Cüleybib Radiuallahu anh)’ın Faziletlerinden Bir Bab
131- (2472) Bize İshâk b. Ömer b. Selit rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hanıma d b. Seleme, Sâbit'den, o da Kinine b. Nuaym'dun, o da Ebû Bcr-ze'den naklen rivayet etti ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gaza*larından birinde bulunuyormuş. Derken Allah kendisine ganimet vermiş e ashabına :
«Bir kaybınız var mı?» diye sormuş. Ashab ;
— Evet; Filân, filân ve filân! (aranmaktadır) demişler. Sonra (yine) : «Bir kaybiniz var mı?» diye sormuş. Ashab:
— Evet! Filân, filân ve filân! (aranmaktadır) demişler. Sonra tekrar : «Bir kaybınız var mı?» diye sormuş. (Bu sefer) :
— Hayır! demişler.
«Lekin ben Cüleybîb'İ kayıp görüyorum, onu hemen arayın!» buyur*muş. Onu Ölenlerin içinde aramışlar ve kendi öldürdüğü yedi kişinin yanı başında bulmuşlar. Sonra (düşmanlar) oau öldürmüşler. Ve Peygamber (Sallallahü Aleyhıye Sellem) gelerek onun baş ucunda durmuş ve şöyle bu*yurmuş :
«Yedi kişi öldürdü. Sonra onu öldürdüler. Bu bendendir. Ben de on*danım! Bu bendendir, ben de ondanım!» Müteakiben onu iki kolunun üze*rine koymuş. Kendisinin Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in kolla*rından başka kolu yokmuş. Ona bir kabir kazmış ve kabrine koymuş. Ebû
Berze yıkamaktan bahsetmemiştir.
Resûlüllah (Saltotluhü Aleyhi ve Selkm) 'in ;
«Bİr kaybınız var mı?» diye sorması hakikî istifham değil, askerler arasına karıştığı için ehemmiyet vermedikleri bir gazinin şanını büyült*mek içindir. Çünkü herkes vurulan yakını ile meşguldü. Allah Teâlâ Hz. Cü1eybib'in yedi kişi öldürdüğünü bildirerek onun kadri kıymetini yükseltince Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Lâkin ben Cüleybîb'İ kayıp görüyorum, onu hemen areyın.» buyur-muç. Bu sözüyle onun her kayıptan daha büyük olduğuna, onun kaybıy-le gelecek musibetin her musibeti geride bırakacağına işaret etmiştir. Son*ra ona ikram olsun diye mübarek kollarını yaymış, bu suretle ona dokun*mak bereketine nail olmak istemiştir. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in :
«Su bendendir, ben de ondanım!» buyurması, ikisinin yollarının bir olduğunu ve Allah'a taat hususunda ittifak ettiklerini mübalâğalı bir şe*kilde ifade etmek içindir.