Bu, geçen bâbdan bir fasıl gibidir
33-.......Bize Abdurrahmân ibnu'l-Gasîl, Hamza ibnu Ebî Useyd ile ez-Zubeyr ibnu'l-Munzir ibn Ebî Useyd'den tahdîs etti ki, Ebû Useyd Mâlik ibnu'r-Rabîa şöyle demiştir: Rasûlullah (S) Bedir günü
34-.......Ebû Useyd (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) Bedir günü bize: ''Düşmanlar size yaklaştıkları, yânı size kalabalık geldikleri za*man onlara ok atınız da (uzaktalarken atmayıp) oklarınızı kendi yan*larınızda alıkoyunuz'1 buyurdu .
35-.......Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben el-Berâ ibn Âzib(R)'den işittim, şöyle dedi: Peygamber (S) UhuÜ günü okçuların başına Ab*dullah ibn Cubeyr'i kumandan yaptı. Müşrikler bizden yetmiş kişiye isabet kaydettiler. Peygamber ve sahâbîleri ise Bedir günü müşrik*lerden yüzkırk kişiye musîbet getirdiler ki, onlardan yetmiş kişiyi esîr aldılar, yetmiş kişiyi de öldürdüler.
Ebû Sufyân Sahr ibn Harb:
— Bu, Bedir gününe karşılık olan bir gündür, harb nevbet iledir (yânî kâh onlar bize, kâh biz onlara galebe ederiz), demiştir .
36-.......Ebû Mûsâ(R)'dan (o şöyle demiştir): Zannediyorum ki Peygamber (S): "O takdirde hayır, Uhud gününden sonra Allah'*ın getirdiği hayırdan ve keza Bedir gününden sonra Allah 'in bize ver*diği doğruluğun sevabıdır" buyurdu .
37-.......Abdurrahmân ibn Avf (R) şöyle demiştir: Ben Bedir (harbi) günü harb saffında idim. Dönüp baktım ki, sağımda ve so*lumda yaşları küçük iki genç duruyor. Ben onların durumlarından emîn olmamış gibiydim. Derken onlardan biri kendi arkadaşının ha*beri olmadan bana gizlice:
— Ey amca! Bana Ebû Cehl'i göster, dedi.
Ben de ona:
— Ey kardeşim oğlu, sen Ebû Cehl'i ne yapacaksın? dedim.
Oda:
— Ben Allah'a ahd verdim: Eğer onu görürsem öldüreceğim yâ-
hud da onun önünde öleceğim, dedi.
Diğer genç de, yine arkadaşından gizli olarak, bana birincisinin
söylediği gibi söyledi.
Abdurrahmân dedi ki: Böyle (tecrübesiz) iki genç kişi arasında bulunmam, yânî onların durumları beni sevindirmedi. Ben o iki gence Ebû Cehl'i işaret edip gösterdim. Onlar derhâl iki doğan kuşu gibi Ebû Cehl'in üzerine hücum ettiler, nihayet onu kılıçlarıyle vurup öl*dürdüler. Bu iki genç, Afra kadının oğuîlan Muâz ve Muavviz idi*ler .
38-.......Bize İbn Şihâb haber verip şöyle dedi: Bana Zuhre oğulları'nınyemînli dostu olan Umer ibnu Useyd ibn Câriye es-Sakafî ha*ber verdi. Bu zât aynı zamanda Ebû Hureyre'nin arkadaşlarından idi. Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Umer ibnu'l-Hattâb'ın oğlu Âsım'ın (ana tarafından) dedesi olan Âsim ibn Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi . Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hedee mev*kiine vardıkları zaman bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğullan denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için yürüdüler. Onların ayak izleri ar*dına düştüler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yerİerini buldular. Ve:
— İşte bu Yesrib hurmasıdır, dediler.
Yine keşif birliğinin izleri ardından gittiler. Keşif kumandanı Âsim ve arkadaşları onların geldiğini hissedince bir yere girip sığındılar. Ta'-kîbçi Lıhyân oğulları onları çepçevre kuşattılar da onlara:
— Aşağıya inin, ellerinizi bize verin (yânı bize boyun eğin); siz*den hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize dâir size ahd ve mîsâk veriyo*ruz! dediler. .
Âsim kendi arkadaşlarına hitaben:
— Ey arkadaşlar! Bana gelince ben kâfirin zimmetine (yânî ah*dine) inmem! dedikten sonra:
— Yâ Allah! Peygamberine bizden haber ver! dedi.
Bu esnada kâfirler müslümânlara ok attılar ve Âsım'ı şehîd etti*ler. Arkadaşlarımdan üç kişi: Hubeyb ibn Adiyy, Zeyd ibnu'd-Desine ve başka bir adam, onların, verdiği ahd ve mîsâk üzerine inip teslîm oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar.
Keşif birliğinden olan üçüncü adam:
— Bu ilk zulümdür. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehîdlere uymak vardır! deyip gitmemekte diretti.
Onlar onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabalayıp dür*tüştüler. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdü*ler).
Hubeyb ile Zeyd ibnu'd-Desine Mekke'ye götürüldüler ve niha*yet Bedir vak'asından sonra onlan sattılar. Hubeyb'i el-Hâris ibn Âmir ibn Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü el-Hâris ibn Âmir'i öldürmüş idi. Hubeyb onların yanında esîr olarak (haram ayları ge*çinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip bir*leştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için el-Hâris'in kızlarının birinden bir ustura ariyet istedi. Kadın ona us*turayı ariyet verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb'in yanına gitti. Kadın oğlunu, Hubeyb'in elinde ustura ol*duğu hâlde, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın:
— Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum, demiş*tir.
Hubeyb kadının bu hâlini anladı da:
— Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapa*cak değilim, dedi.
Kadın:
— Vallahi ben asla Hubeyb'den daha hayırlı bir esîr görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de bu meyveden hiç yoktu, demiştir.
Kadın:
— Bu muhakkak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir nzıktır, der
idi.
Nihayet Hubeyb'i HılPde öldürmek için Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara:
— Beni bırakın da iki rek'at namaz kılayım, dedi.
Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da (Ten'îm mescidinin ye*rinde) iki rek'at namaz kıldı. Akabinde:
— Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasay-dıniz, elbette daha uzun namaz kılardım, demiştir.
Bundan sonra Hubeyb:
Allâhumme ahsihim adeden
Vaktu'I-hum bededen
Ve lâ tubkı minhum ahaden
(= Yâ Allah, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma) diye dua etti. Bundan sonra da şu beyitleri söyleyerek inşâd etti:
Fe îesîu ubâlî hîne uktelu müsîimen Ala eyyi cenbin kâne Hllâhi masra'î Ve zâlike fî Zâti'l-İlâhi ve in yese' Yubârik ala evsâîi şıîvm mumezzai
(= Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine be*reketler ihsan eder!) .
Bundan sonra Ebû Sırvaa Ukbe ibnu'I-Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, habsedilerek öldürüle*cek her müslümân için iki rek'at namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu .
Bu on kişilik keşif birliği bu musîbete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (S) kendi sahâbîlerine haber vermiştir.
Kureyş'ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'm öldü*rüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak birşey ge*tirmeleri için Âsım'm cesedinin yanma insan gönderdiler. Âsim, Bedir günü onların büyüklerinden birini (Ukbe ibn Ebî Muayt'i) öldürmüştü. Allah Âsim'ı korumak için bal ansı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Âsım'dan birşey kesip almaya muktedir olamadılar.
Ve Ka'b ibn Mâlik (yakında Tebûk gazvesi hakkında gelecek olan uzun hadîsinde) bana Murâre ibnu'r-Rabî' el-Umerî ile Hilâl ibn Umeyye el-Vâkıfî'nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam ol*duklarını söylediler, demiştir .
39-.......Bize Leys, Yahya ibn Saîd'den; o da Nâfi'den tahdîs etti ki, îbn Umer(R)'e (cennetle müjdeli on kişiden biri olan) Saîd ibn Zeyd ibn Amr ibn Nufeyl(in bir cumua günü hasta olduğu) zik*redildi. Bu Saîd (başka bir vazifede olduğu için Bedir'de hazır bulu*namamış, fakat Bedir'de bulunanlarla beraber pay alıp) Bedri olmuş idi. Saîd, bir cumua günü hastalandı, ibn Umer, gündüz yükselip cu*mua saati yaklaştıktan sonra hemen bineğine binip Saîd'in yanma has*ta ziyaretine gitmiş ve cumuayı terketmiştir .
Ve İmâm el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd tah-dîs etti ki, îbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibn Abdülah ibn Mes'ûd tahdîs etti ki, Ubeydullah'ın babası Abdullah ibn Utbe, Umer ibn Abdillah ibn Erkam ez-Zuhrî'ye şöyle bir mektûb yazıp, ona Subey'a bintu'l-Hâris el-Eslemiyye'nin yanına gitmesini, kendi*sinden hadîsini ve gebeliği hakkında fetva istediği vakit Rasûlullah'-ın ona söylemiş olduğu sözü sormasını emretti. Bunun üzerine Umer ibn Abdillah, Subey'a'nın yanma varıp sorduktan sonra, Abdullah ibn Utbe'ye cevâb haberi olarak şöyle yazdı:
"Subey'a ona Rasûlullah'm Bedir'de hazır bulunmuş sahâbîle-rinden Sa'd ibn Havle'nin nikâhı altında bulunduğunu, bu zâtın Âmir ibn Lueyy oğulları soyundan olduğunu, kendisi gebe iken kocasının Veda Haccı'nda vefat ettiğini, kocasının vefatından dört ay geçme*den evvel doğurduğunu ve nifâsından kalktığında isteyenleri için (is*teyenlerine görünmek için) süslendiğini, bu sırada Abdu'd-Dâr oğul-ları'ndan bir zât olan Ebu's-Senâbil ibnu Ba'kek'in, Subey'a'nın yanma gelip kendisini süslenmiş görerek: Ne o? Seni isteyenler için süslenmiş görüyorum. Zannederim ki nikâh arzu ediyorsun. Hiç şübhesiz sen vallahi üzerinden dört ay on gün geçmedikçe evlenemezsin! dediğini" haber verdikten sonra, dedi ki:
— "Ebu's-Senâbil bunları bana söyleyince, o akşam elbisemi gi*yinip Rasûlullah'a gittim ve durumumu kendisinden sordum. Rasûl-lah (S) çocuğumu doğurduğum zaman evlenmeye halâl olduğuma bana fetva verdi ve bana istersem evlenebileceğimi emretti" .
(el-Buhârî'nin şeyhi) Esbağ ibnu'I-Ferec el-Mısrî, Abdullah ibn Vehb'den; o da Yûnus ibn Yezîd'den senediyle bu hadîsi rivayet et*mekte el-Leys'e mutâbaat etmiştir.
Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan tah*dîs etti. İbn Şihâb: Biz ona sorduk, dedikten sonra şöyle söylemiştir: Bana Âmir ibn Lueyy oğulları'mn âzâdlısı olan Muhammed ibn Ab-dirrahmân ibn Sevbân haber verdi ki, Muhammed ibn Iyâs ibni'l-Bukeyr, babası Iyâs'ın Bedir'de hazır bulunduğunu ona haber ver*miştir