-
islamda Saglik
islamda Saglik
Islâm, insani temel alan ve onun faydasi için kaideler koyan bir dindir. Bu dinin içerigine bakilinca insanin aleyhinde hiçbir hüküm göremezsiniz. Bu onun hak ve evrensel bir din oldugunun en büyük delillerinden birisidir. Saglik da dinimizin üzerinde hassasiyetle durdugu bir meseledir. Onun için insana zararli olan seyler ya haram, ya da mekruh sayilmistir. Bunlarin basinda alkol gelmektedir. Uyusturucu ve benzeri akli devre disi birakan maddeler de dinimizin yasakladigi maddeler kapsamindadir. Sigara da bazilarina göre mekruh, bazilarina göre haramdir.
Osmanli devletinin en uzun saltanat süren padisahlarindan Kanunî Sultan Süleyman da sagliga verdigi önemi belirtmek için su veciz beyti söylemistir:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi”
Insanin sagligini korumasi en büyük vazifelerinden biridir. Çünkü her sey saglik üzerine kuruludur. Bunun yaninda sagligimizi muhafaza etmek Allah’in emridir. Zira Kuran’da “Allah yolunda mallarinizi harcayiniz! Ve kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayiniz.! Davranislarinizda dürüst olunuz!. Çünkü Allah, dürüstleri sever.”( Bakara S. 195.Ayet) buyrulmustur.
Bilindigi gibi hastaliklarin çogu pislikten kaynaklanmaktadir. Oysa Islam’da temizlige büyük önem verilmistir. Ev, üst bas ve iç temizligine dikkat edilmesi istenmistir. Dinini hayat tarzi edinenler, bu kurala harfiyen uyanlar hastaliklardan uzak olmuslardir. Fakat yine de olacaksa bunun da önüne geçilememistir.
Islâm dünyasinda tibba büyük önem verilmis ve bu alanda önemli Müslüman âlimler yetismistir. Ibni Sinalar, Farabiler bunlardan baslicalaridir. Basini kuma görerek Islâm’i karalamak isteyenler dinimizin ilme mani oldugunu söyleyecek kadar körelmislerdir. Oysa mevcut durum hiç de böyle degildir. Islam bütün pozitif ilimleri tesvik etmis ve önünü açmistir. Tip da bunlardan birisidir.
Yüce Peygamberimiz sagliga apayri bir kiymet vermis ve zaman zaman bununla ilgili tavsiyelerde bulunmustur. Peygamberimizin saglik konusundaki görüs ve tavsiyelerinin bir araya gelmesiyle “Tibbi Nebevî” kavrami ortaya çikmistir.
Yuvarlak bir ifadeyle söylersek “Tibbi Nebevî” kendi inanç köklerimizden gelen tüm tibbi bilgi ve tavsiyelerin genel anlamdaki adidir. Özellikle Islâm inanci dogrultusunda yapilan tavsiyeler, saglik sirlari, yemek yeme aliskanliklarimizdan kan vermeye kadar yapilan tüm öneri ve yöntemler bu adla anilir olmustur.
Hz. Muhammed(SAV)'in saglik üzerine olan tavsiyeleri Tibbi Nebevi adiyla bir araya getirilmistir. Tibbi Nebevi gelenegi tarih boyunca Islâm toplumlarindaki tip kavrami üzerinde önemli etkide bulundu. Islâm dünyasindaki tibbi yazilar Tibbi Nebevilere atifta bulunarak baslardi. Islam’da tibbin önemli merhaleler kat etmesi biraz da bu yüzdendir.
Resulullah saglikli olmaya çok önem vererek sahabeleri bu konuda uyarmistir. Onlara sagliklarina özen göstermelerini tavsiye etmistir. Bunun yaninda Peygamber Efendimiz (sav) saglikli olmanin ne kadar önemli bir varlik oldugunu bir hadis-i serifinde söyle bildirmistir. (Muâz bin Abdullah babasindan ve amcasindan anlatir): “Peygamber Aleyhisselâm buyurdu ki: “Zenginlik hostur, takva ile olursa zarar vermez. Saglik, takva ile olursa, zenginlikten üstündür. Saglikli olmak, cennet nimetlerindendir.”
Bilindigi gibi hastaliklar kullarin imtihan olmasina bir vesiledir. Hastalik dönemlerinde sabreden ve sükreden kullar bu imtihani basariyla geçmisler demektir. Onun için hastaliga sabredenler kurtulusa erenlerdir. Bununla beraber kisi hastaligina derman aramalidir. Çünkü Peygamberimiz bir mübarek sözlerinde ölümün disinda dermansiz derdin olmadigini söylemektedir: “Hak Teâlâ sifasini yaratmadigi hiçbir türlü dert yaratmamistir. Her kim o sifayi bilirse ilâç edip kurtulur, her kim bilemezse o dertle kalir. Fakat ölümün dermani yoktur.”
Bazi kimseler hastaligin kisinin mertebesini yükselttigini söylerler. Bu bir yere kadar dogrudur. Fakat kisi mertebem yükselecek diye tedaviden geri durmamalidir. Imkâni varsa muhakkak tedavi olmalidir. Zira saglikli insanin yaptigi ibadet çok daha üstün ve faziletlidir. Bununla ilgili olarak Resulullah Efendimiz söyle buyuruyor.(Hilâl bin Yesâr anlatir): “Peygamber Aleyhisselâm bir hastayi sormaya varmisti. Buyurdu ki: ‘Tabip getirin.’ Dediler ki: ‘Ya Resulullah, sen de mi tabip getirmek buyuruyorsun?’ Buyurdu ki:
Evet. Hak Teâlâ devasini birlikte indirmedigi hiçbir dert göndermemistir.”
Yüzyilimizda hastaliklarin kökeni genellikle psikolojiktir. Bugünün insani her ne kadar rahat bir hayat yasiyorsa da ruhsal yönden buhranlardan kurtaramiyor kendini. Bunalimlar ve iç sikintilari hastaliklara davetiye çikariyor. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), sikintinin hastaliklara yol açtigini su hadisi seriflerinde buyurmuslardir.(Ebû Hüreyre anlatir). “Her kimin huyu kötü olsa, kendi nefsini sikintida tutar ve her kimin kederi çok olsa, kendisini hasta eder.”
Sunu açiklikla ifade edelim ki her ne kadar Tibbi Nebevî diye bir kavramdan bahsediyorsak da Resulullah bir doktor degildi. O da bizim gibi hastalaninca derdine derman ariyordu. Bir kisim uygulamalar tecrübelerle ispatlandigi için onlari öneriyordu. Bunlar ona bir vahiy olarak gelmiyordu. Nitekim bu hususta yanildigi da oluyordu. Bu ayri bir durumdur. Modern tibbi reddedip eski yöntemleri ibadet askiyla uygulamak dogru degildir. Her alanda oldugu gibi çagin yeniliklerinden saglik alaninda da faydalanmak her Müslüman’in yapmasi gereken saglikli davranislardandir.