-
Bab
44-.......Enes ibn Mâlik (R): Ebû Zeyd (Kays ib*n Seken) hiçbir çocuk ve torun bırakmadan öldü; o, Bedri idi, demiştir.
45-.......Yahya ibn Saîd, Âsim ibn Muhammed'den; o da Ab*dullah ibn Habbâb'dan tahdîs etti ki, Ebû Saîd ibn Mâlik el-Hudrî (R) bir seferden geldi. Ailesi kendisine kurbânların etlerinden et tak-dîm ettiler. Bunun üzerine Saîd ibn Mâlik:
— Ben bunun hükmünü sormadıkça bundan yemeyeceğim, de*di.
Akabinde Bedir'de hazır bulunmuş olan ana-bir kardeşine, yânı Katâde ibnu'n-Nu'mân'a gitti ve ona bu mes'eleyi (yânî kurbân etle*rinin üç günden sonra yenilip yenilmeyeceğini) sordu. O da:
— Senin gidişin ardından sahâbîlerin üç günden sonra kurbâr etlerinden nehyolunageldikleri hükmünü bozucu bir emir meydans geldi, demiştir .
46-.......Urve şöyle demiştir: ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (R) şöy*le dedi: Bedir günü ben, Ubeyde ibn Saîd ibn Âs'a kavuştum. O baş*tan ayağa kadar zırhlanmış ve silâhlanmıştı. Onun yalnız iki gözü görünüyordu.,Ona Ebû Zâti'l-Keriş künyesi verilirdi. O bana:
— Ben Ebû Zâti'l-Keriş'im! diye meydan okudu.
Ben de nemen harbemle ona saldırdım ve harbemi onun gözü*nün içine soktum, Ubeyde hemen öldü.
Hişâm ibn Urve dedi ki: Bana ez-Zubeyr'in şöyle dediği haber verildi: Yemîn olsun ben ayağımı onun -üstüne koydum. Sonra har*bemi olanca kuvvetimle çekip çıkardım. Fakat harbemin iki tarafı eğ-rilmişti.
Urve ibnu'z-Zubeyr dedi ki: (Bu harbe kıymetli bir harb hâtıra*sı olduğu için) sonra onu Rasûlullah (S) ez-Zubeyr'den ariyet olarak istedi; Zubeyr de O'na verdi. Rasûlullah vefat ettiğinde, Zubeyr onu geri aldı. Sonra o harbeyi Ebû Bekr istedi, Zubeyr ona da verdi. Ebû Bekr vefat edince Zubeyr onu tekrar geri aldı. Bu defa o harbeyi Umer istedi, Zubeyr ona da verdi. Umer vefat edince, onu yine kendisi al*dı. Sonra o harbeyi Usmân istedi; Zubeyr ona da verdi. Usmân şehîd edilence harbe, Alî'ye ve sonra oğullarına geçti. Abdullah ibnu'z-Zubeyr onu Alî'nin çocuklarından isteyip aldı ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr öldürülünceye kadar onun yanında bulunmuştur .
47-.......ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Ebû İdrîs Âizu'llah ibnu Abdillah şöyle haber verdi: Bedir'de hazır bulunmuş olan Ubâdetu'bnu's-Sâmit: Rasûlullah (S) Akabe'de bize: "(...şartları üzerine) bana bey'at ediniz" buyurdu, demiştir
48-.......Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Peygamber'in zeycesi Âİşe(R)'den haber verdi ki (o şöyle demiştir): Ebû Huzeyfe -ki bu hbu Huzeyfe Rasûlullah ile beraber Bedir gazvesinde hazır bulunan Kim*selerden idi- Salim ibn Ma'kıl'ı oğul edinmiş ve aynı zamanda ba-lim'e, kardeşi Velîd ibn Utbe ibn Rabîa'mn kızı Hind'i nikah etmişti. Hâlbuki Salim, Ensâr'dan Subeyte kadının kölesi idi. Nitekim Rasulullah da Zeyd ibn Hârise'yi oğul edinmişti. Câhiliyet zamanında bir kimse birisini evlâd edinirse, insanlar o evlâdlık edinilen kimseyi, ev-lâdlık alanın adiyle çağırır ve o evlâdlık, o kimsenin mirasına da vâ*ris olurdu. Bu töre Yüce Allah: "... Evlâdlıklarınızı da öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu sizin ağızlarınızdaki lâfınızdır. Allah hakkı söyler ve O doğru yolu gösterir. Onları babalarına nisbetle çağırın. Bu, Al*lah indinde daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, o hâlde dînde kardeşleriniz olmakla beraber dostlarınızdırlar. Hatâ ettikleri*nizde ise üstünüze vebal yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde vebal vardır. Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir" (ei-Ahzâb: 4-5) âyetlerini indirinceye kadar devam etti.-
Bunun üzerine Kureyşli, sonra Âmirî olan Süheyl ibn Amr'ın kızı Sehle (ki Ebû Huzeyfe'nin öbür karısı ve Subeyte'nin de ortağıdır) Peygamber'e geldi... Ve hadîsi bu suretle zikretti .
49-.......Muavviz kızı Rubeyyı' (R) şöyle demiştir: Ben gelin ol*duğum günün kuşluk vaktinde Peygamber (S) benim evlenme töre*nime geldi de, senin benim yanıma oturuşun gibi benim döşeğimin üzerine oturdu. O sırada birtakım kızcağızlar deff çalıyorlar ve ba*balarımızdan Bedir gazasında şehîd olanların güzel vasıflarım zikre*diyorlardı. Nihayet bu kızlardan birisi:
— İçimizde bir Peygamber vardır ki, O, yarın ne olacağını bilir! dedi.
Bunun üzerine Peygamber (S):
— "Kızım böyle söyleme; evvelce söylemekte olduğun sözleri söy*le!" buyurdu .
50-.......İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Bana Rasülullah'ın sa*hibi olan Ebû Talha (R) haber verdi -ki, bu Ebû Talha, Rasülullah'*ın beraberinde Bedir'de hazır bulunmuştur- Rasûlullah (S): "İçinde köpek ve suret bulunan hiçbir eve melekler girmez" buyurmuştur.
İbn Abbâs: Rasûlullah, içlerinde ruhlar bulunan canlı timsâlle*rini, heykellerini kasdediyor, demiştir .
51- Bize Abdan tahdîs etti: Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verdi: Bize Yûnus ibn Yezîd haber verdi .
H ve yine bize Ahmed ibn Salih tahdîs etti: Bize Anbese ibn Hâlid tahdîs etti: Bize amcam Yûnus ibn Yezîd, ez-Zuhrî'den tahdîs etti ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bize Alî ibnu'l-Hüseyin haber verdi; ona da babası Hüseyin ibn Alî aleyhimu's-selâm şöyle haber vermiştir: Ba*bası Alî ibn Ebî Tâlib şöyle demiştir: Bedir günündeki ganîmetten
benim nasîbim olarak yaşı kemâle ermiş bir devem vardı. Peygam*ber (S) de o gün Allah'ın kendisine fey' olarak verdiği ganimetlerden olan "Beşte bir"den, bana başka bir deve daha vermişti. Ben Pey-gamber'in kızı Fâtıma aleyha's-selâm ile evlenmek istediğim zaman Kaynukaa oğulları'ndan kuyumcu bir adamla, benimle beraber gel*mesi ve ızhır otu getirmemiz üzerine va'dleştim. Ben o ızhır otunu kuyumculara satmak ve bedeli ile düğün aşı hususunda yardım sağ*lamamızı istedim. Ben yaşları kemâle ermiş iki devem için deve se*merleri, büyük çuvallar ve ipler topladığım sırada, bu iki devem de Ensâr'dan bir adamın odası yanında ıhtırılmışlar/di. Nihayet ben top*ladığım şeyleri topladım. Tam bu sırada develerimle karşılaştım ki, hörgüçleri kesilmiş, böğürleri yarılıp ciğerlerinden alınmış! Bu man*zarayı gördüğüm zaman gözlerime mâlik olamadım (ağladım).
— Bu işi kim yaptı? dedim. Oradakiler şöyle dediler:
— Bu işi Hamza ibnu Abdilmuttalib yaptı, kendisi şu evin için*de, Ensâr'dan içki içmekte olan bir topluluktadır, yanında şarkıcı bir kadın ve arkadaşları vardır. O şarkıcı kadm, şarkısında "Elâ yâ Uamzu li'ş-şurufi'n-nivâi (= Ey Hamza, semiz develere bak!)" deyince Hamza hemen kılıca sıçradı, iki devenin hörgüçlerini kesti, böğürle*rini yarıp ciğerlerinden birer parça aldı (gitti).
Alî devamla dedi ki: Bunun üzerine ben gittim, nihayet Peygam-ber'in huzuruna girdim. Yanında Zeyd ibn Harise vardı. Peygamber benim karşılaştığım şeyi bildi de:
—"Neyin var?" diye sordu.
Ben de:
— Yâ Rasûlallah, bu gün gibi (çirkin ve kötü gün) görmedim: Hamza benim iki dişi deveme düşmanlık (yânî zulm) etti: İkisinin de hörgüçlerini kesti, böğürlerini yardı. İşte o şimdi şu evin içindedir, beraberinde şarâb içmekte olan bir topluluk vardır, dedim.
Peygamber hemen ridâsını (üst elbisesini) isteyip giyindi. Sonra yürüyüp gitti. Ben, Zeyd ibn Harise ile beraber kendisinin ardından gittim. Nihayet Hamza'nın içinde bulunduğu eve geldi. Yanına gir*meye izin istedi, kendisine izin verildi. Yanına girince Peygamber, yap*tığı iş hakkında Hamza'yı kınamaya başladı. Bir gördü ki, Hamza iki yüzü kıpkırmızı bir sarhoş! Hamza, Peygamber'e baktı. Sonra ba*kışım yükseltti. Akabinde dizleririe baktı. Sonra bakışını yükseltti ve yüzüne baktı. Sonra Hamza:
— Siz babam(Abdulmuttalib)ın köleleri değil misiniz? dedi.
Peygamber onun sarhoş olduğunu bildi. Rasûhıllah (onun şuur*suzluğundan sakınarak) iki topuğu üzerinde arka arkaya çekildi, oda*dan dışarı çıktı, bk de O'nunla beraber dışarı çıktık .
52-....... Bize Sufyân ibn Uyeyne haber verip şöyle dedi: Bu ha*dîsi Abdurrahmân ibnu'I-Isbahânî bizim için rivayetinin sonuna ulaş*tırdı -yâhud ma'nâ şöyledir: Bu hadîsi bize Abdurrahmân ibnu'1-Isba-hânî yazılı olarak gönderdi-. Kendisi bunu Abdullah ibnu Ma'kıl el-Muzenî'den işitmiştir: Alî ibn Ebî Tâlib (R), Sehl ibn Huneyf in cenaze namazını (beş tekbîrle) kıldırdı da:
— Çünkü bu zât Bedir'de hazır bulundu, dedi .
53-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdullah'ın oğlu Salim haber verdi ki, kendisi, babası Abdullah ibn Umer(R)'den şöyle tah-dîs ederken işitmiştir: Umer ibnu'l-Hattâb, kızı Hafsa, Huneys ibn Huzâfe es-Sehmî'den dul kaldığı zaman -ki bu Huneys, Rasûlullah'-ın sahâbîlerinden idi; Bedir'de hazır bulunmuş ve (yaralanıp) Medî-ne'de vefat etmiş idi- şöyle dedi: Ben Usmân ibn Affân'a kavuştum da ona Hafsa'yı (almasını) teklîf ettim ve:
— Ey Usmân! İstersen Umer'in kızı Hafsa'yı sana nikâh ede*yim, dedim.
Oda:
— Bu işimi bir düşüneyim, dedi.
Birkaç geceler bekledim. Sonra kavuştuğumda Usmân bana:
— Bana şu günümde evlenmemek fikri belirdi, dedi. Umer dedi ki: Sonra Ebû Bekr'e kavuştum. Ona da:
— İstersen Umer'in kızı Hafsa'yı sana nikâh edeyim, dedim. Ebû Bekr sustu ve bana hiçbir cevâb vermedi. Ben de ona, Usmân'a
öfkelendiğimden daha şiddetli bir öfkeyle öfkelendim. (Usmân bir cevâb vermiş ve özür beyân etmişti.) Birkaç geceler bekledim. Sonra Hafsa'yı Rasûlullah (S) istedi. Ben de Hafsa'yı Rasûhıllah'a nikâh ettim. Bu arada Ebû Bekr bana kavuştu da şöyle deyip Özür beyân etti:
— (Ey Umer!) Sen Hafsa'yı bana teklîf edip de sana bir cevâb vermediğim zaman belki sen bana darılmışsındır?
Ben de:
— Evet, sana öfkelendim, dedim.
Bunun üzerine Ebû Bekr şöyle dedi:
'— Şu muhakkak ki, senin teklîfine cevâb vermekten beni birşey men' etmedi. Ancak şu var ki, ben Rasûlullah'ın Hafsa'yı almak İs*tediğini bana söylediğini iyi biliyordum da Rasûlullah'ın sırrım açık-
layıp duyurmak istemiyordum. Şayet Rasûlullah, Hafsa hakkındaki düşüncesini bıraksaydı, onu muhakkak ben kabul ederdim .
54-.......Bize Şu'be ibnu'l-Haccâc, Adiyy ibn Ebân'dan; o da Abdullah ibn Yezîd'den tahdîs etti. O da Ebû Mes'ûd el-Bedrî'den işitti ki, Peygamber (S): "Kişinin kendi ailesi ferdieri üzerine yaptığı harcaması (kendisi lehine) bir sadakadır" buyurmuştur .
55-.......(Zuhrî şöyle demiştir:) Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'den işittim; o, Umer ibn Abdilazîz'e emirliği zamanında şöyle tahdîs edi*yordu: el-Mugîre ibn Şu'be, Muâviye tarafından Küfe emîri iken ikindi namazını geri bırakmış, yanına Bedir'de hazır bulunmuş olup Zeyd ibn Hasen(ibn Alî ibn Ebî Tâlib)'in dedesi olan Ebû Mes'ûd Ukbe-tu'bnu Amr el-Ensârî girmiş ve ona hitaben şunları söylemiştir :
— (Yâ Mugîre!) Kesin olarak bilmişsindir ki, Cibril inip namazı kıldı, Rasûlullah (S) da (ardında sırayla) beş vakit namazı kıldı. Son*ra Cibril: "İşte bunlarla emrolundun" dedi.
Urve dedi ki: Beşîr ibnu Ebî Mes'ûd, babası Ebû Mes'ûd Uk-be'den işte böyle tahdîs ederdi .
56-.......Ebû Mes'ûd el-Bedrî (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S): "el-Bakara Sûresi'nin sonundan iki âyet vardır kis onları her kim bir gecede okursa, bu iki âyet ona yetişir" buyurdu.
Râvîlerden Abdurrahmân şöyle demiştir: Ben Ebû Mes'ûd'a, ken*disi Beyt'i tavaf ederken kavuştum da bu hadîsi ona sordum. Kendi*si bana bu hadîsi (Alkame'nin bana tahdîs ettiği gibi) tahdîs etti .
57-.......İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' haber verdi ki, Peygamber'in sahâbîlerinden ve Ensâr'ın Bedir'de hazır bulunanlarından olan Itbân ibn Mâlik, RasûIullah(S)'a geldi .
58-.......İbn Şihâb şöyle demiştir: Sonra ben Husayn ibnu Muhammed'e -ki bu zât Salim oğulları'ndan biri ve onların hayırlıların-dandir- Mahmûd ibnu'r-Rabî'in Itbân ibn Mâlik'ten rivayet ettiği ha*dîsi sordum da, o hadîsi böylece doğruladı .
59-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdullah ibnu Âmir ibn Rabîa -ki bu zât Adiyy oğulları'nın en büyüğü idi ve babası Âmir, Bedir'de Peygamber'in beraberinde hazır bulunmuştu- şöyle haber ver*di: Umer ibnu'l-Hattâb (Usmân ibn Maz'ûn'un kardeşi olan) Kudâ-me ibn Maz'ûn'u Bahreyn üzerine vâlî olarak ta'yîn etmiştir. Bu Kudâme de Bedir'de hazır bulunmuştu. Kudâme, Abdullah ibn Umer ile kızkardeşi Hafsa'nın -Allah onlardan razı olsun- dayılarıdır .
60-.......Zuhrî'ye de Salim ibn Abdillah haber verip şöyle de*miştir: Râfi' ibnu Hadîc, Abdullah ibn Umer'e, iki amcasının (Zu-heyr ile Muzahhir'in) Bedir'de hazır bulunduklarını haber vermiştir. Bu ikisi (yânî Zuheyr ile Muzahhir), Râfi' ibn Hadîc'e: Rasûlullah (S) tarlaları kiraya vermekten nehyetti, diye haber vermişlerdir.
ez-Zuhrî şöyle dedi: Ben Sâlim'e:
— Sen tarlaları kiraya veriyor musun? diye sordum. O da:
— Evet veriyorum. Şübhesiz Râfi' kendi aleyhine sözü çoğalt*mıştır, dedi .
61-.......Husayn ibn Abdirrahmân şöyle demiştir: Ben Abdul*lah ibn Şeddâd ibni'1-Hâdi el-Leysî'den işittim. O şöyle dedi: Ben Ri-fâatu'bnu Râfi' el-Ensârî'yi gördüm, o Bedir'de hazır bulunmuş*tur .
62-.......el-Mısver ibnu Mahrame şöyle haber vermiştir: Ensâr'dan Amr ibnu Avf -ki bu zât Âmir ibn Lueyy oğullarının yemînli dostu idi ve Bedir'de hazır bulunmuştu- şöyle demiştir: Rasûlullah (S) harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsiyle bir barış anlaşması yapmış ve Bahreynliler üzerine el-Alâ ibnu'l-Hadramî'yi emîr ta'yîn eylemişti. Tahsil olunan cizye mallarım getirmek üzere de bilâhare Rasûlullah, Ebû Ubeyde ibnu'l-Cerrâh'ı Bahreyn'e gönderdi. Ebû Ubeyde, cizye mallarım alarak Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde Ensâr, Ebû Ubey-de'nin gelişini işittiler. Sahâbîler bu sırada Peygamber'in beraberin*de sabah namazı kılıyorlardı. Peygamber namazı bitirince sahâbîler hemen Ebû Ubeyde'ye karşı çıktılar. Rasûlullah, sahâbîleri bu hâlde görünce gülümsedi de, sonra onlara:
— "Öyle sanıyorum ki, siz, Ebû Ubeyde'nin bir haylîşeyler ge*tirdiğini duydunuz?" buyurdu.
Onlar da:
— Evet yâ Rasûlallah! dediler. Bunun üzerine Rasûlullah:
— "Sevininiz ve sizi sevindirecek ni'tnetleri (bundan böyle her zaman) umunuz! Vallahi (bundan sonra) sizin üzerinize fakirlik ve ihtiyâçtan korkmam. Fakat ben sizin üzerinize, sizden önceki ümmet*lerin önüne dünyâ ni'metlerinin yayıldığı gibi, sizin önünüze de ya*yılması, onların o ni'metlerde birbirlerine hasedleşipnefsâniy et yarışına giriştikleri gibi sizin de birbirinizle nefsâniyeî yarışına düşmeniz ve bu nefsâniyet yarışının da onları helak ettiği gibi sizleri de helak et*mesinden korkarım" buyurdu .
63-.......Nâfi'den (o, şöyle demiştir): Abdullah ibnu Umer (R) bütün yılanları öldürür idi. Nihayet Ebû Lubâbe el-Bedrî, kendisine: Peygamber (S) evlerdeki (beyaz yâhud ince yâhud küçük ve zehirsiz) yılanları öldürmekten nehyetti hadîsini söyleyince, onları öldürmek*ten kendini tuttu .
64-.......İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bize Enes ibn Mâlik şöyle tahdîs etti: Ensâr'dan birtakım adamlar Rasûlullah'tan izin istediler de:
— Bize izin ver de kızkardeşimizin oğlu Abbâs için, onun fidye*sini terkedelim, dediler.
Rasûlullah (S):
— "Onun fidyesinden bir dirhemi dahî terketmeyiniz" buyur*du .
65-.......Kindeli Mıkdâd ibn Amr, Zuhre oğulları'nın andlaşmış dostu ve Bedir'de Rasülullah'ın beraberinde hazır bulunmuş bir zâttır. İşte bu Mıkdâd, Rasûlullah'a hitaben:
— Şöyle bir mes'ele hakkında ne dersin: Ben kâfirlerden bir kişi ile karşılaşıp vuruşsam da o benim iki elimden birisini kılıcıyla vurup koparsa, sonra benden kaçıp bir ağaca sığmsa da: Ben Allah için müs-lümân oldum (La ilahe illellâh) dese, ben onu tevhîd kelimesini söy*ledikten sonra öldürebilir miyim yâ Rasûlallah? dedi.
Rasûlullah da:
— "Hayır onu öldürme" buyurdu. Bunun üzerine Mıkdâd:
— Yâ Rasûlallah! O benim iki elimden birisini kesti, kopardı da, tevhîd kelimesini elimi kopardıktan sonra söyledi, dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (S):
— "Sakın onu öldürme! Eğer öldürürsen, o senin onu öldür*mezden evvelki vaziyelindedir. Sen de onun söylediği tevhîd kelime*sini söylemesinden evvelki vaziyetindesin (çünkü kanın kısas ile mübâh olmuştur)" buyurdu .
66-.......Bize Enes (R) tahdîs edip şöyle dedi: Rasûlullah (S) Bedir günü:
— "Ebû Cehl ne yaptı? Kim bakıp anlar?" buyurdu. Bunun üzerine İbnu Mes'ûd gitti ve Ebû Cehl'i, Afra kadının
iki oğlu (Muâz ve Muavviz) onu vurmuşlar da nihayet soğumuş (yâ-nî ölmek üzere iken) buldu. İbn Mes'ûd:
— Sen misin yâ Ebâ Cehl! dedi.
Râvî İbnu Uleyye dedi ki: Süleyman ibn Tarhân: Enes o sözü işte böyle söyledi, dedi İbn Mes'ûd:
— Sen misin yâ Ebâ Cehl (vuruldun mu)? dedi. Ebû Cehl, İbn Mes'ûd'a:
— Sizin öldürdüğünüz kişinin fevkinde bir kimse var mıdır? dedi. Râvî Süleyman ibn Tarhân geçen senedle: Yâhud Ebû Cehl:
— Kendi kavminin öldürdüğü kişinin fevkinde bir kimse var mı*dır? dedi.
Râvî dedi ki: Ebû Mıclez de şöyle dedi: Ebû Cehl, İbn Mes'ûd'a
hitaben:
- Keşke beni zirâatçilerden başkası öldürseydi, dedi .
67-.......Ubeydullah ibn Abdillah'tan (o, şöyle demiştir): Bana İbnu Abbâs, Umer(R)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) vefat et*tiği zaman ben Ebû Bekr'e (Ebû Ubeyde'yi kasdederek):
— Bizimle Ensâr kardeşlerimizin yanına yürü! dedim.
Akabinde Ensâr'dan Bedir'de hazır bulunmuş olan iki sâlih kim*seye kavuştuk. Ben bu kavuşmayı Urvetu'bnu'z-Zubeyr'e tahdîs et*tim. O:
— Bu iki kişi Uveym ibnu Sâide ile Ma'n ibnu Adiyy'dir, de*di .
68- Bize İshâk ibn İbrâhîm tahdîs etti. O, Muhammed ibn Fu-dayl'den; o da İsmâîl ibn Ebî Hâlid'den; o da Kays ibn Ebî Hâzım'-dan (şöyle dediğini) işitmiştir: "Bedir'de hazır bulunanların (her birine verilen) mal atiyyesi (yıllık) beşbin beşbin idi"..
Umer (halifeliği zamanında):
— Ben Bedir'de hazır bulunanlara elbette onlardan sonra gelen*ler üzerinde fazla atıyye vereceğim, demiştir .
69-.......Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Muhammed ibn Cubeyr ibn Mut'ım'den haber verdi ki, babası Mut'ım ibn Adiyy:
— Ben bir akşam namazında Peygamber'in Tûr Sûresi'ni oku*duğunu işittim. İşte bu, îmânın kalbimde sabit oluşunun evvelidir, demiştir.
Yine ez-Zuhrî'den; o da Muhammed ibn Cubeyr'den; o da ba*bası Mut'ım'den: Peygamber (S) Bedir esirleri hakkında:
— "Eğer Mut Um ibn Adiyy sağ olsaydı, sonra şu kokmuş cife*ler hususunda şefaat edip benimle konuşsaydı, hiç şübhesiz ben bun*ları Mut'ım'e (diri diri ve kurtuluş fidyesi olmaksızın) bağışlardım" buyurmuştur .
Ve yine el-Leys ibn Sa'd da Yahya ibn Saîd'den; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den söyledi ki, o (Usmân'm Öldürülmesini kasdederek):
— Birinci fitne vukû'a geldi de Bedir sahâbîlerinden kimseyi bı*rakmadı. Sonra ikinci fitne, yânı Harre vukû'a geldi. Hudeybiye sa*hâbîlerinden kimseyi bırakmadı. Sonra üçüncü fitne vukû'a geldi, o da insanlarda akıl ve kuvvet bırakmadı, demiştir .
70-....... Yûnus ibn Yezîd tahdîs edip şöyle demiştir: Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle dedi: Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'den, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den, Alkame ibn Vakkaas'tan, Ubeydullah ibn Abdillah'tan, Peygamber'in zevcesi Âişe(R)'ye iftira edilmesi hadîsini işittim. Bunların hepsi bana o hadîsten bir parça tahdîs ettiler. Âişe Söyle demiştir: Ben, Ebû Ruhm'un kızı ve Mıstah'm anası (Selmâ) ile haceti yerine getirme mahalline yönelip giderken, onun ayağı çar*şafına takılıp düştü. Bunun üzerine Selmâ kadın:
— Mıstah helak olsun! diye oğluna beddua etti.
Ben:
— Ne fena söyledin, Bedir'de hazır bulunan bir kişiye sövüyor
musun? dedim...
Âişe iftira hadîsinin tamâmını zikretti .
71-.......Bize Muhammed ibnu Fulayh ibn Süleyman, Mûsâ ibn Ukbe'den tahdîs etti ki, İbn Şihâb (Rasûlullah'ın gazvelerim zikret*tikten sonra): İşte bunlar Rasûlullah'ın gazveleridir, demiş, akabin*de Bedir'de öldürülenler hakkında Rasûlullah'ın söylediği sözü şöyle zikretmiştir: Rasûlullah (S) onların cesedlerini kuyuya atarken, on*lara hitaben:
— "Sizler Rabbinizin va'detiiği şeyi gerçek buldunuz mu?" bu*yurdu.
Mûsâ ibn Ukbe (geçen senedle) şöyle dedi: İbn Umer'in mevlâsı Nâfi' şöyle dedi: Abdullah ibn Umer şöyle dedi: Rasûlullah'ın sahâ-bîlerinden bâzı insanlar:
— Yâ Rasûlallah! Ölmüş olan insanlara mı nida ediyorsun? de*diler.
Rasûlullah da:
— "Sizler benim söylediğim sözleri onlardan daha iyi işitir de*ğilsiniz" buyurdu .
Ebû Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Kendisi için pay ayrılan Ku-reyşliler'den Bedir'de hazır bulunan kimselerin toplamı seksenbir ki*şidir. Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle der idi: ez-Zubeyr: (Bedir'de hissen ve hükmen hazır bulunanların) payları taksim edilip ayrıldı. Bunlar Kureyş'ten yüz kişi idiler, dedi ve Allah en bilendir .
72-.......Buradaki senedle ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (R): Bedir günü Muhacirler için yüz pay ayrıldı, demiştir