İslamın Erkanı İle Yüce Temellerini Beyan Babı
19 (16)- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr el-Hemdânı rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Hâlid yâni Süleyman b. Hayyân el-Ahmer, Ebû Mâük el-Eşca'i'den , o da Sa'd b. Ubeyde'den o da İbni Ömer'den, o da Peygamber (Sallatlahü Aleyhi ve Sellemt'den naklen rivayet etti. Resûlüilah (S.A.V.):
«İslâm beş şey üzerine kurulmuştur :1 - Allah'ın tevhid olunması, 2 - Na*mazın kılınması, 3 - Zekâtın verilmesi, 4 - Ramazanın tutulması, 5 - Hacc üzerine.» buyurmuşlar. Derken bir adam:
«Rivayetin tertibi: hacc edilmesi ve Ramazanın tutulması şeklinde de*ğil midir?» demiş. İbni Ömer:
«Hayır; (Ramazanın tutulması ve hacc edilmesi şeklindedir.) Ben bunu Resûlüilah (Saîhllahü Aleyhi ve Sellem) 'den böylece işittim.» demiştir.
Temel başka onun üzerine bina edilen şey başka olduğuna göre eğer bu hadîsdeki «İslâm» dan murad Cibril hadîsinde zikri geçen şeyler ise ma'na:
«İslâm beş şeyden kurulmuştur.» takdirindedir.
Çünkü İslâm bu beş şeyin kendisidir. Yok islâm kelimesiyle daha umumi bir mâna yani din kasdedilmişse o zaman bu kelime istiare olur. Yani din, beş rüknüyle birlikde, beş direk üzerine kurulan çadırla temsil edilmiş demektir. Zira bu beş şey dinin temelidir.
Asıl nüshalarda bu hadîsin birinci ve dördüncü tariklerinde ki «Hamse» kelimesi müennes tası ile yani şeklinde; ikinci ve üçüncü tarik*lerde ise (tâ) sız yani şeklinde yazılmıştır. Hatta bazı mu'temed nüshalarda dördüncü tarikde bile (tâ) sız zikredilmiştir. Bu rivayetlerin iki şeklide sahihtir, (tâ) ile rivayet:
«Beş rükün üzerine» diye yahud buna benzer bir şekilde; (tâ) sız rivayet ise:
«Beş haslet» diye yahud benzeri bir şekilde tavsif olunur.
Keza birinci ve dördüncü rivayetlerde oruç hacdan evvel; ikinci ve üçüncü rivayetlerde ise hacc oruçtan önce zikredilmiştir. Hz. İbni Ömer (R.A.) bu hadîsi iki şekilde de rivayet etmişken neden haccı oruç*tan evvel zikreden o zâta karşı inkârda bulunduğu ulemâ arasında ihti*laflıdır. İmanı Nevevi 'nin tahminine göre ihtimal İbni Ömer (R.A.) bu hadîsi Resûlüilah (S.A.V.)'den iki defa işitmiş; ve bir defasında evvela haccı sonra orucu; diğerinde evvelâ orucu sonra haccı zikretmiş; o da muhtelif zamanlarda hadîsi iki şekilde rivayet etmiştir. Ancak o zât kendisine itiraz ederek haccın oruçtan önce söyleneceği iddia*sında bulununca Hz. îbni Ömer (R.A.):
«Bilmediğin bir şey hususunda bana i'tiraz ederek karşı gelme ve ; tahkik etmediğin şeye dil uzatma! Bu hadisde oruç evvel zikredilmiştir. Ben bunu Eesûlüllah (S.A.V.)'den böyle işittim...» demiştir; ki bu söz kendisinin ayni hadîsi iki şekilde işitmiş olduğunu inkâr demek değildir. İkinci bir ihtimal de İbni Ömer (R.A.)'m hadîsi Peygam*ber (S.A.V.)'den iki vecihle işitmişken haccın evvel zikredildiği şek*lini unutmuş olmasıdır. O zata inkârda bulunması bundandır. Bu babdâ ü/erinde durulan en kuvvetli ihtimaller bunlardır. Ayrıca muhaddisler-den Ebu Amr İbni' s-Salâh şunları söylemiştir:
«İbni Ömer (Radıyallahu Anhüma)'nm Resûlüilah (SaMlahü Aleyhi ve Seliem) 'den işittiği şekli muhafaza ederek aksini kabul etmemesi (vav) in tertib iktiza ettiğine delil olabilir. Nitekim Şâfüyye fukahasından bir çokîanyla bazı nahv imamlarının mezhebi budur.»
(Vav) m tertib iktizâ etmediğini söyleyenler —ki cumhura gorî muh*tar olan kavil budur — :
İbni Ömer (R.A.)'mn bu şekilde hareket etmesi (vav) tertib , iktizâ ettiği için değil, Ramazan orucu hicretin ikinci yılında farz kılın*dığı, hacc farizası ise altıncı veya dokuzuncu yılda nazil olduğu içindir. Tabiî ki ilk farz olanın hakkı evvel zikredilmektir. İbni Ömer (Radıyallahu Anhüma) 'nm işittiği şekli muhafaza etmesi bundandır, diye bilirler.
Haccın evvel zikredildiği rivayete gelince: galiba bunu manâ itiba*riyle rivayeti caiz gören biri yapmış olacak. Evvel zikredilmek icâbeden yahud daba mübim olan bir şeyi sonra zikretmek arapçada çok vâki ol*duğundan takdim te'hir yapmak suretiyle tasarrufta bulunmuştur. Bunu rivayet eden râvi İbni Ömer (R.A.)'nm ayni şeyi yasak ettiğini de duyma*mıştır. Bunu iyi anla! Zira bu mesele ulema tarafından beyan edildiğini görmediğim müşküllerden biridir.»
İbni's-Salâh'm sözü burada bitti. Ancak onun bu mütalâasını imanı Nevevi iki verinle zaif buluyor. Şöyle ki:
(1) Her iki rivayet (yanî bir rivayette haccın diğer rivayette orucun tvvel zikredilmesi) sahih olarak sübût bulmuşlardır. Ma'nâ itibariyle iki*si de sahihtir; aralarında hiç bir münâfât yoktur. Binaenaleyh bu iki riva*yetin birini iptal etmek caiz olamaz.
(2) Böyle bir yerde takdim te'hir ihtimaline kapı açmak hem râvi-lere hem de rivayetlere dokunmak demek olur. Çünkü eğer böyle bir kapı açılırsa bize rivayet nâmına i'timada şayan pek az şey kalır. Bunun but*lanı ile üzerine terettüp eden mef sedetlef ise meydandadır.
Ebû Avâne 'nin rivayetinde Hz. îbni Ömer (ît. A.) o zâta: «Ramazan orucunu Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve 5e//emj'in ağzın-dai işittiğin vecihle o beş şeyin sonuna bırak:» demiştir.
tbni's-Salâh bu rivayetin Müslim rivayetine mukave*met edemeyeceğini söylemiş ise de Nevevi bunun da sahih olması ihtimalinden bahsederek hadisenin ayrı ayrı, şahıslarla iki defa vuku' bulmuş olabileceğini ileri sürmüştür.
20 (...)- Bize Sehl b. Osman el-Askerî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Zekeriyyâ rivayet etti. (Dedi ki): Bize Sa'd b. Târik rivayet etti. Dedi ki: Bana Sa'd b. Ubeydete's-Sülemi, tbni Ömer'den o da Pey*gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet eyledi. Resulüllah (S.A.V.) şöyle buyurmuşlar:
«islâm beş temel üzerine kurulmuştur: 1- Allah'a İbâdet edilmek, On*dan başka (tapılan) şeylere de küfürde bulunulmak, 2- Namazın dosdoğruoru- kılınması, 3 - Zekâtın verilmesi, 4 - Beytin haccedi.rnesi, 5 - Ramazan cunun tutulması üzerine..*
Salât: lûgatta duâ etmek, çantı sallamak, bir şeyi yumuşatıp doğrult*mak ve ateşe sokmak veya yaslamak ma'nalarma gelir.
Şeriatte: Erkân-ı ma'lume ve ef'al-i mahsusa'dır ki, bu erkân ve fiil*lerin içinde salâtın büf n lügat ma'nâlan mevcuddur.
Zekât: lûgatta temizlik, büyüyüp gelişme, lâyık olma ve bolluk için*de yaşama ma'nalarma gelir.
Şeriatte: Üzerinden sene geçen nisâb mikdarı malın bir cüzünü iâşimî olmayan bir fakire vermektir. Zekâtta da kelimenin lügat n a'na-lan mevcuddur.
Hacc: lûgatta, kasdetmek ma'nasınadır. Şer'an: İbâdet için Mîkke'yi kasdetmek olup: Vakt-i mahsusda mekân-ı mahsusu kasd-i mah*sustur diye tâ'fif edilir.
Savın: lûgatta yemekten kesilmek, yememek, susmak, rüzgârı ı sa*kinleşmesi gibi bir çok ma'nalara gelir.
g Şeriatte: Niyetli olmak şartıyla gündüzün yiyip içmekden ve cima*
etmekden kendini tutmaktır.
Salâtın ikâmesi: namazı bütün erkân ve şartlarına riâyet ederek kıl*maktan kinayedir.
ttâ-i zekât ve savm-ı ramazan terkipieriyle haceda hazifler vardır.
Bunların asılları: «Zekâtı miistehik olanlara vermek,-
«Ramazan ayının orucunu tutmak»
«Beyti hacc etmek» takdirindedirler.
Terkiblerdeki izafetler de hükmün sebebine izafeti kabilindendir. Çünkü hacem sebebi Beyt yani Kâbedir. Bundan dolayıdır ki sebebi te*kerrür etmediği için hacc da tekerrür etmeyip bir kişiye ömründe bir de*fa farz olur. Orucun sebebi aydır. Ayı görmek her yıl tekerrür ettiği için oruçda her sene tekrarlanır.
21 (...)- BizeUbeydüllah b. Muâz rivayet etti. (Dedi ki): Bize babam rivayet etti. (Dedi ki): Bize Âsim —ki İbni Muhammed b. Zeyd b. Abdil-lâh b. Ömer'dir — babasından naklen rivayet etti. Dedi ki: Abdullah şun*ları söyledi:
Resulü 11 ah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): buyurdular.
İslâm beş teme! üzerine kurulmuştur: 1 - Allah'dan başka ilâh olma*dığına ve Muhammed'in onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet etmek, 2 - Namazı kılmak, 3 - Zekâtı vermek, 4 - Beyti haccetmek, 5 - Ramazan
orucu üzerine.»
Bu hadislerin zahirlerine bakılırsa beş şeyden birini terk eden kim*senin müslüman olamayacağı anlaşılırsa da hakikatde bunlardan birini terk edenin dinden çıkmadığına icmâ-ı ümmet vardır. Vâkıâ imam Şafiî ile imam Ahmed b. Hanbel'e göre namazım kılma*yan kimse öldürülürse de bu ceza küfür ettiği için değil bir hadd-i şer'i olmak üzere verilir. İmam Ahmed'le bazı Mâlikilerden bir rivayete göre namazını kılmayan kimse küfrettiği için öldürülür; fakat bu rivayet
icmaı bozacak mahiyette değildir.
-«Bir kimse kasden bir namaz terkederse muhakkak kâfir olur.» hadis-i şerifi zecir ve tehdide hamlolunmuştur.
Yahud: namazı terketmeyi helâl i'tikad ederse, diye te'vü olunmuş*tur. Buradaki küfürden, küfran-ı ni'met ma'nası kasdedilmiş de olabilir.