Medineliler'e Zü'l-Huleyfe Mescidi Yanında Îhrama Girmelerinin Emir Buyurulması Babı
23- (1186) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlike, Musa b. Ukbe'den dinlediğim, onun da Salim b. Abdiliah'dan, onun da babası (Radfyaîlahüanh) 'dan işitmek suretiyle naklettiği şu hadîsi oku*dun:
Babası (Abdullah) şöyle diyormuş: Sizin Beydanız, ResûlüUah (Saltallahü Aleyhi ve§ellem)' *e iftira ettiğiniz şu yerdir. Ama Resûlüllah (SalUtikıhü Aleyhi ve Sellem) ancak mescid yanmda yani Zü'1-Huleyfe'de ih*rama girmiştir.
24- (...) Bize, bu hadîsi Kuteybetü'bnü Saîd dahî rivayet etti. (De*di ki) : Bize Hatim yani îbni İsmail, Musa b. Ukbe'den, o da Salim'd en naklen rivayet etti. Salim şöyle demiş: İbni Ömer (Radtyaîlahuanhiima) ya: «İhram denildiği vakit, Beyda:
«Resûlüllah (SallĞllahü Aleyhi ve Sellem)e iftira ettiğiniz yerdir. Ke-sû\üllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ancak ağacın yanmda hayvanı kendi*sini kaldırdığı vakit tel biye etmiştir.» derdi.
Bu hadîsi Buhâri, Ebû Dâvud , Tirmizî ve Nesaî «Hacc» bahsinde tahric etmişlerdir.
Tirmizî: «Bu bâbda İbni Ömer, Enes ve Misver b. Mahrame (Radiyallahü anh) 'dan da rivayetler vardır.» de*miştir.
Aynî bunların yanında Sa'd b. Ebî Vakkas ile İbni Abbâs (Radiyallahü anh) hazeratmın isimlerini de zikretmiş ve ve hadîslerini şöyle sıralamıştır:
Enes hadîsini îbni Mâcf 'den maada bütün Kütübi Sil1e sahipleri tahric etmişlerdir. Mezkûr hadîste Hz. Enes : «Resûlüllah (Sailaîlahü Aleyhi ve Sellem) hayvanına binerek, hayvanı kendisini doğrulttuğu vakit telhiye getirdi.» demiştir.
Ayrıca İbni Mâce 'nin, Hz. Enes'den bir rivayetinde:
«Hayvanı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i kaldırarak doğrult*tuğu vakit: hacc ile beraber ömre için lebbeyk, buyurdular.» denilmektedir.
Misver b. Mahrame hadîsini Buhâri ile Ebû Dâvud tahric etmişlerdir. Bu hadîste: «ResûlüUah (SallallahüAleyhi ve Sellem) , Zü'1-Hııleyfe'ye vardığı vakit hediyy kurbanını nişanladı ve orada ihrama girdi.» denilmiştir.
Sa'db. Ebî Vakkaas (RadiyatUthü anh) hadîsini Ebû Dâvud tahric etmiştir. Hz. Sa'd : «Nebiyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Fur' yolunu tutarsa hayvanı kendisim kaldırdığı vakit telbiye eder. Unut yolunu tutarsa Cebel-i Beydâ'ya tırmandığında telbiyede bu*lunurdu.» demiştir.
İbni Abbâs hadîsini Dârakutnr rivayet etmiştir. Bu hadîste Hz. İbni Abbâs: «Sonra Resûlü\\ah(Sallallahü A leyhi ve Sellem) hayvanı üzerine oturdu, hayvanı Beydâ'ya çıkıp düzledikten son*ra hacca niyet ederek telbiye getirdi.» demektedir.
Beydâ: Sahra ve çöl demektir. Fakat burada ondan murâd: Zü'l-Hu1eyfe'nin Mekke tarafına düşen ve oraya yakın bulunan bir tepedir. Orada bina falan bulunmadığı için Beydâ nâmı veril*miştir.
Ulemâ, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in nerede ihrama girdi*ğinde ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre Zü'l.Huleyie mes*cidinde iken ihrama girmiş, birtakımları mescidden çıktıktan sonra Beydâ denilen tepede telbiye getirdiğini, söylemişlerdir.
Tahavî diyor ki: «Ulemâdan bir cemâat Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in Beydâ 'da ihrama girdiği rivayetini kabul etme*mişlerdir. Zîra İbni Ömer rivayetinde:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ancak Zü'1-Huleyfe'de ihrama girmiştir, denilmektedir. Bu zevata göre Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) , Zü'l-Hujeyfe mescidinin yanında hayvanına bindikten sonra telbiye getirmiştir...»
Tahavî'nin bir cemâatdan maksadı: Zührî ile Abdül-melik b. Cüreyc ve Abdullah b. Vehb 'dir.
Tahavî sözüne devamla: «Ulemâ bu hususta ihtilâf edince biz de ihtilâflarının nereden geldiğini göstermek istedik. Rivayet olunur ki, Sâîd b. Cübeyir şunları söylemiş:
— îbni Abbâs 'a dedim ki, bu zevat Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Selîem)ia ihrama girdiği yer hususunda nasıl ihtilâf ettiler de bir taife:
(Namazgahında), diğer taife: (Hayvanı kendisi kaldırdığı vakit), başka bir taife (Beydâ düzüne çıktığı vakit telbiye getirdi) dedi.» şek*linde izahatta bulunarak Hz. İbni Abbâs'ın:
«Ben, bu hususu herkesten iyi bilirim. Resulü);ah (Satlallahü Aleyhi ve Sellem) 'den sâdır olan hüccet birdir. Halk o hüccet hakkında ihtilâf et*mişlerdir. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hacca niyet ederek yola çıkmıştı, Zü'1-Huleyfe mescidinde iki rek'at namaz kıldığı va*kit orada hacca niyet edtrek telbiye getirdi. Bâzıları bunu işiterek bel*lemişlerdir. Sonra hayvanına bindi, hayvanı yola çekilince yine telbiye getirdi. Birtakımları da bunu görmüşlerdir. Çünkü halk dağınık bir şe*kilde geliyorlardı.
Devesi yollandığı vakit telbiye getirdiğini işitenler:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ancak hayvanı yola çekildiği vakit telbiye getirdi, demişlerdir. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yoluna devam etti, Beydâ düzüne çıktığı vakit tekrar telbiye ge*tirdi. Birtakımları da bunu görerek:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ancak Beydâ düzüne çıktı*ğında telbiye getirdi, demişlerdir.
Allah'a yemin ederim ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hacca, namazgahında iken niyetlenmiş ve hem hayvanına bindiği vakit, hem de Beydâ düzüne çıktığında telbiye getirmiştir.» sözlerini naklet*miş ve ihtilâfı Hz. tbni Abbâs'ın beyân ettiğini söylemiştir.
Bundan sonra Tahavî : «Biz de buna kaâiliz. Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf, Muhammed, Mâlik, Şa*fiî ve Ahmed ile bu mezheplerinin şâir ulemâsının kavilleri de budur.» demiştir.
Evzaî, Ata '. ve Katâde'ye göre Beydâ'da ihrama girmek müstehabdır.
tbni Ömer hazretlerinin buradaki ifritadan maksadı: Ashâb-ı kiram'in hatâ ettiklerini beyândır.
Kitabımızın başında da işaret olunduğu vecihle ehl-i sünnet ulemâ*sına göre yalan: Vakiin zıddım haber vermektir. Bunda hem kasıt hem de hatâ dâhildir.
Hadis-i Şerif’den Şu Hükümler Çıkarılmıştır:
1) Hatâya yalpn ve iftira, demekte beis yoktur.
2) Medîne1i1er'in mikaatı Zü'1-Huleyfe mesci*didir.
3) İhrama girecek kimsenin iki rek'at nafile namaz kılması müs-tehabdır.
5- Telbiyeye Hayvanın Kalktığı Yerden Başlamanın Lüzumu Babı
25- (1187) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Malik'e, Saîd b. Ebt Seîd El-Makbûri'den dinlediğim, onun da Ubeyd b. Cürey'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum: Ubey Abdullah b. Ömer (Radiydttahû anhiirna) 'ya :
— «Ya Eba Abtfirrahman! Görüyorum ki, sen arkadaşlarının yap*madığı dört şeyi yapıyorsun.» demiş, tbni Ömer (Radtyallayü anhüma) :
— «Ne onlar ya İbni Cüreyc?» demiş. Übeyd:
— «Senin Kabe rükünlerinden yalnız iki rüknü yemâniye dokun*duğunu gördüm ve gördüm ki, septiyye denilen ayakkabıları giyiyorsun. Ve yine gördüm ki, sarıya boyam yorsun. Bir de Mekke'ye vardığında başkaları hilâli gördükleri vakit telbiyede bulunurken senin terviye gününe kadar telbiye getirmediğini gördüm.» cevâbını vermiş. Bunun üze*rine Abdullah b. Ömer (Radiyallahü anh) şunları söylemiş:
«Rükünlere gelince; Ben, Resûlüllah (SalUtllahü Aleyhi ve Sellem)i iki rüknti yemâniden başkasına dokunurken görmedim,
Septiyye denilen ayakkabılarını giymemin sebebi: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i kılsız ayakkabı giyerken görmüş olmamdır. Onlarla ab dest alırdı. Binaenaleyh ben de öyle ayakkabı giymek isterim.
Sarı boyaya gelince: Ben, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selimi)*! sarı boyalı elbise giyerken gördüm. Bu sebeple ben de sarı boyalı elbiseyi giymeyi severim.
Telbiye mes'elesinde dahi Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in hayvan, kendisini kaldırıp doğrultuncaya kadar telbiye ederken görme*dim.»
26- (...) Bana Harun b. Saîd El-Eylî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tbni Vehb rivayet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Sahr , İbni Kuseyt'-den , o da Ubeyd b. Cüreyc'den naklen rivayet etti. Ubeyd şöyle de*miş:
«Abdullah b. Ömer b. Hattâb (Radiyallahü anhüma) ile birlikte bâzısı hacc, bâzısı Ömre olmak üzere oniki defa haccettim. (Kendisine) dedim ki:
— Yâ Ebâ Abdirrahman! Gerçekten sende dört haslet müşâhade et*tim...»
Râvi hadîsi bu mânâda rivayet etm^ş, yalnız telbiye rivayetinde Makbûri'ye muhalefette - bulunmuş ve telbiyeyi zikretmeksizin hadîsi yukarki hadîs mânâsında rivayet etmiştir.
27- (...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Aliyyü'bnü Müshir, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbni Ömer (Radiyallayii arthüma) dan naklen rivayet etti. İbni Ömer şöyle demiş:
«Besûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) d yağını üzengiye koyup, hay*vanı kendisini kaldırdığı,vakit Zü'1-Huleyfe'de telbiye getirirdi.»
28- (.--) Bana Hânın b. Abdülâh rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hac-câc b. Muhammed rivayet etti. (Dedi ki) : İbni Cüreyc şunu söyledi: Bana Salih b. Keysân, Nâfi'den, o da İbni Ömer (Radtyaüahü anhiima) Man naklen haber verdi, tbni Ömer ona Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seîîem) in hayvanı, kendisini kaldırarak doğrulttuğu vakit telbiye ed erdiğin i ha*ber vermiş. ,
29- (...) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihâb'dan naklen haber verdi. Ona da Salim b. Abdillah, Salim'e de Abdullah b. Ömer (Rcutiyallayü anhiima) haber vermiş. Demiş ki:
«Ben, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i Zü'1-Huleyfe'de hayva*nına binerken gördüm. S«nr« hayvanı kendisini kaldırarak doğrulttuğu vakit telbiye getirdi.»
Bu Hadisi Buhâri «Kitâbul-Vudu'» ve « Kitâbu'1-Libas »da, Ebû Dâvud «Ki^bu'l-Hace»da, 'Tirmizî «Şemail» de, Nesaî «Kitâbul-Tahâra»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Rüknü Yemâni:Kabe'nin köşelerinden Hacer-i Esvea'in bulunduğu köşedir. Bu köşe Irak tarafına baktığı için ona «RÜkn-ü Irâki» dahi derler.
Bâzılarına göre Rüknü Yemânı, Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeden evvelki köşedir. Yemen tarafına bak*tığı için ona «Rükn.ü Yemâni» denilmiştir. Bu iki köşeye Yemâmyyan» derler.
Geri kalan iki köşeye de «Şamiyyan» denilmiştir. Ulemânın beyanı*na göre «Yemâni» denilen köşeler Hz. îbrahim (Aleyhisselâm)\n at*tığı temel üzerinde kalmışlardır. Sami denilenlerin yeri değiştirilmiştir. Bundan dolayıdır ki, «Rükn-ü Şâmi» denilen iki köşeye- istilâm yapılmaz. İstilâm Yemâni denilen köşelere yapılır.
İstilâm: Hacer-i Esved'e elle dokunmak yahut öpmekdir.
Bunları yapamayanlar sopa gibi bir şeyle dokunarak, dokundukları şeyi öperler.
Septiyye denilen ayakkabılarından murâd: Tabanlanmış sığır deri*sinden yapılan ayakkabıdır.
Bâzılarına göre septiyye: Derisi üzerinde kıl bulunmayan ayakka*bıdır. Arapların âdeti deriyi tabaklamadan kılları ile ayakkabı yapmakmış. Tabaklanmış deriler Tâif gibi yerlerde yapılır, bunlardan ya*pılan ayakkabıları zenginler giyermiş.
Hadîs-i Şerîf'deki sarıya boyanma tâbiri ile elbisenin boyanması ifâ*de olunmuştur.
Ayakkabılarıyla abdest almakdan murâd: Abdest aldıktan sonra onları yaş ayakla giymektir.
Terviye: Zi'I- Hicce'nin 8. günüdür. Bu güne ne için «Ter*viye» denildiği ihtilaflıdır. Bâzılarına göre Mina ile Araf at'da su bulunmadığından o gün insanlar zemzemden kana kana su içtikleri ve su tedarik ettikleri için bu isim verilmiştir.
İkinci bir kavle göre : Âdem fAleyhisselâm), Hz. Havva'yı o gün gördüğü için, başka bir kavle göre Cibril (Ateyhisselâm) hacc ibâdetlerinin nasıl yapılacağını Hz. İbrahim'eo gün göster*diği için terbiye denilmiştir.
İbni Abbâs (Radiyallahüanh)'da.n rivayet olunan bir hadîse göre İbrahim (Aieyhisselâtn)'a oğlunu kesmesi iğin uyku Iıâlinde iken vahy gelmiş, ertesi gün bu rüyanın şeytânı mi, yoksa rahmanı mi olduğunu düşündüğü için o güne terviye denilmiştir.
Hz. İbrahim ertesi akşam rûyâyı tekrar görünce rahmânî ol*duğunu anlamış, bu sebeple ertesi güne de «Arafe» denilmiştir.
İbni Abbas (Radiyallahü anh) hadîsini Beyhakî «Fedai1-i Evkaat» bahsinde rivayet etmiştir.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1) Kabe'nin Rüknü Yemâni denilen iki köşesine dokunmak meşrudur.
Kaadî İyâz diyor ki: «Bugün Kabe 'nin Rüknü Şâmi denilen köşelerine istilâm yapılmayacağına ulemâ ittifak etmiş*lerdir. Bu hususta yalnız asr-ı saadette bazı Ashab ve bazı Tâbiin arasında ihtilâf vâki olmuştur. Sonra hilaf ortadan kalkmıştır.»
Yine Kaadî 1yâz'in beyânına göre Hacer-i Esved'in bulunduğu rükün iki şeyle yani istilâm ve öpmekle, diğer Kükn.ü Yemâni ise yalnız istilâm ile hususiyet kesbetmişlerdir;
Rükn-ü Şâmi'ler Öpülraediği gibi, onlara istilâm dahi yapı*lamaz. Sahabe ve Tabiîn 'den bâzıları onlara dokunmayı da müs-tehab sayarlarmış
İbni Abdilberr : «Câbir , Enes , îbni Zübeyr, Hasan ve Hüseyin (Radiyallahü ank) hazerâtınm bü*tün rükünlere istilâm yapardıkları rivayet olunmuştur.» diyor.
2) «Septiyye» denilen ayakkabılarını giymenin caiz olduğu husu*sunda İbni Abdilberr ulemânın müttefik olduklarım söyle*miştir.
Bâzıları, bunların kabristanda giyilmesini mekruh addetmişlerdir.
3) Sarı boya mes'elesi elbiseye olduğu gibi, bedene de şâmildir. Maamafih mes'ele ulemâ arasında ihtilaflıdır.
Kaadî İyâz'a göre hadısdeki sarı boyadan murâd: Elbisenin boyanmasıdır. Fakat 1bni Ömer (Radiyallakü anh)'dan gelen ri*vayetlerden" anlaşıldığına göre kendisi sakalını safran ve alçehre ile sarıya boyar, ResfdtiUah (SaMUihü Aleyhi ve Sellem) 'in fi'li ile ihticâc eder*miş. Zîra Ebû Davûd'un tahric ettiği bir rivayette Peygamber (SallallaJıü 'Aleyhi ve Sellem) 'in san boyayla elbisesini ve sarığını boyadığı bildirilmiştir.
Ashâbı Kiram 'in birçokları ile Tabiin hazeratmın sakal*larını sarıya boyadıkları rivayet olunmuştur.
Ebû Hüreyre ile Hz. A1i (Radiyaltehü anh) bunlar meya-nındadır.
4) İhlâl yani yüksek sesle telbiye mes'elesi dahi ihtilaflıdır. Bâzılarına göre Zi'1. Hicce ayını karşılamak için telbiyede bulun*mak efdaldır.
îmam Şafiî 'ye göre yola revan olmak üzere hayvan yerin*den kalktığı zaman telbiye getirmek daha faziletlidir. İmam Ma*lik ile İmâm Ahmed'in kavilleri de budur. İmam A'zam'a göre namazı kıldıktan sonra oturduğu yerde telbiye etmek efdaldır.