-
Teravih Namazı Ve Önemi
Teravih Namazı Ve Önemi
Teravih, “rahatlamak, dinlendirmek” manalarına gelmektedir. Yirmi rekat olarak kılınan bu sünnet namazının her dört rekatından sonraki oturuş, “tervîha” olarak isimlendirilmiş, sonradan bu kelimenin çoğulu olan “teravih” kelimesi Ramazan’da yatsı namazından sonra ve vitirden önce kılınan nafile namazın ismi olmuştur.
Teravih namazının yirmi rekat olduğu Müslümanların çoğunluğu tarafından kabul edilmekle ve bu şekilde uygulanmakla beraber, teravih namazının sekiz rekat kılınması gerektiğini söyleyenler de olmuştur.
Allah Rasulü (sas) “Kim Ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır?” (Buhari, Salatü’t-teravih) buyurarak bu namazı teşvik etmiş ve kendisi de başlangıçta ashabına cemaatle kıldırmış, sonraları ise teravih namazının farz kılınabilir ve Müslümanların çoğunluğu da bunu hakkıyla yerine getiremeyebilir endişesinden dolayı tek başına kılmaya devam etmiştir. (Müslim, Salatü’l-müsafirin, 178)
Allah Rasulü’nün vefatından sonra Müslümanlar, teravih namazını Hz. Ebu Bekir döneminde ve Hz. Ömer’in hilafetinin ilk yıllarında tek başlarına, yani cemaat yapmadan kılıyorlardı. Hz. Ömer, bir Ramazan gecesi mescidde herkesin dağınık bir vaziyette teravih namazını kıldığını görmüş ve bunun yerine bir imam önderliğinde bu namazın cemaat halinde kılınmasının daha doğru olacağına içtihat etmiştir. Bu amaçla da Übey b. Ka’b’ı teravih imamı olarak tayin etmiş ve teravih namazı yirmi rekat olarak kılınmıştır. Hz. Ömer’in uygulamasıyla teravih namazının rekat sayısı yirmi olarak yerleşmiş, daha sonra da bu uygulama günümüze kadar gelmiştir.
Netice itibarıyla teravih namazının sekiz rekatının, Efendimiz’in sünneti; geri kalan on iki rekatının ise sahabenin sünneti ve Müslümanların Ramazan ayını ihya etmek maksadıyla yaşattığı güzel bir gelenek olduğunu söylemek mümkündür. Burada şunu da ifade etmek gerekir ki, teravih namazı günümüzde bazı camilerde olduğu gibi çok seri bir şekilde değil de tedil-i erkanına uyarak huşu içinde eda edilmelidir.
Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı her dört rekatın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için, bu adı almıştır (el-Meydanı, el-Lubab, İstanbul, (t.y) I, 123).
Teravih namazı, kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir. Teravih, orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bir mazereti dolayısıyla oruç tutamayanlar da teravih namazı kılarlar.
Ramazan gecelerini ihya etmek için kılınan Teravih namazı, Kur'an'da zikredilmemektedir. Fakat hakkında çok sayıda hadis rivâyet edilmiştir (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Mısır, (t.y) III, 53). Ebû Hureyre'nin naklettiği bir hadise göre Resulullah (s.a.s), Ramazan gecelerini ihya etmeyi teşvik etmiş, fakat bunu kesin olarak emretmemiştir. Bu konuda; "Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" (Buharî, İman, 25, 27; Müslim, Musafi'in, 173, 176; İbn Mace, İkametu's-Salâ, 173; Tirmizî, Savm, 83) diye buyurmuştur.
Hadis alimlerinden en-Nevevî, Hz. Muhammed (s.a.s)'in ashabına Ramazanı ihya etmeyi vacip kılmadığını, fakat mendup olarak emredip teşvik ettiğini,
İslâm alimlerinin de bunun mendup olduğunda ittifak ettiklerini kaydetmektedir. En-Nevevî, "Ramazanı ihya etmenin, teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu" da zikretmektedir.
Bu açıdan Hz. Muhammed (s.a.s)'in, "her kim Ramazan'ı ihva ederse" sözü, "her kim geceleri namaz kılarak Ramazan'ı ihya ederse" şeklinde anlaşılmalıdır (en-Nevevî, el-Minhâc, 1924, VI, 39, vd.) Nitekim
Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği bir hadiste Hz. Muhammed (s.a.s): Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur" buyurmaktadır. (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173; İbn Hanbel, I, 191, 195).
"Resulullah (s.a.s) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hz. Muhammed (s.a.s) mescit'e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Resulullah (s.a.s) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata
şöyle buyurdu:
"Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" (Buharî, Teheccud, 57).
Ebû Zer (r.a)'dan nakledildiğine göre, Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının sonuna doğru bazı gecelerde ahsabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih namazını kıldırmıştır (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173).
Ebû Hureyre (r.a)'nın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlüllah (s.a.s)'in Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Kab (r.a)'ın arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir" diyerek tasvip ettikleri haber verilmiştir (Ebû Dâvud, İkâmetu's-Salâ, 190).
Yine Hz. Âişe validemiz (r.a) Hz. Peygamber (s.a.s)'in kıldığı teravih namazı hakkında şu bilgileri vermiştir:
"Allah'ın elçisi ne Ramazanda, ne de diğer zamanlarda on bir rekattan fazla namaz kılmazdı. Dört rekat namaz kılardı ki, güzelliği ve uzunluğunu anlatamam! Nihayet üç rekat daha kılardı. Bir defasında, Ey Allah'ın Resulu! Vitir namazını kılmadan uyuyor musun? diye sorduğumda "Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat kalbim uyumaz" buyurdu" (Buharî, Teheccüd, 1 25).
Hanefilere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer (r.a)'ın uygulamasına dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekat olarak cemaatla kılınmasına karşı çıkmadı.
Alimler bu hususta Hz. Muhammed (s.a.v)'in şu hadisine göre hareket etmişlerdir: "Benden sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın" (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126).
Diğer yandan Abdullah b. Abbas (r.a)'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir.
İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer (r.a)'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed (s.a.v)'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır (et-Tahtavî, Haşiye, 334).
Yukarıda işaret edildiği gibi, teravih namazı erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkede olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadiste: "Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet kıldım" (İbn Mâce, İkametü's, Salâ, 173; İbn Hanbel, I,191 vd.) diyerek buna işaret buyurmuştur .
Nakledilen bütün bu rivâyetlere göre teravih namazının sekiz rekatının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnu'l-Humam gibi bazı alimler, sekiz rekattan fazlasının müstahap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum, yatsı namazından sonra dört rekat nafile namaz kılmanın müstahap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki rekatı müekked sünnet olur (İbnu'l-Humâm, Fethü'l-Kadîr, Mısır, 1315, I, 333 vd.).
Teravih namazı, Ramazan ayına mahsustur; vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar devam eder. Vitir namazı teravih namazından sonra kılınır. Ancak teravih namazından önce kılınmasında da herhangi bir sakınca yoktur. Ancak teravih namazı yatsı namazından önce kılınmaz. Kılındığı takdirde, iâdesi gerekir. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya tehir edilmesi müstehaptır.
En sağlam görüşe göre, teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir. Yani bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına kılınabilir. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. Teravih namazına, yarısında yetişen kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak için imama uyar. Eksik kalan teravih rekatlarını, daha sonra kendisi tamamlar. Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir.
Teravih namazının kazası yoktur. Bilindiği gibi farz ve vacip namazlar kaza edilirler.
Teravih namazını, her iki rekatta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekatta bir selam vermek de caizdir. Fakat bu şekilde kılmak mekruhtur.
Teravih namazını kılarken, iki rekatta bir selâm verilse, normal olarak akşam namazının iki rekat sünneti gibi ve dört rekatta bir selâm verilse, yatsı namazının dört rekat sünneti gibi kılınır. Başlarken ve her iki rekatın başında "Sübhâneke", "Ezûzübesmele" ve her oturuşta "et-Tahiyyat" ile "Salli-barik" duaları okunur. Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. İmam teravih namazını sesli olarak kıldırır (el-Kasânî, Bedai'us-Sanâyi', Beyrut, 1974, I, 288; Tahtavî, Haşiye, 335 vd).
Teravih namazı, diğer namazlara nispetle biraz seri kılınır. Ama bu, harflerin mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla kılınabilir anlamına gelmez. Bu bakımdan teravih namazının normalin dışındaki bir şekilde acele kılınması mekruhtur. Namazın rükünlerini yerine getirirken de acele edilmez. Kelimeleri tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri gerektiği gibi yerine getirmek gerekir.
Teravih namazı hatimle kılınmayan camilerde, herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek ve cemaatın da kısa sureleri iyice ezberlemelerini sağlamak için, "Fil sûresi"nden sonraki sureleri okumakta yarar vardır. Bu durumda imam, rekat sayılarında da tereddüde düşmekten korunmuş olur. (İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar, II, 44; vd., Vekbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk, 1989, II, 72).
Nadr ibni Şeyban Radiyallâhu Anhtan rivayetle Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Allah Azze ve Celle size Ramazan´da oruç tutmayı farz kıldı, ben de teravih namazı kılmak ve Kur´ân okumak için gece uyanık kalmanızı sünnet kıldım.
Kim inanarak, ihlâsla hareket edip sevabını yalnız Allah´tan bekleyerek Ramazan orucunu tutar, gecesinde de uyanık kalır, teravih namazı kılıp Kur´ân okursa annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınmış olur.”
(Nesâi, Sıyam: 40; Müsned, 1:195)
“Teravih namazını imamla birlikte sonuna kadar tamamlayan o geceyi bütünüyle ibadetle geçirmiş gibi sevap elde eder.” (Tirmizi, İbni Mâce, İbni Huzeyme)
Teravih namazı, Ramazan gecelerini manalandırıp nurlandıran tatlı bir ibadettir. Mü´minler kalp ve gönüllerini bu manevî havayla temizlerler.
Ayrıca iftar sonrasında vücuda bir ağırlık çöker. Ancak teravih namazı sayesinde bu sıkıntı dağılır, sindirim kolaylaşır. İnsan hem bedenen, hem de manen bir ferahlığa kavuşur.
Teravih namazı, kadın-erkek her Müslümana müekked sünnettir.
Teravih namazı, orucun değil, vaktin sünnetidir. Bunun için hastalık ve yolculuk gibi bir mazeretten dolayı oruç tutmayanlar da teravih namazını kılmaya çalışırlar.
Teravih namazı, o geceyi ihya etmek, gecenin bütününü ibadetle geçirmek demektir.
Teravih namazı sünnet-i müekkededir
Peygamber efendimiz, 3-4 gün teravihi cemaatle kıldırmış, daha sonra evden çıkmamıştır. Sebebi sorulunca, (Teravih namazının size farz olacağından korktuğum için evden çıkmadım) buyurmuştur. [Buhâri] Teravihin yirmi rekat oluşu ve cemaatle kılınması hadis-i şerifle bildirilmiştir. Sünnet olduğu Eshab-ı kiramın İcmaı ile sabittir. (Merâkıl-felâh şerhi)
Peygamber efendimiz, teravihi, 8, 12 ve 20 rekat olarak da kılmıştır. İbni Abbas hazretleri bildiriyor ki, Resulullah, yatsıdan sonra, vitirden önce, 20 rekat namaz kıldıktan sonra, (Ramazanda 20 rekat teravih namazı kılanın, yirmi bin günahı affolur) buyurdu. (İ.E. Şeybe)
Teravihin yirmi rekat olduğuna inanmayanın sapık olduğu (Nur-ül-izah) şerhinde de yazılıdır
İmam-ı a’zam hazretleri, (Teravih namazı sünnet-i müekkededir. Hz. Ömer, teravihin 20 rekat olarak cemaatle kılınmasını kendiliğinden ortaya çıkarmamıştır. O, elindeki sağlam esasa, yani Resulullahın sünnetine dayanarak emretmiştir) buyuruyor. (El-İhtiyar)
Peygamber efendimiz, teravihi hiç kılmasa bile hulefa-i raşidinin kılması, sünnet olması için kâfidir. Hadis-i şerifte, (Sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) buyuruldu. [Buhâri]
Teravihin cemaatle kılınması Sünnet-i kifaye’dir. Yani bir mahallede cemaatle kılınınca, diğerleri evde kılsa, sünnet ifa edilmiş olur. (Nimet-i İslâm)
Erkeklerin camide cemaatle namaz kılmalarının, evde kıldıkları namazdan 27 derece daha fazla sevap olduğu, kadınların ise, evde namaz kılmalarının, camide namaz kılmalarından daha çok sevap olduğu hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Kadınlar, zaruretsiz camiye gidemez. Çünkü Redd-ül-muhtar’da buyuruluyor ki: (Genç ve yaşlı kadınların 5 vakit namaza, Cuma ve bayram namazları için, vaaz dinlemek için camiye gitmeleri caiz değildir. Eskiden, yalnız çok yaşlı kadınların, akşam ve yatsı namazına gitmesine izin verilmiş idi ise de, şimdi bunların da gitmesi caiz değildir.) [İmamlık bahsi] [Bu hüküm, adı geçen kitabın Türkçe tercümesinin c.2, s.420 dedir.]
Teravih namazı iki veya dört rekatta bir selam vererek kılınır. Fakat iki rekatta bir selam vermek daha iyidir. Teravih namazını on rekatta bir selam vererek iki selamla bitirmek caiz, fakat mekruhtur. Şafii’de ise hiç sahih olmaz. Teravih, vitirden önce kılınır. Vitirden sonra da kılmak caizdir. Kılınamayan teravih namazının kazası gerekmez
Yatsıyı cemaatle kılan, teravihi yalnız, vitri de cemaatle kılsa mahzuru olmaz. Hatta teravihi kılmasa da, farzı kılmış olduğu imama uyarak vitri kılabilir.
İmamla birlikte yatsının farzı kılınsa, sonra imam gitse, cemaatten biri imam olup teravihi ve vitri kıldırsa sahih olur.
Birkaç kişi camiye girince, yatsının farzının kılınmış olduğunu görseler, biri imam olup yatsının farzını kıldırsa ve teravih kıldıran imama uysalar vitri de bu imamla kılsalar sahih olur.
Bir özrü sebebiyle camiye gidemeyen kimse, teravihi evde yalnız başına kılabilir. Hanımı, anası ve kızı ile de cemaat yapıp kılabilir. Fakat imam, sünnete uygun kıldırıyorsa, erkekler camiye gitmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ramazan ayında inanarak ve sevabını umarak teravih namazı kılanın, günahları affolur.) [Nesâi]
Bazı imamlar tadil-i erkana riayet etmeyerek teravihi hızlı kıldırıyor. Halbuki Hanefi’de tadil-i erkan vaciptir. Vaciplerinden biri kasten terk edilerek kılınan namazı tekrar kılmak vaciptir. Unutularak vacip terk edilirse, secde-i sehv gerekir. Tadil-i erkan, Şafii’de ise farzdır. Farz terk edilince namaz sahih olmaz. Teravih de olsa, sahih olmayacak kadar hızlı kılmak caiz olmaz.