Müctehidlerin İstidlal ve İhticacları
a) Hanefîlere göre: Zekat ve sadaka gibi mali ibadetlerde niy*abet, yani birini vekil etme mutlaka caizdir. Niyabet veren kişinin is*ter bedenî kudreti olsun, ister aciz bulunsun fark etmez. Çünkü mak*sat, müvekkilin niyetiyle gerçekleşiyor,Vekilin niyetiyle değil.
Yalnız bedeni ibadet olan namaz, oruç, itikaf, tilavet-i Kur'an ve zikirde niyabet hiçbir halde caiz değildir.
Hem mali, hem de bedeni olan ibadette ise, acz halinde niyabet caizdir ki, bu hac ibâdetine yönelik bulunuyor. Çünkü bu durumda mali harcamayla meşakkat gerçekleşmiş oluyor. Ama müvekkilin gücü yettiği, yani bedenen haccetme imkanı olduğu takdirde niyabet ve vekalet caiz olmaz. Kişinin mutlaka bu ibadeti yerine getirebilme*si için diğer şartların yanında sağlığının ve kudretinin de yerinde ol*ması gerekiyor. Aciz durumda bulunduğu takdirde niyabet caiz ve sa*hih olur.
Acz ise, şu iki şekilden biriyle gerçekleşir: Ölünceye kadar de*vam edecek kudretsizlik, müzmin hastalık ve bir de Ölüm..
O halde kişiye arız olan acz, tedavisi mümkün bir hastalık veya hapis ve benzeri bir arızaysa, o takdirde niyabet caiz olmaz. Şüphesiz bu niyabet konusu farz olan hac ile ilgilidir..
Bu durumda mali imkanı olduğu halde haccetmekten aciz olan ve bu aczi ölünceye kadar devam eden kimsenin kendi yerine birini vekil tayin edip hacce göndermesi caiz ve sahihtir. Böylece naib, yani vekil ihrama girerken müvekkili adına niyet eder ve telbiye getirir.
b) Şafiîlere göre: Üzerine hac farz olduğu halde ölen kimsenin terikesinden belli miktar ayrılarak yerine birinin hacce gönderilmesi vaciptir. Bunun gibi mali imkanı yerinde olduğu halde çok yaşlılık veya tedavisi söz konusu olmayan bir hastalık sebebiyle acz içinde bulunduğundan hacce gidemeyen kimsenin kendi adına birini vekil tutup ücret-i mislini vermek suretiyle hacce göndermesi gerekir..
Ayrıca sözü edilen aciz kişinin evladı veya yabancı bir kimse di imkanını kullanarak onun yerine haccederse, en sahih kavle onu kabul etmesi vacip olur.
Böylece bu konuda Hanefîlerle Şafıîler mevcut rivayetlerle istid-sdip aciz kimsenin kendi yerine vekil göndermesinde bir sakınca adığmı, yani bunun caiz olduğunu belirtmişlerdir.
c) Hanbelîlere göre: Kendisinde haccm vücubunun şartları unduğu halde müzmin bir hastalıktan veya zayıflıktan veya fazla hlıktan dolayı hacce gidemeyen kimsenin kendi yerine bir vekil üp göndermesi veya isteyerek onun yerine gitmek isteyen biri or-a çıkınca ona izin vermesi gerekir. Nitekim İmam Ebû Hanife ile artı Şafiî de aynı görüş ve içtihadı izhar etmişlerdir.
Böylece sözü edilen üç mezhep de yukarıda nakledilen hadis*le istidlal etmişlerdir. Ayrıca bu konuda Ebû Rüzeyn hadisi de de-3İarak alınmıştır.
d) Malikilere göre: Kendisinde haccm vücubunun şartları mevcut olan kimsenin bizzat haccetmesi gerekir. Hastalık veya fhlıktan dolayı buna gücü yetmiyorsa, o takdirde yerine vekil ıdermesi doğru olmaz. Böylece hac onun üzerine gerekli sayılmaz, nkü Kur'an'da: "Oraya yol bulabilen kimseye, Allah için Kabe'yi :cetmesi gereklidir" buyurulmaktadır ki, bu kişinin bizzat kendisi-ı gitmesiyle gerçekleşir.
Ancak ölen kimse bu konuda vasiyet etmişse, terikesinden ge-ten meblağ çıkarılarak yerine biri vekil olarak gönderilir veya ölen nsenin evladı onun yerine hac ve umre yapmak isterse, buna cevaz rilir.
Tahliller Diğer Rivayetler
165 nolu İbn Abbas hadisi sahihtir ve istidlale salihtir. Böylece cem vücubunun şartlarını kendinde taşıyıp acizliğinden dolayı hac-demiyen kimsenin yerine evladı haccedebilir.
166 nolu Hz. Ali hadisini Tirimizi sahihlenıiş ve Beyhakî tahric etmiştir.
Böylece bu rivayet de birinci rivayeti kuvvetlendirmektedir.
167 nolu Abdullah hadisinin isnadı salihtir, yani istidlale uy*gundur. Aynı zamanda babasının yerine haccetmek isteyen evladın en büyüğünün bunu üstlenmesi daha uygundur hükmü çıkmaktadır.
İmam Mâlik'e göre, bu hadislerin taşıdığı hüküm Kurlan'ın za*hirine muhaliftir. O bakımdan bunlarla değil, Kur'an'm zahiriyle amel edilir.
Bu bapta diğer bir hadis İbn Abbas (r.a.) dan şöyle rivayet edil*miştir:
"Cüheyne Kabilesi'nden bir kadın Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e gelerek dedi ki: "Doğrusu annem haccetmeyi adadı, fakat adağını yerine getirmeden vefat etti. Onun yerine haccedeyim mi?" Peygamber (s.a.v.) ona: "Evet, annen yerine haccet" buyurdu ve ilave etti: "Ne dersin, annen üzerinde borç. bulunsaydı sen onu ödemez miydin? O halde onun yerine Al*lah'a (adağını) yerine getir. Çünkü Cenab-ı Hakk'a karşı vefa göstermek daha haklılık arzeder."
Buharı ve İmam Ahmed'in yaptıkları bir diğer rivayette şu lafza yer verilmiştir:
"Bir adam geldi ve şöyle dedi:' "Kızkardeşim haccetmeyi adadı...
Bir diğer rivayet yine İbn Abbas (r.a.) dan şöyle nakledilmiştir:
"Bir adam Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e geldi ve şöyle dedi: "Babam, üzerinde İslâm (m farz kıldığı) hac olduğu halde (onu yerine getirmeden) öldü; onun yerine haccedeyim mi?" Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz ona: "Ne der*sin, baban üzerindeki borcu ödemeden ölseydi, sen o borcu ödemez miydin?" diye sordu. O da: "Evet, öderdim" diye cevap verince, Efendimiz ona: "O halde baban yerine haccet" buyur*du."
Ancak 174 nolu hadisin muztarip olduğu söylenir. Çünkü bir ri*vayette "Annem öldü.." denilirken, bu rivayette "Annem adadı.." de*nilmektedir. Hadisi aynı zamanda Şafiî ve îbn Mâce de tahric etmişlerdir.
Böylece hadislerin açık delaletinden, nasıl varisler ölen muris*lerinin borcunu terikesinden çıkartıp ödemek zorunda iseler, onun gibi, adama hac farz olduğu halde onu yerine getirmeden ölürse, va*rislerinin onun yerine haccetmesi gerekir hükmü çıkmaktadır. Ancak müctehidlerin bu konu hakkındaki görüş ve tesbitleri az farklıdır. Çoğuna göre, bu borç gibi gerekli değildir. Ancak varis arzu ettiği takdirde onu yerine getirmesi caiz ve sahihtir. Ölen kimse bunu va*siyet etmişse, o takdirde vasiyyeti terikesinden karşılanarak yerine getirilir ve bu vaciptir.
Zeylaî de başkasına bedel haccetme konusunda 165 nolu İbn Abbas hadisini delil olarak getirmiş ve sonra da buna cevaz veren ve vermeyenlerin dayanaklarını sıralamış, sonunda niyabet yoluyla haccın cevazının ağırlık kazandığına işarette bulunmuştur.
Bu konuda değişik tariklerden beş rivayet daha bulunuyor ki, biri diğerini kuvvetlendirmekte ve meseleye ağırlık ka*zandırmaktadır. Zeylaî o rivayetleri de naklederek araştırıcılara ko*laylık sağlamıştır.
Çıkarılan Hükümler
1- Kendisinde haccın vücubunun şartları mevcut olan kimse, yaşlılıktan veya müzmin geçici olmayan bir hastalıktan dolayı hac*cetmeğe gücü yetmiyen kimsenin yerine evladının haccetmesi caiz ve sahihtir. Bunda üç mezhep imamının ittifakı vardır.
2- Borçlu ölen kimsenin borcunu varisleri terikesinden çıkartıp ödemekle yükümlüdürler. Terikesi borcuna yetmediği takdirde, kalan kısmını ödemek onların arzusuna bırakılır.
3- Hac konusu da buna kıyas edilmiştir. Ancak müctehidlerin çoğu, bu konuda ölenin vasiyetini dikkate alarak bunun gerekli olduğunu belirtmiştir. Vasiyyeti olmadığı takdirde, farklı hüküm or*taya çıkmaktadır.
4- Kendisine farz olduğu halde onu yerine getiremeyen yaşlı veya hasta kimsenin en büyük evladının onu yerine getirmesi daha uygundur. Bununla beraber en büyüğünün bunu üstlenmesi şart ve vacip değildir. Diğer evladından herhangi biri de onun yerine hacce*debilir.
5- Ölen kimseye hac farz olduğu halde onu yerine getirmeden ölmüşse, varislerinin onun yerine birini hacce göndermeleri ve mas*rafını ölenin terikesinden vermeleri vaciptir. Ölenin bu konuda va*siyyeti olsun, olmasın fark etmez. Bu İmam Şafiî'nin içtihadıdır.
6- Aciz kimsenin kendi yerine birini hacce göndermesi veya biri*nin çıkıp kendi arzusuyla onun yerine haccetmek istemesine izin ver*mesi vacip olur. Bu, imam Ahmed'in görüş ve içtihadıdır.
7- Ne aciz kendi yerine birini hacce gönderebilir, ne de ölen kim*senin vasiyet etmemişse yerine vekil gönderebilir. Çünkü hac ibadeti, bizzat kendisine farz olan kişinin yapmasıyla gerçekleşir ve üzerinden farz kalkmış olur. (Bu, imam Mâlik'in içtihadıdır.)
8- Ölen kimsenin yerine henüz farz haccı yapmamış bir fakiri vekil olarak göndermek de caizdir. Müctehidlerin çoğu buna cevaz vermiştir. İmam Ebû Hanife ve arkadaşları da cevaz verenlerin arasında bulunuyorlar. Bununla beraber, hac farizasını eda etmiş bir kimseyi göndermek daha uygun olur.