Resulullah'ın (As) Kıtlık Ve Felaketler Hakkındaki Hükmü
Kıtlıklar hakkındaki hükümler ve Resulullah'tan (as) aktarılan haberler nelerdir?
Buharî, Müslim ve Nesaî'de şunlar geçiyor: Resulullah (as), "Allah Azze ürünlerinizi yokederse acaba neyle kardeşinizin malını alabilirsiniz? Bu hu*susta ne düşünüyorsunuz?" dedi.
Bir başka hadiste, "sizden biriniz kardeşinin malını ne ile helal olarak alır?" ibaresi yer alıyor. Haber Malik'in Muvatta'ında "ed-Delâil" bölümünde yer alıyor.
Müslim'de geçen bir haber ise şöyledir: Resululîah (as) kıtlık ve felaket durumlarında bu hadisle emretmiştir. İmam Malik olağanüstü kıtlık ve felaket durumları ürünlerin üçte birine ulaştığında bu hadisi delil göstermiş ve alına*cak tedbirleri buna göre ayarlama hususunu tercih etmiştir. Şafiî iki görüş ile*ri sürmüştür. Bunlardan birisi bu görüşle bağdaşmaktadır. Ebu Hanife, Leys ve Süfyan es-Sevrî, "felaket (kıtlık) hangi şekilde olursa olsun meyveler ol*gunlaştıktan sonra iştahı çeker durur oldukları sürece kıtlık ya da olağanüstü durum sözkonusu olamaz" diyor ve Sabit'in rivayet ettiği hadisi delil olarak gösteriyorlar. Sabit diyor ki; Muaz bin Cebel'in satın aldığı meyvelere bela geldi. Çokça zararı oldu ve borçlan da arttı. Bunun üzerine Resulullah (as), "ona sadaka veriniz" buyurdu. İnsanlar ona yardım ettiler. Ama borçlarını karşılamaya yetmedi. Resulullah (as) alacaklılarına, "(sattıklarınızdan) onun yanında kalan ne varsa alın. Zira sizin bundan başka hakkınız yoktur"'bu*yurdu. Resulullah'm (as) Muaz'ın alacaklılarına şöyle dediği de rivayet olu*nur: "Sizin için yalnızca bu vardır."Bu da, "yokluğa yüklenecek hiçbir so*rumluluk yoktur" kuralının kanıtıdır. Muaz b. Cebei'in müflis olduğuna hicre*tin yedinci yılında hükmedildi. Resulullah (as) onu borçlularına vereceği maldan kurtardı. Onlara hak ettiklerinin beşte dördü ödenebildi. Sahabeler, "ey allah'ın elçisi o mallan bize sat" dediler. Resulullah (as), "hayır onlara almaya hakkınız yoktur" dedi. Resulullah (as) Muaz b. Cebeİ'İ Yemen'e gön*derdi ve O'na, "belki Allah seni zenginleştirerek ihtiyaçlarını giderir." dedi. Bu olay, Muaz*ın Resulullah (as) ile birlikte Tebük gazvesine iştirak ettikten sonra hicretin yedinci yılı Rebiülevvel ayında vukubulmuştu. Muaz Resuîul-lah'ın (as) vefatından sonra Ebu Bekir'in hilafeti zamanında döndü. Yanında bir koyun sürüsü vardı. Ömer O'nu görünce, "bunlar da ne?" diye sordu. Muaz, "onlara yolumun üzerinde rastladım" dedi. Ömer, "hangi şekilde, ne yoldan kazandın?" diye sordu ve devam ederek, "onları bana hediye edin de Muaz'ci ikram edeyim. Zira Muaz sanki cehennemin kıyısında ve Ömer de Muaz ateşe yuvarlanmasın diye uçkurunun arkasından tutmakta" dedi. Bunu duyan Muaz korktu ve Ömer'in söylediklerini Ebu Bekir'e anlattı. Ebu Bekir Muaz'ın yanındaki sürüyü O'na caiz gördü ve "Resulullah'in (as) O'na (Muaz'a), 'belki de Allah sana zenginlik vererek ihtiyaçlarım giderir. Sen de (şimdiki halinde) ödeyemediğin borçlarım artık Ödersin' dedi*ğini duydum" dedi.
Ömer Muaz'a hitaben, "bunları Ebu Bekir'e anlat" dedi. Muaz, "ne diye bunları ona anlatayım" dedi. Daha sonra sakinleşince Ömer'in dediği gibi olanları Ebu Bekir'e anlattı. Ebu Bekir de sürünün onun olmasını caiz gördü.
Bir rivayette ise, Ebu Bekir sürünün Muaz'a ait oluşunu caiz görcL ve Resulullah'm (as) Muaz'a, "(Yemene gitmen nedeniyle) Belki de Allah Azze sana zenginlik verir. Sen de ödeyemediğin borçlarını ödersin" dediğini duy*duğunu söyledi.
Bu rivayeti Taberî kitabına almıştır.
imam Şafiî ve Ebu Hanife için bu hadis, felakete maruz kalındığı du*rumlarda bîr delil olarak gündeme gelecek düzeyde değildir. Zira bu hadis müşteriyi zarara uğratmakta, onun herhangi bir ihtiyacını karşılamamakta ve ödenmemiş diğer değerleri de onun üzerine yıkmaktadır. Felakete uğramış kişinin durumunu değerlendirmekte, ama ona karşı kimseyi destekleyip güç*lendirmemektedir. Usaylî, Resulullah'm (as) "felaketler rüzgar (fırtına, bora, tayfun, hortum vs.) soğuk, yangın, çekirge ve sel olmak üzere beş tanedir" buyurduğunu nakletmektedir.
Buharî'de şöyle geçmektedir: Zeyd b. Sabit'den şöyle rivayet olunmuş*tur: Resulullah (as) döneminde meyveleri satıyorlar ve satışın bitişini tokala*şarak belirliyorlardı. Daha sonra alacaklılar geldiğinde borçlular, "meyveler kararıp telef oldu, hastalık bulaştı, yenik yenik oldu ve bela musibet oldu" diye bahaneler ileri sürüyorlardı. Bu hususta da Resulullah'm (as) yukarıdaki hadisini delil olarak ileri sürüyorlardı. Nihayet hasimlaşmalar ve anlaşmazlık*lar başgösterince Resulullah (as), "öyleyse çekişmelerin çoğalması nedeniyle bundan sonra meyveler bir bal peteği gibi olgunlaşıp tatlılaşmadıkça satış pazarlığını bititip el sıkışmak yoktur" buyurdu.