Hadislerin Şerhi (Hadisi No: 36-44)
el-Mazirî der ki; Kadı Ebu Bekr ibnu Tayyîb'in görüşüne göre, kalben bir kötülüğe azmeden ve bu azmini iyice kuvvetlendiren, inanç ve azim itibariyle günah işlemiş olur.
Hadislerde geçen mesele ise, kötülük düşüncesini nefsine iyice yerleştirmemiş olanlar hakkındadır. Kalpte yerleşmeyen fikir ve niyetler 'hem' (düşünce) olarak adlandırılır, hem ve azim birbirin*den ayrılır. Bu Kadı Ebu Bekr Rahmetullahi Aleyh'in görüşüdür. Fakih ve muhaddislerin çoğu ona muhalefet etmişler ve hadisin zahirî manasım esas almışlardır.
Kadı Iyaz Rahmetullahi Aleyh şöyle der: 'Selefin geneli ve ilim erbabının çoğu, kalbin işlediği günahlardan Ötürü de kişinin sorumlu tutulacağına delalet eden hadisler dolayısıyla Kadı Ebu Bekr'iiı serdettiği görüşe kail olmuşlardır. Ancak onlar şöyle demişlerdir: Kötülüğe azmetme, bir günah olarak yazılır, ama yapılması istenen kötülük nisbetinde bir günah olarak yazılmaz. Çünkü o düşünceyi taşıyan kötülüğü henüz işlemiş değildir. Ken*disini bundan alıkoyan da, Allah korkusu ve O'na yönelme değil, başka bir sebep olmuştur. Ancak kötülüğe ısrar ve azim, bizzat bir kötülüktür. Onun için kötülük olarak yazılır. İşlediği zaman ise ikinci bir kötülük olarak yazılır. Ancak yapmak istediği kötülükten Allah korkusu dolayısıyla vazgeçerse hadiste de belirtildiği üzere bu, onun hakkında bir iyilik olarak yazılır. Nitekim hadiste de: "Onu benim korkumdan terke tm iş tir" denilirken kulun, fenalığı Allah korkusundan dolayı terketmesi, kötülükler emreden nefse karşı gelmesi, hevasına isyan etmesi hususuna dikkat çekiliyor. Yazılmayan düşünceler ise, kalbe yerleşmeyen, niyet ve azimle işlenilmesine karar verilmeyen düşüncelerdir.
Kötülüğü Allah korkusuyla değil de insanların korkusundan terkeden için sevab yazılıp yazılmayacağı hususunda, bazı ke-lamcılar muhtalif görüşler beyan etmişler ve-böylesi için sevab yazılmaz, çünkü; kötülüğü utancından dolayı terketmiştir, demişlerdir. Bu görüş ise zayıftır.
Kişinin kalben azmettiği fenalıklardan dolayı hesaba çekileceği üzerinde nasslar sabit olmuştur. Ayet-i kerime'de: "îman edenle] arasında fenalıkların yayılmasını arzulayanlar var ya, onlar için dünyada da ahirette de acıklı bir azab vardır" buyuruluyor. Yint bir başka ayet-i kerimede: "Zanlann çoğundan kaçının, çünkü baz: zanlar vardır ki günahtır" deniliyor. Bu konuda ayetler çoktur.
Hasedin, Müslümanları küçümsemenin, kötülüğü arzula manın ve bunun gibi kalbe taalluk eden bazı işlerin haramlığı hu susunda kesin şer'î nasslar bulunduğu gibi, ümmetin de icma vardır. En doğru olanını ise ancak Allah bilir..
"Helak olmayı hakedenden başkası Allah katında helak( uğratılmaz" ibaresinin açıklamasında Kadı İvaz şöyle diyor 'Allahü Teala'nm rahmet ve keremi bütün kullarını kuşatmıştır Kötülüğü işlemeyenin, bu niyetini iyiliğe çeviriyor. İşleyen içiı misliyle günah yazıyor. İyilik düşünen için, işlemese de seva yazıyor. İşlediğinde on kattan yediyüz katma kadar sevab yazıyor.
Artık kim bu keremden mahrum kalırsa, kötülükler tek tek, iyilikler kat kat yazıldığı halde; kötülükleri iyiliklerinden fazla gelirs bu, helaki haketmiş, mahrumiyet içinde bir insandır. Çünkü iyili yapmayı aklına bile getirmemiştir. Kötülüklerden de hiç geri durmamış, bu yüzden kötülükleri iyice artmış ve galib gelmiştir'.
İmam Ebu Cafer et-Tahavî: 'Bu hadislerde, hafaza meleklerinin sadece zahirî- amelleri yazdığını ileri sürenlerin görüşlerinin ak*sine, bu meleklerin kalbe ait âmelleri de yazdığına delalet vardır1 diyor.
"Yediyüz kata, hatta daha fazlasına kadar sevab yazılır" sözüyle ilgili olarak âlimlerin geçerli olan görüşlerine göre; sevabın ye*diyüz katla sınırlı olmadığı ifade edilmiştir. Ebu'l-Hasen el-Maverdî ise sözün, bu hadisin rivayetindeki bir galat olduğunu ile*ri sürmüştür.
Bu babda yeralan hadisler, Allahü Teala'mn bu Ümmete ne ka*dar büyük ihsanda bulunduğunu, bu Ümmeti ne derece şereflendirdiğini ve kendinden önceki Ümmetlere karşılık bu Ümmetin yükünü ne derece hafiflettiğini ortaya koymaktadır. Bu-, aradaki hadisler aynı zamanda sahabenin şeriat esaslarına uyma*da birbirleriyle nasıl yarış ettiklerini de açıklıyor.
Ebu İshak ez-Züccac diyor ki: 'Bakara suresinin son kısmında yeralan "Ey Rabbimiz, unutur veya hata edersek, bizi hesaba çekme...ilh." duası Allahü Teala'mn Peygambere ve Mü'minlere öğrettiği bir duadır. Peygamber Aleyhisselâm'dan, sahabeden son*ra gelenlerin de okuması için, bu duaya kitabında yer vermiştir. Bu ezberlenmesi ve sık sık okunması gereken bir duadır'.
Bununla "Konuşmaz veya yapmazlarsa Allahü Teala benim Ümmetimin kalbine gelen fena düşünceleri mağfiret etmiştir" hadisine işaret ediyor. (Nevevî'nin şerhi'nden).
Allahü Teala: "Kim bir iyilik getirirse ona on kat sevab yazılır" buyuruyor. Burada bahis edilen iyilik işlenmiş olan iyiliktir. Kat kat sevab, işlenen iyiliğedir. İşlenmeden önce tek sevab vardır.
Allahü Teala'nm azim olmadan da, sadece iyilik düşüncesine sevab yazması muhtemeldir.
Sevab sadece iradeye de yazılır, çünkü irade işlemeye sebeptir. Hayır istenmesi de bir hayırdır. Çünkü 'hayır kalb amellerinden-dir1 denilmiştir.
Kişinin iyilik yapmaktan vazgeçmesi de, bir engel dolayısıyla veya engel olmaksızın olabilir. Sevab da terketme sebebine göre değişir. Dıştan gelen bir engel dolayısıyla terkedilmiş olabilir, ama kişinin iyilik düşüncesi devam ederse sevab çok olur. Terketme se*bebi kişinin kendi fikri olursa, o zaman da sevab bir öncekinden daha az olur.
İyilik düşüncesinden tamamıyla.vazgeçmesi halinde ise, bir se*vab yazılmaz. Bilhassa düşündüğünün tam aksini yaparsa sevabdan tamamen mahrum kalır. Bir dirhem sadaka vermeyi düşünürken, bu bir dirhemi caiz olmayan bir şeye harcamak gibi.
Yapılan iyiliğe verilecek sevabın derecesi de, kişinin ihlasmın, azimetindeki sadakatinin, kalb huzurunun ve sağladığı faydanın dercesine göre değişir.
Kötülük düşünüp terkedenin durumuna gelince;
Kadı el-Bakülanî ve daha başkaları diyor ki; 'kişi kötülüğe kal*ben azmeder ve bu azmini nefsine yerleştirirse, günah işlemiş olur. Hadiste sözü edilen af ise kötülüğü sadece hatırına getirip az*metmeyen içindir.'
Maverdî diyor ki: 'Onun bu görüşüne fakihlerden, muhaddis-lerden ve kelamcılardan birçokları muhalefet etmişlerdir'. Ma*verdî bu konuda imam Şafii'nin açıklamasını naklediyor. Bu açıklamaya Ebu Hureyre'nin Sahih-i Müslim'de geçen hadisinin zahirî de delalet etmektedir. Orada: "Ben, işlemediği sürece o kötülüğü bağışlarım" deniyor. Burada kastedilen amel, düşünülen kötülüğün bir âza ile icra edilmesidir.1
Kadı Iyaz'da selefin genelinin el-Bakıllanî'nin beyan ettiği görüşe kail olduklarım söylemiştir. Çünkü onlar, kulun kalb amel*lerinden dolayı hesaba çekileceği üzerinde ittifak etmişlerdir. An*cak şöyle demişlerdir: 'Kötülüğe azmetmekten dolayı mücerred olarak bir fenalık yazılır. Yani yapmak istediği fenalığın günahı •yazılmaz. Tıpkı bir fenaliğın işlenmesini emredip sonra onun işlenmesine sebep olmayan "gibi. Bu, kötülükle emretmesinden do*layı günah işlemiş olur, ancak herhangi bir kötülük yapmış ol*manın günahını hak etmez.1
Sonuç olarak anlaşıldığına göre; âlimlerin çoğu, kesin azmet*mekten kulun hesaba çekileceğine kanidirler. Ancak aralarında bazı görüş ayrılıkları da vardır. Bazılarına göre, üzüntü, keder ve düşünce ile dünyada cezalandırılır. Bazılarına göre de, kıyamet gününde azab edilmek suretiyle değil de hesaba çekilmek suretiyle cezalandırılırlar. Kişinin düşüncesinden dolayı hesaba çekilme*yeceği görüşünde olan âlimler de, Mekke hareminde kötülük dü*şünmeyi, azmetmek olmasa bile bundan istisna etmişlerdir. Çün*kü bu konuda Cenabı Allah şöyle buyuruyor: "Kim orada taşkın*lık, haksızlık arzularsa, ona acıklı azabdan tattırırız". Zira Ha*rem, düşünce itibariyle de ta'zim edilmesi gereken bir yerdir. Ora*da kötülük arzulayan, hürmet Ölçüsünü aşarak vacib olana muha*lefet etmiş olur. Bu yüzdendir ki, Harem'de kötülük işlenmembaşka yerlerde kötülük işlenmesinden çok daha fena sayılmıştır.
Harem'in önemini küçümseyerek kötülük işlemeyi düşünen is*yankar olur, Allah'ın emirlerini basite alarak Allah'a isyan et*meyi düşünen ise, kafir olur. Affedilen kötülük düşüncesi, emri küçümseme kastıyla olmayan düşüncedir.
"Yahut Allah o kötülüğü siler" yani tevbe, istiğfar veya ona keffaret olacak bir iyilik dolayısıyla siler. Ayet-i kerime'de de: "İyilikler fenalıkları giderir" buyuruluyor. Bir başka ayette de: "Nehyolunduklarmızm büyüklerinden kaçınırsanız, seyyiat-1 arınıza karşılık olarak küçük ayak sürçmelerinizi'bağışlarız ve sizi hoş bir mekana sokarız" buyuruluyor.
Kötülük düşüncesinde olduğu gibi, bazıları, Mekke Harem'inde işlenen fenalıkları da oranın büyüklüğü dolayısıyla müstesna tut*muşlardır.