Nasıl ki küfür, mevcudata karşı bir tahkirdir (hakâret etmektir); terk-i ibadet dahi, kâinatın kemâlatını bir inkardır. Hem hikmet-i İlahiyyeye karşı bir tecavüz olduğundan, dehşetli tehdide, şiddetli cezaya müstehak olur.
(23. Lem'a)
-----
Yukarıda Risale-i Nur, Allah'ın sıfatlarına karşı herhangi bir küfürde bulunmanın, Allah'ın yarattığı varlıklara bir hakaret olduğunu söylemektedir. Mesela öldükten sonra tekrar dirilmeyi inkâr etmek bir küfürdür. Bu küfür, mevcudata yani yaratılmış her şeye karşı bir hakarettir.
İnsanın, yapması gereken ibadeti terketmesi de, kâinattaki mükemmelliği bir inkâr vaziyetini barındırıyor. Çünkü meselâ namaz gibi bir ibadeti terkeden bir insan, bu terk ile gösteriyor ki: Güya hayatta ibadete lâyık bir nimet yoktur da onun için ibadeti gerek görmüyor. Hâlbuki zerreden güneşe kadar küçük-büyük tüm varlıklar, kendi kabiliyetleri nisbetinde, Allah'a karşı kendilerine mahsus ibadetleri vardır ve herbiri vazifesine itaat ile Yaratanını tesbih eder ve O'nu kusurdan takdis ederler.
İnsan ise ibadeti terk etmesiyle göstermektedir ki: güya Allah ibadete lâyık değil, öyle ibadete layık bir mükemmelliği yoktur. Hâşâ! Hâşâ!
+
Bu kainatta görünen her şey, Yaratanını gösterir ve ona işaret eder. Yaratan'ın sıfat ve İsimlerine ayna olur. Kendi mahsus diliyle, yaratanını tesbih eder.
İşte bu cihetle bakıldığında, mükemmel olan bir kâinatı yalanlarmış gibi; yani kâinat ibadet ederken, bu mükemmelliğe karşı insanın ibadet etmemesi, o mevcudatın mükemmelliğini inkâr suretini alır.
+
Bir de kâinatta bulunan mükemmel varlık dediğimiz şeyler arasında, bizlerin yiyip içtiği meyve - sebzeler ve hayvanlardan bize ikram edilen süt gibi sâfî içecekler vardır.
Şimdi görüyoruz ki, o rızıkların hepsi bizim ihtiyacımız ölçüsünde, sadece bize has. Hem midemizin gıda ihtiyacına, hem açlığı gidermek, hem göz zevki, hem koku zevkimize uygun bir vaziyette yapılmışlar.
Bunların içinden sadece bir tek elmanın yapılmasında, bir değil, binlerce sebep bir araya gelmeli ki o elma oluşsun ve bize gelsin. Mesela küçücük bir elmanın oluşması için güneş, hava, yağmur, toprak, ağaç, dünyanın iki türlü dönüşü gibi çok büyük sebeplere ihtiyaç vardır. Bu derece uyum içinde çalışan kâinat sisteminde, o elmanın oluşmasında bizzat çalıştırılan her bir sebep, o oluşum devresinde Allah'ın emrini yerine getirmiş olmakla Allah'a ibadet etmiş oluyor. Böyle mükemmel bir durum karşısında, insan, kendisine böyle nimette bulunan bir Yaratanına ibadette bulunmaması, Allah sanki ibadete layık değilmiş gibi bir vaziyette bulunmaktadır. Hâşâ!