazı da şu vakitte kılınız " dedi (ve bütün namaz vakitlerini bildirdi). Namaz vakti gelince de "Biriniz ezan okusun ve Kur'ân 'ı en çok bileniniz size imamlık etsin" buyurdu, dedi.
Bunun üzerine kabîle halkı baktılar. İçlerinde benden çok Kur'-ân bilen hiçbir kimse bulunmadı. Çünkü ben obamıza uğrayan ker*vanlardan Kur'ân alıp öğreniyordum. Kur'ân'ı çok bildiğim için kabîle halkı beni önlerine geçirip imâm yaptılar.Hâlbuki ben o sırada altı yâhud yedi yaşında çocuktum. Üzerimde de elbise olarak yalnız bir bürde vardı. Secde ettiğim zaman o bürde avret yerinden yukarı top*lanıp aşağısı açılırdı. Benim secdede bu açık hâlimi gören kabilemiz*den bir kadın, cemâate:
— Okuyucunuzun kıçını (yânî açık yerini)"bizden örtseniz, de*di.
Bunun üzerine cemâat (Umman kumaşı) satın aldılar ve bana bir gömlek biçtiler. Artık ben bu gömlekle sevindiğim kadar hiçbir şeyle ferahlanmadım .
309- İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verdi; Âişe (R) şöyle demiştir: Utbe ibn Ebî Vakkaas, kardeşi Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a, Zem'a'mn cariyesinin oğlu Abdurrahman ı alması için ahid yapmıştı. Utbe:
— Çünkü o çocuk benim oğlumdur, demişti.
Rasûlullah fetih zamanında Mekke'ye gelince Sa'd ibn Ebî Vak*kaas, Zem'a'nın cariyesinin oğlu Abdurrahmân'ı yakaladı ve onu Ra-sûlullah'a getirdi. Onun beraberinde Abd ibnu Zem'a da geldi. Sa d ibn Ebî Vakkaas:
— Bu benim kardeşimin oğludur. Kardeşim bana onun kendi oğlu olduğunu ve nesebinin kendisine katılmasını bana vasiyet etti, dedi.
Abd ibnu Zem'a da: .
— Yâ Rasûlallah, bu benim kardeşimdir; bu Zem'a'mn cariye*sinin oğludur, babam Zem'a'mn döşeğinde doğmuştur, dedi.
Rasûlullah, Zem'a'nın cariyesinin oğluna baktı da Utbe ibn Ebî Vakkaas'a en çok benzeyen insan olduğunu gördü. Akabinde Rasû*lullah (S):
— "Yâ Abd ibne Zem 'a! Bu (Abdurrahmân) sana âiddir; o se*nin kardeşindir. Çünkü o, Zem'a'nın döşeği üzerinde doğmuştur" buyurdu.
Ve yine Rasûlullah, bu çocuğun sîmâca Utbe ibn Ebî Vakkaas'a benzerliğini gördüğü için Sevde'ye:
— "Yâ Şevde! Sen de bu oğlandan perde arkasına çekil!" bu*yurdu.
İbnu Şihâb dedi ki: Âişe:
— Rasûlullah: "Döşeğindir; zinâcı erkeğe ise mahrumiyet düşer" buyurdu, dedi.
Yine İbnu Şihâb: Ebû Hureyre bu "Çocuk döşeğindir, zinâkâr erkeğe mahrûmluk düşer" sözünü yüksek sesle i'Iân ederdi, demiştir .
310-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr şöy*le haber verdi: Rasûlullah zamanında, fetih gazvesi sırasında bir ka*dın hırsızlık yapmıştı. O kadının kavmi Usâme ibn Zeyd'e gittiler de(elinin kesilmemesi için) Rasûlullah'ın yanında şefaat etmesini iste*diler.
Urve dedi ki: Usâme, o kadın hakkında Rasûlullah'la konuşun*ca, Rasûlullah'ın yüzünün rengi değişti ve:
— "Allah'ın ta'yîn ettiği dînî cezalardan bir ceza hususunda mı benimle konuşuyorsun?" buyurdu.
Usâme de:
— Yâ Rasûlallah, benim için mağfiret isteyiver, dedi.
Öğleden sonra olunca Rasûlullah hutbe yapmak üzere ayağa kalk*tı. Allah'ı lâyık olduğu sıfatlarla övdükten sonra "Amma ba'du" di*yerek şunları söyledi:
— "Sizden önceki insanları ancak onların, içlerinde şerefli ve nüfuzlu kimse çaldığı zaman onu cezasız bırakır, içlerinde zayıf kim*se çaldığı zaman ona ceza verir olmaları helak etmiştir. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki, Muhammed'in kızı Fâtıma çalmış olsaydı, muhakkak onun elini de keserdim!" buyurdu.
Sonra Rasûlullah o kadınla ilgili emrini verdi ve kadının eli ke*sildi. Bundan sonra o kadının tevbesi güzel oldu ve evlendi. Âişe:
— O kadın bundan sonra bana gelirdi de ben de onun hacetini Rasûlullah'a yükseltirdim, demiştir .
311-.......Bize Âsim, Ebû Usmân'dan tahdîs edip şöyle dedi:Bana Mucâşi' ibn Mes'ûd (R) tahdîs edip şöyle dedi: Mekke'nin fet*hinden sonra ben kardeşim(Mucâlid)le Peygamber'e geldim ve:
— Yâ Rasûlallah, kendisiyle hicret etmek üzere bey'at etmem için sana kardeşimi getirdim, dedim.
Rasûlullah (S):
— "Hicret etmiş olanlar, ondaki faziletlerle gitmişlerdir"^ bu*yurdu.
— Şimdi sen onunla ne üzerine bey'at edeceksin? diye sordum.
— "Ben onunla İslâm, îmân ve cihâd üzerine bey'at ederim"
buyurdu.
Bu hadîsin râvîlerinden Ebû Usmân en-Nehdî dedi ki: Ben son*ra Ebû Ma'bed Mucâlid'e kavuştum. Ebû Ma'bed bu iki kardeşin büyüğü idi. Ben ona Mucâşi'den işitmiş olduğum hadîsi sordum da, o: Mucâşi' doğru söyledi, dedi.
312-.......Bize Âsim ibn Süleyman, Ebû Usmân en-Nehdî'den;o da Mucâşi' ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Ben Ebû Ma'bed'i, hicret üzerine bey'at etmesi için Peygamber'e götürdüm. Peygamber (S):
— "Hicretin hükmü (fetihten öne) hicret edenlere âid olarak geç*ti. Ben onunla İslâm ve cihâd üzerine bey'at ederim" buyurdu.
Râvî Ebû Usmân dedi ki: Ben Ebû Ma'bed'e kavuştum da ona kardeşi Ebû Mucâşi'in bana tahdîs ettiği bu hadîsi sordum; o: Mucâşi' doğru söyledi, dedi.
Diğer râvî Hâlid de, Ebû Usmân'dan; o da Mucâşi'den, onun kardeşi Mucâlid'i getirdiğini söylemiştir .
313-.......Mucâhid ibn Cebr şöyle demiştir: Ben İbn Umer'e:
— Şam'a hicret etmek istiyorum, dedim. İbn Umer (R):
— (Mekke fethinden sonra) hicret yok, lâkin cihâd vardır. Git, kendini arzet. Eğer kendinde (cihâd ve kudretten) birşey bulursan ci*hâd yap, kendinde bunu bulamazsan geri dönersin, dedi.
Ve en-Nadr dedi ki: Bize Şu'be haber verdi: Bize Ebû Bişr haber verip şöyle dedi: Ben Mucâhid ibn Cebr'den işittim, şöyle diyordu: Ben İbn Umer'e (Şam'a gitmek istiyorum) dedim, o:
— Bugün hicret yoktur -yâhud da: Rasûlullah'tan sonra hicretyoktur-, dedi.
Bu da geçen hadîsin benzeridir.
314-.......Ebû Amr el-Evzâî, Abde ibn Ebî Lubâbe'den; o daMucâhid ibn Cebr el-Mekkî'den; Abdullah ibn Umer (R): Fetihten sonra hicret yoktur der idi, diye tahdîs etmiştir.
315-.......Yahya ibn Hamza tahdîs edip şöyle demiştir: Banael-Evzâî, Atâ ibn Ebî Rebâh'tan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Ubeydullah ibn Umeyr ile beraber Âişe'yi ziyaret ettim. Ubeydullah, Aişe'ye hicretten sordu. Bunun üzerine Âişe şöyle dedi:
— Bu gün hicret yoktur. (Fetihten önce) mü'minlerin herbiri ken*disine fitne yapılması korkusundan dîni ile Allah'a ve Rasûlü'ne ka*çar idi. Bugün ise Allah İslâm'ı gâlib kılmıştır. Mü'min Rabb'ine dilediği yerde ibâdet eder. Lâkin bugün (kâfirlerle) cihâd ve niyet var*dır .
316-.......İbn Cureyc şöyle demiştir: Bana Hasen ibnu Müslim,Mucâhid ibn Cebr'den şöyle tahdîs etti: Rasûlullah (S) Mekke fethi günü ayağa kalktı da şöyle buyurdu:
— "Şübhesiz ki, Allah Mekke'yi, gökleri ve yeri yarattığı gün haram kılmıştır. Bunun için Mekke Allah'ın haram kılmasıyle kıya*met gününe kadar haramdır. Benden evvel hiçbir kimse için halâl ol*madığı gibi, benden sonra da hiçbir kimse için halâl olmayacaktır. Benim için de o, ancak gündüzden bir saat halâl olmuştur. Mekke'*nin av hayvanı ürkütülmez, dikeni (bile) kesilmez, yaş otları koparıl-maz. Yitiğini kimse (elini uzatıp) alamaz, yalnız sahibini aramak için arayacak kişi alabilir".
Bu sırada Abbâs ibnu Abdilmuttalib:
— Yâ Rasûlallah, ızhırdan başka. Çünkü ızhır bitkisi demirciler için ve evlerimiz için kullanılması zarurîdir, dedi.
Rasûlullah bu esnada sükût etti, sonra:
— "Izhır müstesna, çünkü o halâldır" buyurdu.
Ve yine Abdulmelik ibnu Cureyc'den (o, şöyle demiştir): Bana Abdulkerîm, İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan, geçen hadîsin benze*rini yâhud o tarzdaki hadîsi haber verdi, demiştir.
Zikredilen bu hadîsi Ebû Hureyre', Peygamber'den rivayet et*miştir