DEVELER, SIĞIBLAB VE KOYUNLAR İLE KEÇİLER DÂLLESÎ (YtTÎGÎ)
2502) "... Abdullah bin eş-Şıhhîr (1) (Radtyaltâhü ank)'âen rivayet edildiğine göre: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seltem) şöyle buyurdu, demiştir;
«Müslümanm d âli esi (yitik hayvanı veya yitik her nevi malı) ateş alevidir.»"
2503) "... El-Münzir bin Cerîr (bin Abriillah el-Becelî) (Radtyallâhü ankümâyûan; Şöyle demiştir:
Ben el-Bevâzîc'te babam (Cerir bin Abdullah —2—> İle beraberdim. (Babamın) sığır sürüsü akşama doğru (meradan) geldi. Babam, (sürü içinde) yabancı bir sığır gördü ve ı Bu nedir? diye sordu. Ordakiler: Sığır sürüsüne İltihak eden bir sığırdır, diye cevabverdiler. El-Münzir demiştir ki; Bunun üzerine babam emretti.kadar kovalandı. Sonra babam şöyle dedi: Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyururken işittim:
«Dâlle'yi (yâni yitik hayvanı) ancak sapık bir kimse kendi malına karıştırır.»"
2504) "... Zeyd bin Hâlirî el-Cühenî (3) (Radtyallâkü anh)'Ğen rivayet edildiğine göre :
Bir kere Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e yitik deve hükmü soruldu. ResûM Ekrem {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hiddetlendi, yanakları kırmızüaştı ve cevaben ;
«Ondan 3&ti& ne? Onun be/aberinde (uzak yolculuğa dayanan) ayaklar ve (karnında) su tulumu vardır. Sahibi ona rastlaymeaya kadar o (hayvan kendi kendine) suya varır ve safî uzun ot yer» buyurdu. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem)'e koyun - keçi yitiğinin hükmü de soruldu. Buna cevaben:
«Onu al. Çünkü o (hayvancağız) şüphesiz ya sanadır ya senin kardeşinedir ya da kürtündür» buyurdu. Resül-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) e lukata'nın hükmü de soruldu. Bunun üzerine Re-sûlullah şöyle buyurdu :
2505) "... Iyâz bin Himâr (Radıyallâkü ank)sâea rivayet edildiğine gÖ-
m- P^füiûlsh (SaHallahü Aleyhi ve SeUem) şöyte
«Kim bir lukata (yitik mal) bulursa âdil bâr veya MÜ ilri şâînid kutsun. Sonra bulduğu malı değiştirmesin ve (yitik mal bulduğunu) gizlemesin. Eğer lukata'nın sahibi gelirse öncelikle buna âid sahibidir, Sahibi gelmezse (yâni çıkmazse) artafc Ju&ata Allah'ın n Sudbır- AU9I1, malpa* dHetâîHıno wvi*^*"-
2506) •*.., SüveycI hin GafeJe (RadıyaUâhü anhyden-. Şöyle demiştir:
Bir kere ben Zeyd bin Sûhân ve Selmân bin Rebîa (Radıyallâ-hü anhümâ) üe beraber (savaşa) çıktım. Nihayet hm el-U^eyb*de olduğumuz zaman ben yitik bir kamçıya yerde bulup aldım. £eyd üe Selmân bana: Onu at, dediler, Ben (atmaktan) îmttaâ $ttim. Sonra Medîne-i Münevvere'yft vardığımız zama^ ben Üfoey hin. Kâ'b (Radı-yallâhü anhü'm yanma ıranp durunnu »na ajnlflitftj.m. Übı^y şftyle $ed* c
Sen isabet ettin, Resûlnllah (Sallallabü Aleyhi ve Sellem) hayatta iken ben yerde yüz dinar bulup aldım ve tmrmn Mi^Tnü*?** İResftl-î Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'9 satfdM**^ O-,
bir yıl Chalkm. toplandığı yerlerde) illftın ©t» buyurdu. Bent de onu bir yıl ilân ©ttim. Fakat onu bile** hiç' kimseye rastlamadım. Sonra ResûM Ekrem (SallaUahü Aleyhi v& Sellem)'^ sorüSam»- O*
(bir yıl daha) ilân et» buyurdu. Ben de îbir yıl daha) îlftn ettim. Fakat onu bilen kimseyi bulamadım (Durumu tekrar arz edince) Eesûl-i Ekrem şöyle bıryürdıı s
*Bu (para)nın kesesini, ağız bağım v% sayısını hıfset 'belle). Sonra bir yıl (daha) ilân et. Eğer bunu bilen bir kimse gelir (de sa-yısını, kesesini ve ağız bağını doğru tarif eder) se keseyi $na ^er. Bunu bilen kimse gelmezse hv. senin malının ?bir kazanç) yolu gibidir, fYâni sana âiddir.)*"
2507} ',,. ZeyĞ bin Hâİid eî-Cühenî {Radtyâtlâkü ûnftyâen rivayet ediî-ne göre:
tukata (yitik mal) hükmü Besûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem>se soruldu. BesûM Ekrem şöyle buyurdu;
i bir yıl ilân et Eğer (sahibi olduğu bildirilecek bir şe~ Kilde) evsâfı anlatılırsa bunu ver. Şayet (anılan şekilde) evsâfı an-I&dlmtfzsa bunun ifâsını (kapağını, ağız bağını) ve vıâsını (kah, torba, dağarcık, kese ve hurç gibi içinde bulunduğu zarfını) hıfzet (belle). Sonra bunu ye. Daha sonra sahibi (kamtlayıcı bilgi ile) gelirse bunu ona Öde.»**
2508) "... EI-Mıkdâd bin Amr (Raâtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre :
Kendisi bir gün büyük abdestini bozmak için el-Bakî mezarlığı dolaylarına gitti. Halk (o dönemde az ve kuru yemek yedikleri için) iki üç günde ancak bir defa büyük abdest bozmaya gider ve deve kığısı gibi büyük abdest yapardı. Sonra kendisi bir harabeye girdi ve büyük abdestini yapmak için oturmuş iken baktı ki erkek büyük bir fare yerdeki bir delikten bir dinar çıkardı. Fare o deliğe girip bir dinar daha çıkardı. Sonra böylece on yedi adet dinar çıkardı. Daha sonra kırmızı bir bez parçasının kenarım delikten çıkardı.
Mikdâd dedi ki: Sonra ben o bez parçasını çektim. Onun (yâni bezin) içinde de bir dinar buldum. On sekiz adet dinar tamamlandı. Ben bunlarla (harabeden) çıktım ve bunları Kesûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'in huzuruna getirip durumu O'na arz ettim. Sonra: Bunların sadakasını (yâni humus—beşte bir— hakkını) al. Yâ Resûlullah, dedim. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (bana):
— «Bunları götür. Bunda sadaka (humus) yoktur. Allah bunu sana mübarek eylesin» buyurdu. Sonra i
— «Bunları elinle delikten çıkarmış olabilir ((mi)sin?» buyurdu. Ben:
— Sana hak (din) ile ikramda bulunan (Allah)'a yemin ederim ki hayır (Elimi deliğe sokmadım), dedim.
Râvî demiştir ki: Mikdâd ölünceye kadar bu dinarların sonu gelmedi. (Yâni bitmedi.)" O sığır sürüden çıkarılıp gözlerden kayboluncaya