Abdullah B. Mes'ud İle Annesi (Radiyallahu anha) Faziletlerinden Bir Bab
109- (2459) Bİze Mincab b. Haris Et-Temîmî İle Sehl b. Osman, Ab*dullah b. Âmir b. Zürârete'l-Hadrâmi Süveyd b. Said ve Velİd b. Şucâ' rivayet ettiler. Sehl ile Mincab : Ahberanâ; Ötekiler: Haddesenâ tâbirle*rini kullandılar. (Dediler ki) : Bize Ali b. Mûshir, A'meş'den, o da İbrâhim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Şu âyet:
«İman edip sâlih ameller işleyenlere, Allah'dan korkup imanlarında devam ettikleri müddetçe yedikleri şeyler hususunda bir günah yoktur . ilah...» indiği vakit Resûlüllah (Sallaiiahü Aleyhi ve Sellem) bana:
«Senin bunlardan olduğun bana söylenildi.» buyurdu.
110- (2460) Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî ile Muhammed b. Râ-fi' rivayet ettiler. Lâfız İbni RâÜ'indir. İshâk: Ahberanâ; İbni Kâfi' ise : Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki) : Bize Yahya b. Âdem ri*vayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebî Zaide babasından, o da Ebû İshâk'dan, o da Esved b. Yezîd'den, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. Ebû Mu*sa şöyle demiş : Ben ve kardeşim Yemen'den geldik. Hayli zaman yanına çok girip, ona devam ettikleri için biz İbni Mes'ûd ile annesini ancak Re*sûlüllah (SûllallûhU Aleyhi ve Sellem) 'in ehl-i beytinden sanıyorduk.
(...) Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İshâk b. Mansûr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbrahim b. Yûsuf, babasın*dan, o da Ebû İshâk'dan naklen rivayet etti ki: Ebû İshâk Esved'i çöyle derken işitmiş : Ebû Musa'yı dinledim : Ben ve kardeşim Yemen'den gel*dik... diyordu.
Ve râvi yukarki hadîsin mislini nakletmiştir.
111- (...) Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ve İbni Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Abdurrahman Süfyân'dan, o da Ebû İshâk'dan, o da Esved'den, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sa'laltahü Aleyhi ve Sellemİ'e geldim. Ben Ab*dullah'ı onun ehl-İ beytinden sanıyordum. Yahut buna benzer bîr şey söy*lemiştir.
Bu hadîsi' Buhârî «Fadâil-i Ashab» ile «Meğâzî» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Menâkıb»'de tahric etmişlerdir.
Ebû Musa (Radiyallahu anh) 'm beraberindeki kardeşi ihtimal ki, Ebû Bürde 'dir,
Hadîs-i şerîfde İbni Mes'ud ile annesine âit zamir cemi' olarak kullanılmıştır. Çünkü ikinin cem'i caizdir. Yalnız cumhura göre cem'in en azı üçtür. Bu takdirde iki kişi için cemi' zamirini kullanmak mecaz olur, Maamafih cem'in en azı ikidir, diyenler de olmuştur. Onlara göre buradaki zamir hakikattir.
Hz. Ebû Musa ile kardeşinin Yemen 'den döndükten son*ra hayli zaman Abdullah İbni Mes'ûd ve annesini Ehl-i Beytten sanmaları, hadîsde de görüldüğü vecihle onun yanma çok gidip geldikleri içindir, ibni Mes'ud (Radiyallahu anh), Peygamber s (Sallallthü ,aleyhi ve Sellem)'in ayakkabılarım giydirir, Önünde ve beraberin*de yürür; yıkandığı vakit ona perde tutardı. Resûlüllah (Sallallahü A.leyhi ve Sellem):
«Benim yanıma girmek için senin iznin, perdenin kaldırılması ve ka*raltımı hisseimendir. Seni men edinceye kadar bu böyle devam edecek.» buyurmuştu.
112- (2461) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Besşâr rivâyet ettiler. Lâfız İlmi Müsennâ'nnııdır. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'-fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan rivayet etti. (De*miş ki) : Ebu'I-Ahvas'i dinledim. Şunları söyledi. İbni Mes'ûd vefat ettiği vakit Ebû Musa ile Ebû Mes'ud'un yanında bulundum. Biri diğerine : Bunun .kendinden sonra bir mislini bıraktığım sanır mısın? dedi. O da:
— Sen böyle dedinse (ben de derim ki) Bize perde çekildiği vakit ona (içeriye girmeye) izin veriliyordu. Bİz bulunmadığımız vakit o bu*lunuyordu, dedi.
113- (...) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Âdem rivâyei etti. (Dedi ki) : Bize Kutbe (bu zat İbnü Abdi'l-Aziz'dir) A'meş'den, o da Mâlik b. Hâris'den, o da Ebû'l-Ahvas'-dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Abdullah'ın arkadaşlarından bir*kaç kişi ile birlikte Ebû Musa'nın evinde bulunuyorduk, onlar bir mus-hafa bakıyorlardı. Derken Abdullah ayağa kalktı. Bunun üzerine Ebû Mes'ud :
— Ben Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)’ın Allah'ın indirdikleri*ni kendinden sonra şu kalkan zattan dahaJiyi bilen birini bıraktığını bil miyorum, dedi. Ebû Musa da :
— Beri bak! Sen böyle dedinse gerçekten bizim bulunmadığımız vakit o bulunur; bize perde kapandığı vakit ona izin verilirdi, dedi.
(...) Bana Kaâsım b. Zekeriyya da rivâlyet etti. (Dedi ki) : Bize Ubeydullalı (bu zât İbni Musa'dır) Şeyban'dan o da A'meş'den, o da Mâlik b. Hâris'den, o da Ebû'l-Ahvas'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Ebû Musa'ya geldim de Abdullah ile Ehû Musa'yı buldum. H.
Bize Ebû Küreyb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ebî Ubeyde rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam A'meş'den, o da Zeyd b. Vehb'den naklen rivayet etti. Zeyd şöyle demiş: Ebû Huzeyfe ve Ebû Musa ile birlikte oturuyordum. Ve râvi hadîsi naklctmiştir. Ama Kutbe'-nin hadîsi daha tamam ve daha çoktur.
Bu hadîsdeki muhavereden murad Hz. Abdullah b. Mes'ud'un misli gelmeyen bir zat olduğunu anlatmaktır.
Hz. Ebû Mes'ud: «Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve SeUem) in kendinden sonra Allah'ın indirdiği Kur'ân'ı, İbni Mes'ud'dan daha iyi bilen bir kimse bıraktığını bilmiyorum.» demiş. Ebû Musa (Radiyallahu anh) da onu tasdik sadedinde : «Hakikaten öyle! Biz bulunmadığımız va*kit o Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem)'in yanında bulunur; bize Re*sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına girmeye müsaade edilmedi*ği vakit ona müsaade olunurdu. Onun böyle hususiyetleri ve meziyetleri vardır.» demek istemiştir.
114- (2462) Bize İshâk b. İbrahim EI-Hanzalî rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Abde b. Süleyman haber verdi. (Dedi ki) : Kize A'meş, Şekîk'den, o da AbduIIah'dan naklen, rivayet etti ki : Abdullah şöyle demiş :
«Her kim bir şeyi gizlerse, kıyamet gününde gizlediği şeyle gelir. Sonra şunları söylemiş :
— Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz. Gerçekten ben Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e yetmiş küsur sûre okumuşumdur. Ve gerçekten Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ashabı bilirler ki ben Allah'ın kitabını onların en iyi bileniyim. Kendimden daha iyi bilen birini bilsem mutlaka ona giderdim.
Şekîk demiş ki: Sonra beh Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabının halkalarında oturdum. Ama bunu ona reddeden ve kendisini ayıplayan birini işitmedim. Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Fedâilü'l-Kur'an» bahsinde tahric etmişlerdir.
Hadîsin buradaki rivayeti muhtasardır. İbni Mes'ud (Radiyallahu arûı) m: «Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz?» sözünden iti*baren hazfler yapılmıştır. Hadîsin mânâsı şudur : Hz. Abdullah İbni Mes'ud 'un Mushaf-ı Cumhurun mushafanı uymuyordu. Ar*kadaşlarının mushafları da onun mushafı gibiydi. Halk bunu kabul etme*diler. Ve İbni Mes'ud'a kendi mushafım terkedip cumhurun mus-hafına uymasını emrettiler. Hattâ yakmak için mushafım istediler. Bunu başkalarına da yapmışlardı. İbni Mes'ud razı olmadı. Ve arka*daşlarına : «Mushaflarımzı gizleyin. Her kim gizlerse kıyamet gününde gizlediği şeyle gelir. Yâni; siz mushaflarımzı gizlerseniz, kıyamet gününde onlarla gelirsiniz. Bu şeref de size yeter.» dedi. Sonra red ve inkâr yoluy*la : «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ağzından aldığım mushafı-mı bırakıp da kimin kıraatini almamı emrediyorsunuz.» dedi.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Bir hacetten dolayı insanın kendini fazilet, ilim ve benzeri şey*lerle anması caizdir. Kendini temize çıkarmanın yasak edilmesi, lüzumsuz yere öğünenler* kendilerini beğenerek böbürlenenler hakkındadır. Bir mas*lahattan dolayı yahut bir kötülüğü def veya tergib, teşvik için nefsini te*mize çıkarmak hem caiz, hem vâkidir. Kur'ân-ı Kerîm'de Yûsuf (Radiyallahu anha)'ın :
«Yâ Rabbi! Beni bu yerin hazinelerine me'mur et! Çünkü ben koruyu*cuyum, bi!enim.»dediği rivayet olunmuştur ki, bu maslahata misaldir. Hz. Osman'in muhasara zamanında Ceyşu'1-asrâ denilen kıtlık ordusunu teçhiz edeceğini ve Rûme kuyusunu kazanacağını söyleme*si de kötülüğü defe misaldir. İbni Mes'ud Hazretlerinin bura*daki sözü ise tergib ve teşvike misaldir.
2- Ashab-ı kiram İbni Mes'ud Hazretlerinin Kitabullah'ı en iyi bildiğini inkâr etmemişlerdir. Bundan onun Ebû Bekr , Ömer, Osman, Âli ve diğer sünneti iyi bilen sahabeden daha âlim olması lâzım gelmediği gibi, onlardan daha faziletli olması da lâzım gelmez. Çünkü bir kimsenin ilmin bir dalını diğerinden daha iyi bilmesi başka dalının ise onu bundan daha iyi bilmesi mümkündür. Bir de herkesten âlim olduğu halde başka birinin vera' ve takvası ile Allah indinde ondan efdal olması mümkündür. Dört halifenin Hz. İbni Mes'ud'dan efdal oldukları şüphesizdir.
115- (2463) Bize Ebû Küreyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Âdem rivâyef etti. (Dedi ki) : Bize Kutbe A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim, Allah'ın kitabından hiç tir sûre yoktur ki, onun indiği yeri en iyi bilen ben olmayayım. Ve hiç bir âyet yoktur ki, ne hususta indirildiği en iyi bilen ben olmayayım. Develerin ulaşabileceği yerde Allah'ın kitabını benden daha iyi bilen biri olduğunu bilsem mutlaka binip ona giderdim.
116- (2464) Bİze E'uû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammcd b. Abdillah b. Nümeyr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Vekî' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize A'meş Şekîk'den, o da Mesrûk'dan naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Abdullah b. Amr'a gelerek onunla* hadîs söyleşirdik. —İbni Nü*meyr onun yanında demiş. — Bir gün Abdullah b. Mes'ud'u andık da şöyle dedi: Gerçekten Öyle bir zât andınız ki, Rcsûlüllah (Saliallahü Aleyhi ve SeUem) 'den işittiğim bir şeyden sonra onu hâlâ severim. Ben Resûlülîah (Saliallahü Aleyhi ve Sellemi'i şöyle buyururken işittim:
«Kur'ân'ı dört kişiden alın! İbni Ummi Abd'den —söze bundan baş*ladı— Muâz b. Cebel'den, Übey b. Ka'b'dan ve Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den.» ;
117- (...) Bize Kuteybe b. Saîd ile Züheyr b. Harb ve Osman b. Ebî Şeybe rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Vâh'den, o da Mesrûk'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Abdullah b. Amr'ın yanında idik. Bir ara Abdullah b. Mes'ud'dan bir hadîs andık da Abdullah şöyle dedi: Bu zat yok mu! Resûlüllah (Saliallahü Aleyhi ve Sellem) den söylerken işittiğim bir şeyden sonra onu hâlâ severim. Onu şöyle bu*yururken işittim :
«Kur'ân'ı dört kişiden okuyun : İbni Ummi Abd'den —söze ondan baş*ladı—, Ubey b. Ka'b'dan, Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den ve Muâz b. Cebel'den.»
Bir harfi Züheyr zikretmemiştir ki, o da : «Söylerken» dir.
(...) Bize Ebû Bekr b, Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivayet ettiler. (De*diler ki) : Bize Ebû Muaviye A'meş'den, Cerir ile Vekî'in isnâdiyle riva*yet etti. Ebû Bekr'in, Ebû Muaviye'den rivayetinde, Muaz'ı Übey'den ön ce zikretmiştir. Ebû Küreyb'in rivayetinde ise Übey Muâz'dan öncedir.
(...) Bize îbni Müsennâ ile İbni Iîeşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize tbni Ebî Adiy rivayet etti. H.
Bana Bişr b. Hâlid de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed (yâni İbni Ca'fer) haber verdi.
Her iki râvi Şu'be'den, o da A'nıeş'den naklen yukarkilerin isnadıyle rivayette bulunmuşlar. Fakat Şu'be'den rivayetlerinde bu dört kişinin tea-sîkında ihtilâf etmişlerdir.
118- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet etti*ler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan, o da İbrahim'den, o da Mesruk'dan naklen rİ-vâyet etti. (Şöyle demiş) : Abdullah b. Araf'ın yanında İbni Mes'ud'u an*dılar da şunu söyledi. Bu öyle bir zattır ki: Ben Rcsûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i:
«Kur'ân'ı dört kişiden okuyun : İbni Mes'ud'dan, Ebû Huzeyfe'nin azat*lısı Sâlim'den, Ubey b. Ka'b'dan ve Muaz b. Cebel'den.» buyururken işit-fikten sonra onu hâlâ severim.
(...) Bize Ubeydullah b. Muâz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be bu isnadınla rivayette bulundu. Şunu a ziyade etti. «Şu'be dedi ki: Bu iki kişi ile başladı ama hangisinden başladiğinı bilmiyorum.»
Bu hadîsleri Buharı, Tirmizî ve Nesâî «Fedâilu'l-Kur'an» bahsinde tahric etmişlerdir. îbni Ümmi Abd 'den murad Abdullah İbni Kes'-û â(Radiyallahu anh)'ır. Ulemânın beyânına göre Resûlüllah (Sallallahü eleyhi ve Sellem) 'in ashabına Kur'ân-ı Kerîm 'i bu dört zattan lkuir^!arını tavsiye buyurması Kur'ân‘in lâfızlarını en iyi zabdettikleri ve onu en güzel şekilde okudukları içindir. Yoksa ashab içinde Kur'ân'in mânâlarını onlardan daha iyi bilenler vardı. Yahut bu dört zât Kur'ân-ı Kerîm'i bizzat Resûlülla'ı (Saliallahü Aleyhi ve SeUemj'den Öğrendikleri için onları tavsiye buyurmuştur. Şâir ashab-ı ki*ram onu birbirlerinden Öğrenirlerdi. Bu dört zât kendilerini Kur'ân öğretmeye verdikleri için onları tavsiye etmiş olması hattâ vefatından son*ra bunların millete Kur'ân hocası olacaklarım bildirmek için tavsi*yede bulunmuş olması da caizdir.