Ömer (Radiyallahu anh) Faziletlerine Dair Bir Bab
14- (2389) Bize Saîd b. Amr EI-Eş'asî ile Ebû'r-Rabî' El-Atekî ve Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ* rivayet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. Ebû'r-Rabi': Haddesenâ, ötekiler : Ahberana tâbirlerini kullandılar. (De*diler ki) : Bize lbni Mübarek, Ömer b. Saîd b. EM Hüseyn'den, o da İbni Ebî Müleyke'den naklen haber verdi. (Demiş ki) : Ben tbni Abbâs'ı şunu söylerken işittim: Ömer b. Hattâb teneşirinin üzerine kondu. Ve kaldırıl*madan önce halk ona dua ve sena ederek üzerine salâvat getirerek etra*fını sardılar. Ben de içlerinde idim. Arkamdan omuzumdan tutan bir adamdan başka beni belinleten olmadı. Ona baktım, bir de ne göreyim Ali imiş. Ömer'e rahmet okudu ve şunu söyledi: «Geriye hiç bir kimse bırakmadın ki, benim için onun ameli gibi amelle Allah'a kavuşmak se-ninkinden daha makbul olsun. Allah'a yemin olsun! Ben Allah'ın seni iki dostunla birlikte koyacağını biliyordum. Çünkü ben çok defalar Resûlüllab (SaUallahü Aleyhi ve Selle m)'i ;
«Ben Ebû Bekr ve Ömer'le beraber geldim; Ebû Bekr ve Ömer'le be*raber girdim; Ebû Bekr ve Ömer'le beraber çıktım.» buyururken işitiyor*dum. Ve seni Allah'ın onlarla beraber edeceğini umuyor, yahut biliyor*dum.»
(...) Bize İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize îsa b. Yûnus, Ömer b. Saîd'den bu isnadda bu hadîsin mislini haber verdi.
Bu hadîsi Buhârî «Fedâilü's-Sahabe» bahsinin bir iki yerinde tahric etmiştir.
Hz. Ali 'nin buradaki sözü o günlerde Hz. Ömer'in yaptığın*dan daha faziletli amel sahibi bir kimse olmadığına inandığını gösterir. Hadîs-i şerif Hz. Ebû Bekr'le Ömer'in faziletlerine, Hz. Ali'nin buna şahit olduğuna ve şehadetinin doğruluğuna delildir.
15- (2390) Bize Mansûr b. Ebî Müzâhim rivayet etti. (Dedi ki.) : Bize İbrahim b. Sa'd, Salih b. Keysan'dan rivayet etti. H.
Bize Züheyr b. Harb ile Hasan b. Ali El-Hulvânî ve Abd b. Humeyd de rivayet etti. Lâfız hepsinindir. (Dediler ki) : Bize Ya'kub b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam Sâlİh'den, o da İbni Şihab'dan naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ebû Ümame b. Sehl rivayet etti : Eiıû Saîd-i Hudrî'yi şöyle derken işitmiş. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
«Bir defa ben uyurken insanların üzerlerinde gömlekleri olduğu halde hana arzolunduklarını gördüm. Gömleklerin bazıları memelere, bazıları da daha aşağı varıyordu. Ömer b. HaHab da geçti. Üzerinde bir gömlek vardı ki, onu sürüklüyordu.» buyurdular. Ashab :
— Bunu neye te'viî ettin ya Resûlallah! dediler.
«Dine!.,» buyurdu.
16- (2391) Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus haber verdi. Ona da İbni Şihab, Hamza b. Abdillah b. Ömer b. Hattab'dan, o da babasından, o da Resûlüllah (SaUallahü A leyhi ve Seli em) 'den naklen haber verdi. Şöyle bu*yurmuşlar :
«Bir defa ben uyurken anîden bana getirilmiş bir tas gördüm. İçinde süt vardı. Ondan içtim. Hatta kanıklığın tırnaklanma cereyan ettiğim gö*rüyordum. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab'a verdim.» Ashâb:
— Bunu neye te'vil ettin ya Resûlallah^ dedüer. «İlme!..» buyurdu.
(...) Bize bu hadîsi Kuteybe b. Saîd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys Ukayl'den rivayet etti. H.
Bize Hulvâni ile Abd b. Humeyd de ikisi birden Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivayet ettiler. (Demiş ki) : Bize babam, Sâlih'den Yûnus'un isnadtyla onun hadîsi gibi rivayette bulundu.
Ebû Saîd rivayetini Buhârî «Kitâbu'1-İman» ile tefsir ve ta'bîr bahislerinde İbni Ömer hadîsini «Kitâbu'l-İlim»'de tahric etmiştir,
«Gömleklerin bâzıları memelere, bâzıları da daha aşağıya varıyordu.» cümlesinden, onların daha kısa yahut daha uzun oldukları anlaşılabilir. Hakimi, Tirmizî 'nin rivayeti daha uzun olduğunu te'yid etmek*tedir. Mezkûr hadîsde:
«Onlardan bazısının gömleği göbeğine, bazısmınki dizlerine, bir ta*kımlarının da baldırlarının yarısına iniyordu.» denilmektedir.
Tâbir ulemâsı rü'yada gömlek görmenin din olduğunu, gömleği sü*rüklemenin müslümanlar arasında Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in vefatından sonra dinin güzel eserlerinin devamı mânâsına geldiğini söylemişlerdir.
Sütün ilimle te'viline gelince ilimle süt çok fayda vermek hususunda müşterek oldukları ve ikisi de ıslâha sebep teşkil ettikleri içindir. Çünkü süt çocukların gıdası ve onların bedenen kuvvetlenip salâha ermesine sebebdir. İlim ise hem dünyanın, hem âhiretin salâhına sebep olur.
17- (2392) Bize Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihab'dan naklen haber verdi. Ona da Saîd b. Miiseyyeb haber vermiş. O da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş : Ben Resülüllah {SallaUahü Aleyhi ve Seüem)7i şöyle buyurur*ken dinledim:
«Bir defa ben uyurken kendimi bir su kuyusunun başında gördüm. Ku*yunun üzerinde bir kova vardı. Ve o kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çıkardım. Sonra kovayı Ebû Kuhafe'nîn oğlu aldı. Ve onunla bir yahut iki kova su çıkardı. Onun çekişinde —Allah kendisine mağfiret buyursun — zayıflık vardı. Sonra kova daha büyük kovaya döndü ve onu Hattab'm oğlu aldı. Artık insanlardan hiç bir yiğit görmedim ki, Ömer b. Hattâb'ın çıkardığı gibi su çıkarsın. Nihayet insanlar develerini ağıllarına kapadılar.»
(...) Bana Abdul-Melik b. Şuayb b. l«ys de rivayet etti. (Dedi ki) , Bana babam, dedemden rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ukayl b. Hâlid rivayet etti. H.
Bize Amru'n-Nâkid iîe Huivânî ve Abd b. Humeyd de Ya'kub b. İb*rahim b. Sa'd'dan rivayet ettiler. (Demiş ki) : Bize baham, Sâlih'den Yû*nus'un isnadı ile, onun hadîsi gibi rivayette bulundu.
(...) Bize Huivânî ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ya'kub rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam Sâlih'den rivayet etti. (Demiş ki) : A'rac ve başkası şunu söyledi. Gerçekten Ebû Hüreyre dedi ki: Resülüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Ben Ebû Kuhafe'nin oğlunu su çekerken gördüm...» Râvi Zührî'nin hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
18- (...) Bana Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb rivayet etti. (Dedi kİ) : Bİze Amcam Abdullah b. Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Amr b. Haris haber vercli. Ona da Ebû Hüreyre'nin azatlısı Ebû Yûnus, Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllab (Saltallahü Aleyhi ve Seliem) 'den naklen riva*yet etmiş. Şöyle buyurmuşlar :
«Bir defa ben uyurken, bana havzımdan su çekip insanları sulardığımı gösterildi. Derken bana Ebu Bekr geldi. Ve beni dinlendirmek için kovayı elimden alarak iki kova su çekti. Ama onun çekişinde za'f vardı. Allah kendisine mağfiret buyursun. Az sonra Hattab'ın oğlu gelerek kovayı on*dan aldı. Ondan daha kuvvetli su çeken adam hiç görmedim. Nihayet in*sanlar dönüp gittiler. Havuz hâlâ dolu fışkınyordu.»
19- (2393) Bİze Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki) : Bize Mu*hammed b. Bişr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ubeydullah b. Ömer rivayet etti. (Dedijri) : Bana Ebû Bekr b. Salim, Salim b. Abdillah'dan, o da Ab*dullah b. Ömer'den naklen rivayet etti ki : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurmuşlar:
«Bana gösterildi ki : Bir su kuyusunun başında deve kovası ile su çe*kiyormuşum. Derken Ebû Bekr geldi ve bîr yahut iki kova su çekti. Ama zayıf bir şekilde çekti. Allah Tebareke ve Teâia ona mağfiret buyursun. Sonra Umer geldi. O da su çekti ve kova büyük kovaya döndü. Artık in*sanlardan onun yaptığını yapacak bir yiğit görmedim. Nihayet İnsanlar suya kandılar ve develeri ağıllara kapadılar.»
(...) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Züheyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Musa b. Ukbe, Salim b. Abdillah'-dan, o da babasından naklen Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem)'in Ebû Bekr'le Ömer b. Hattâb (Radtyallahû an/ıûmai'ahaklarındaki rü'yasmı yu-karkilerin hadîsi gibi rivayet etti.
Bu rivayetleri Buharı «Fedâilü-Eshabi-n-Nebi» bahsinde tahric etmiştir.
Kalîb; kazılıp toprağı atılmış ve henüz örülmemiş su kuyusu demek*tir. Zenûb, büyük su kovası; Garb, ondan da büyük su kovası mânâsına gelir. Abkari, seyyid demektir. Bazılarına göre kendisinden daha üstün bulunmayan mânâsına gelir. Bugün Arablar bu kelimeyi dâhi mânâsında kullanmaktadırlar.
Ulemânın beyânına göre bu rü'ya Hz. Ebû Bekr'le Ömer'in hilâfetleri hususunda açık bir temsildir. Hz. Ebû Bekr'le Ömer hilâfetleri esnasında gayet güzel hareket etmiş, insanlar kendilerinden faydalanmışlardır. Onların güzel siretleriyle eserleri Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in bereket ve sohbetinden geçmiştir. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tebliğ emrinin sahibidir. Onu en güzel şekilde ifa etmiş, İslâm'ın kaidelerini kurmuş, usûl ve fürûunu izah etmiş, bu sayede insan*lar takım takım Allah'ın dinine girmiştir. Ondan sonra Hz. Ebû Bekr halife olmuş ve bu makamda iki sene birkaç ay kalmıştır. Rü'yadaki bir veya iki kovadan murad budur. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem)'in bir mi, yoksa iki kova mı dediğinde râvi ştikketmiştir. Murad iki kova olmasıdır. Nitekim diğer rivayette tasrih edilmiştir. Hz. Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında mürtedlerle harb olmuş, mürtedlerin kökü kurutularak islâm'ın dairesi genişletilmiştir.
Ondan sonra Hz. Ömer halife olmuş; onun zamanında İslâm'ın dairesi daha da genişlemiş, hükümleri misli görülmedik şekilde karar kıl*mıştır,
îşte rü'yada müslümanlann umuru su kuyusu ile temsil edilmiştir. Çünkü kuyuda insanların hayatını sağlayan su vardır. Müslümanların emîri de onlara su çekip dağıtan kimseye benzetilmiştir. Bundan murad onların işlerini görmek ve yoluna koymaktır.
Peygamber (Satlallahü Aleyhi ve Sellem) 'in Hz. Ebû Bekr hak*kında :
«Onun çekmesinde za'f vardı.» buyurması, Ebû Bekr'in mer*tebesini düşürmek veya Hz. Ömer'in ondan daha üstün olduğunu an*latmak için değil, sırf hilâfet müddetlerini haber vermek, Hz. Ömer'in hilâfeti daha uzun süreceği için İslâm'ın dâiresi daha genişleyip, halkın refaha ereceğini haber vermek maksadına mebnîdir. Resûlüllah [Sallallahü Ateyhı ve Seltem)in Hz. Ebû Bekr'e mağfiret dilemesi de onun sâ*nım düşürmek veya bir günahına işaret değildir. Bu kelimeyi söylemek müslümanların âdeti idi. Onunla sözlerini perçinleştirirlerdi.
Bu rü'yada Hz. Ebû Bekr gelerek Peygamber (Sallallahü Aleyhi veSellem) dinlendirmek için kovayı elinden almasını ulemâ ondan sonra 'Ebû Bekr'in halife olacağına ve Eesûlüllah (Sallatlahü Aleyhi ve Setlem) in vefatıyle dünya meşakkatlerinden kurtulup rahata ereceğine te'vil et*mişlerdir. Nitekim bir hadîsde:
«Dünya mü'minin zindanı.» buyurulnıuş. ResûlüUah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) vefatından bir gün önce kızı Fâtıma'ya :
«Bugünden sonra babanın hiç bir sıkıntısı olmayacaktır.» demiştir.
20- (2394) Bize Muhammed b. Abdillalı b. Nümeyr rivayet etti. (De*di ki) : Bise babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân, Amr'la, İbni Mün-kir'den rivayet etti. Bunlar Câbir'i, Peygamber (Sallatlahü Aleyhi ve Sellem) den naklen haber verirken işitmişler. H.
Bize Züheyr b. Harb da rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize Süfyân h. Uyeyfte, Ibni Münkedir ile Amr'dan, onlar da Câbir'den, o da Peygamber (Sallaüahü A leyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti. Şöyle bu*yurmuşlar ;
«Cennete girdim; orada bîr hâne yahut köşk gördüm. Ve, bu kimin? diye sordum da, Ömer b. Hattab'ın, dediler. Girmek istedim, fakat senin kıskançlığını hatırladım.» Bunun üzerine Ömer ağladı. Ve:
— Ey Resûlallah! Hiç senden kıskanılır mı! dedi.
Câbir'den naklen haber ver*diler. H.
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân, Amr'dan rivayet etti. Amr, Câbir'den dinlemiş. H.
Bize bu hadîsi Amru'n-Nâkıd dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süf*yân, İbni Münkedir'den rivayet etti. {Demiş ki) : Ben Câbir'i, Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellemyâen naklen rivayet ederken dinledim...
Râvi İbni Nümeyr ile Züheyr'in hadîsleri gibi rivayette bulunmuştur.
21- (2395) Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus haber verdi. O da İbni Şihab Saîd b, Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen haber vermiş ki: Şöyle buyurmuşlar :
«Bir defa ben uyurken anîden kendimi cennette gördüm. Bir de bak*tım bir kadın..Bir köşkün yanında abdest alıyor!
— Bu köşk kimin? dedim.
— Ömer b. Hatiab'ın cevâbını verdiler. Derhal Ömer'in kıskançlığını hatırladım ve dönüp geldim.»
Ebû Hüreyre şöyle demiş: Bunun üzerine Ömer ağladı. Biz de hepi*miz o meclisde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Settetn)le beraber (ağlagdık). Sonra Ömer:
— Babam sana feda olsun yâ Resûlallah! Seni mi kıskanacağım! dedi.
(...) Bana bu hadîsi Amru'n-Nakîd ile Hasen El-Hulvâni ve Abd b. Humeyd de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ya'kub b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam, SâHh'den, o da İbni Şihab'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti,
Câbir rivayetini Buharı «Kitâbu'n-Nikâh» ile «Kitâbu'l-Meaâkîb*'de; Nesâî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de; Ebû Hüreyre rivayetini Buhârî «Bed'ü'I-Halk» ve «Menâkıb» bahislerinde tahric etmişlerdir.
İbni Abbâs'm «Peygamberlerin rü'yası haktır,» dediği rivayet olunur. îmam Ahmed'inHz. Muâz dan rivayet ettiği bir hadîsde:
«Şüphesiz ki Ömer cennetliklerdendir.» Duyurulmuştur... Resûlüllah (Sallaillahü Aleyhi ve Sellem)'in uyanıkken gördüğü ile rü'yada gördükleri müsavidir.
Kastalânî 'nin beyânına göre : Cennette abdest alan kadın Hz. Enes'in validesi Ümmü Süleym 'dir. O zaman henüz hayatta imiş. Yine Kastalâni'ye göre kadının aldığı abdest şer-î abdesttir. Bundan onun cennette de namazla mükellef olması lâzım gelmez. Yahut te'vil olunur ve dünyada iken ibadete devam ederdi, denilir. Abdesti luğavî mânâsına alarak güzelliği ve parlaklığı artsın diye elini yüzünü yıka*mıştır, demek de mümkündür,
Hz. Ömer 'in bu rü'yayı işitince ağlaması, sevindiğinden ve o ânı şevkle arzu etmesindendir.
22- (2396) Bize Mansûr b. Ebl Müzahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbrahim (yâni îbni Sa'd) rivayet etti. H.
Bize Hasen El-Hulvanî ile Abd b. Humeyd de rivayet ettiler. Abd: Ahheranî, Hasan ise : Haddesena tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki) : Bize Ya'kub — Bu zat İbni İbrahim b. Sa'd'dır — rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam Sâlih'den, o da İbni Şihab'dan naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Abdulhamid b. Abdirrahman b. Zeyd haber verdi. Ona da Mu-hammed b. Sa'd b. Ebî Vakkas haber vermiş ki, babası Sa'd şunu söyle*miş: Ömer Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanına girmek için izin istedi. Onun yanında Kureyş'den bir takım kadınlar vardı. Kendisi ile yüksek sesle konuşuypr ve ondan çok şeyler istiyorlardı. Ömer izin is*teyince kalkarak perdeye koştular. Resûlüllah {Sallatlahü Aleyhi ve Sellem) de ona izin verdi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gülüyordu. Ömer;
— Allah yaşını güldürsün yâ Resûlallah! dedi. Bunun üzerine Re-, sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Şu benim yanımda olanlara şaştım, senin sesini İşitince perdeye koş*tular,» dedi. Ömer :
— Yâ Eesûlallahî Onların çekinmesine sen daha lâyıksın! dedi. Sonra (kadınlara dönerek) :
— Ey nefislerinin düşmanları, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den çekînmîyorsunuz daf benden mi çekiniyor sunuz? dedi. Kadınlar:
— Evet! Sen ResûlüIIah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) 'den daha sert ve şahinsin, dediler. ResûlüIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Nefsim yed-i kudretinde olcn Allah'a yemin olsun ki, şeytan sana bir caddede rastlamış olsa, mutlaka senin tuttuğun caddeden başkasını tu*tardı.» buyurdular.
(2397) Bize Harun b. Ma'ruf rivayet etti. (Dedi ki) : Bize bunu Abdul-Aziz b. Muhamme'd rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Süheyl babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Ömer b. Hattâb, Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)1'e gelmiş. Onun yanında bir takım kadınlar var*mış ki, seslerini Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)in (sesi) üzerine yükseltmişler. Ömer izin isteyince perdeye koşmuşlar...
Râvi Zührî'nin hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'bed'ü'l-Halk)da; Nesâî «Menâ-kıb» ile «Yevm ve leyle» bahislerinde tahric etmişlerdir.
Kadınların çok şey istemeleri ondan çok cevab beklemeleri manasına*dır. Maddî şeyler istemiş olmaları da ihtimal dahilindedir. Hadîsin bir ri*vayetinde :
«Onlar nafaka istiyorlardı.» denilmiş olması da bunu te'ykl eder. Ka*dınların bağıra bağıra konuşmaları bu görüşmenin fazla bağırmak yasak edilmezden önce geçtiğine hamlolunur. Başka sebeplerle meselâ Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) 'in affına ve semahatına güvenerek yüksek ses*le konuşmuş da olabilirler. Perdeden murad kapıdır. Kapı yerine odalara birer perde çekilirdi.
Hz. Ömer'in :
«Allah yaşını güldürsün.,.» sözünden muradı Allah seni memnun ve mesrur etsin, demektir. Yoksa çok gülmesini temenni değildir.
Fecc: Geniş yol demektir. Bazıları iki dağ arasındaki yol mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Kaadî Iy âz diyor ki: «İhtimal Peygam*ber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) şeytanla yardımcılarının Hz. Ömer 'den uzak kalmalarına ve onun aleyhine yol bulamayacaklarına misal vermiş*tir. Yâni : Sen iyiliği, emir yahut kötülükten nehiy babında bir yol tuttun . mu onda yürür gidersin, onu terketmezsin! Bu sebeple şeytan o yolda sana vesvese vererek yanıltmaktan ümidini keser, demektir.
Burada maksad hakikaten yol değildir. Çünk'ü Allah Teâlâ:
«Şeytan ve kabilesi sizi, onları göremiyeceğiniz yerden görürler.»
buyurmuştur. Şu halde şeytan ondan yolda da korkmaz. Çünkü Ömer onu göremez.» Fakat Nevevî hadîsi zahiri mânâsına hamletmeyi da*ha sahih bulmuş ve: «Şeytan her ne zaman Ömer'in bir yolda gider*diğini görse, ondan korkarak yolunu değiştirir.» demiştir.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Hadîs-i şerîf rıfku mülâyemete delildir.
2- Yine bu hadîs Ömer (Radiyallahü anh)’ın faziletine delildir.
3- Bir kimsenin yanına izinsiz girmek doğru değildir.
23- (2398) Bana Ebû't-Tahir Ahmed b. Amr b. Şerh rivayet,etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb, İbrahim b. Sa'd'dan, o da babası Sa'd b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem} 'den naklen rivayet etti. Şöyle buyururmuş :
«Sizden önce geçen ümmetlerde bozan ilham sahipleri bulunurdu. Şa*yet benim ümmetimde onlardan biri bulunursa, şüphesiz Ömer b. Hattab onlardandır.»
İbni Vehb : «Muhaddesûnun tefsiri: Mülhemlerdir.» demiştir.
(...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys rivayet etti. H.
Bize Amru'n-Nakıd ile Züheyr lı. Harb da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbni Uyeyne rivayet etti.
Her iki râvi İbni Acîân'dan, o da Sa'd b İbrahim'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir.
Bu hadîsin isnadı için Darekutni, Müslim'e itiraz etmiş ve : «Bunda meşhur olan İbrahim b. Sa'd 'dan, onun da baba*sından, onun da Ebû Seleme 'den rivayet etmesidir. Ebû Se*leme: Duydum ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyur*muştur, demiştir. Hadîsi Buhârî de bu tarikden Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den rivayet etmiştir.» demiştir.
Ulemâ Muhaddesûn tâbirinden ne murad edildiği hususunda ihtilâf etmişlerdir, tbni Vehb'e göre Mülhemûn yâni kendilerine ilham gelenler, demektir. Bâzılarına göre isabet edenler mânâsına gelir. Bir ta*kımları : Melekler onlarla konuşur mânâsına geldiğini söylemiş. Buhârî : Dillerine bir şeyin doğrusu geliverir, demiştir.
Hadîs-i şerîf evliyanın kerametlerini isbat etmektedir.
24- (2399) Bize Ukbe b. Mükrem El-Ammî rivayet etti. (Pedi ki) : Bize Saîd h. Âmir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cüveyriye fo. Esma Nâfi'den, o da İbni Ömer'den naklen haber verdi. İbni Ömer şöyle demiş : Ömer: Rabbime üç şeyde muvafık düştüm : Makâm-i İbrahim'de, hicaba ve Bedir esirleri hakkında!» dedi.
Tîbî , Hz. Ömer'in bu sözünü pek beğenmiş ve : «Bu ibare pek güzel ve pek latîfdir. Çünkü Ömer güzel edebe riâyet etmiş: Rabbim oana muvafakat etti, dememiştir. Halbuki âyetler ancak Ömer'in yerine ve içtihadına muvafık olarak inmiştir.» demiştir.
İhtimal Ömer (Radiyallahû anh) kendi fiilinin hadis, Allah'ın ka*sasının ise kadîm ve her şeyden önce olduğuna işaret etmek istemiştir, ska1âni diyor ki: «Üç şeyi tahsis etmekte ziyadesini nefiy yoktur. Zîra Hz. Ömer'in içtihadına muvafakat birçok şeylerde olmuştur. Bunların meşhurlarından biri Bedir esirleri, diğeri de münafıkların" izerine cenaze namazı kılınması meselesidir. Bunların ikisi Sahîh'de mev*cuttur. Bizim alettayin en çok bulabildiğimiz onbeşdir.»
Filhakika sahih bir hadîsde Ömer (Radiyallahû anh), Peygamber (SallallahU Aleyhi ve Sellem)'in kadınları bir kıskançlık meselesinde ittifak îttiler de ben : Ola ki o sizi boşarsa, sizin yerinize Rabbi ona sizden daha aayırli zevceler verir, dedim. Ve bu hususdaki âyet indi, demiş.
Bundan sonraki rivayette görüleceği vecihle münafıkların cenaze namazı kıhnmaması fikrinde bulunmuş, âyet onun fikrine muvafık olarak inmiş; şarabın haram kılınmasında dahi Öyle olmuştur.
25- (2400) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ubeydullah Nâfi'den, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Abdullah b. Ubey b. Selûl vefat edince oğlu Abdullah b. Abdillah, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bahasını içinde kefenlemek için gömleğini vermesini is*tedi. O da verdi. Sonra cenaze namazını kıldırmasını istedi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de namazını kılmak üzere ayağa kalktı. Derken Ömer Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in elbisesini tutarak:
— Yâ Resûlallah! Allah sana onun namazını kılmayı yasak ettiği hal*de, onun cenaze namazını kılacak mısın? dedi.
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Beni Allah sadece muhayyer bıraktı ve : Onlar için ister istiğfar et ister etme, onlar İçin yetmiş defa İstiğfar etsen... buyurdu. Ben yetmişden de ziyâde yapacağım.» dedi. Ömer:
— Hiç şüphe yok ki, o münafıktır! dedi. Müteakiben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onun cenaze namazını kıldı. Ama Allah (Azze ve Celle):
«Onlardan Ölen bir kimsenin üzerine ebedîyyen cenaze namazı kılma. Kabrinin başında da durma!» [4] âyetini indirdi.
(...) Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd le rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Yahya (bu zat Kattan'dır), Ubey-lullah'dan bu isnadla Ebû Üsame'nin hadîsi mânâsında rivayette bulundu. Şunu da ziyade etti: «Artık onların cenaze namazını kılmaktan vaz jjeçti, -dedi.»
Bu hadîsi Buhârî «Cenâiz» ve «Tefsir» bahislerinde tahric et*miştir.
Abdullah b. Übeyy münafıklardandır. Babasının adı Übeyy, annesinin adı Se1û1'dur. Abdullah her ikisine bir*den nisbet edilmiş, kendisine Abdullah b. Ubey b. Se1û1 denilmiştir. Oğlu Abdullah Ashâb-ı kiramdandır. Resûlüllah \(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in gömleğini vermesi, oğlu Abdu11ah'ın hatırını kırmamak içindir. Bâzılarına göre babasına bir mükâfat olmak ]|üzere vermiştir. Çünkü Bedir harbinde Hz. Abbâs esir edildiği rakit ona bir gömlek giydirmişti. ResûlüHah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in [gömleğini vermesine bunların ikisi de hattâ kavmu kabilesinin müslüman jolması emeli de sebep teşkil edebilir. Çünkü Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem)'in:
«Ona Allah huzurunda benim gömleğim bir fayda temin edecek de*ğildir. Ama ben bununla onun kavminden bin kişinin müslüman olmasını ümid ederimj» buyurduğu rivayet olunur.
Hülâsa : Bu meselede Hz. Ömer dinde sertlik ve münafıklara şid-Idet göstermek taraftarıydı. Resûliîllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) ise az çok dinle alâkası olanlara şefkat ve kavmu kabilesinin müslüman olmasını te*min edecek yatıştırma hareketini tasvib etmişti. Onun yaptığı iki şeyin en güzeli idi. Fakat Teâlâ Hazretleri bundan böyle münafıkların cenaze*sini kılmamasını, onlara dua etmemesini emreden âyetini indirdi. Bu su*retle 'Resûliilİah'(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de bu fiiline son verdi.
Hadîs-i şerîf Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in büyük ahlâkına-delildir. Çünkü kendisine eziyet eden bir münafığa gömleğini kefen et*mek suretiyle iyilikte bulunmuş; onun için Allah'dan mağfiret dilemiştir. Bu hadîs münafıkların üzerine cenaze namazı kılmanın ve onlara istiğfarda bulunmanın haram olduğuna delildir.