İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu:
"Benden önce Allah'ın gönderdiği her peygamberin mutlaka ümmetinden havarîleri ve arkadaşları olmuştur. Bunlar onun sünnetiyle amel ederler emirlerini de yerine getirirlerdi. sonra, bu peygamberlerin ardından öylesi kötüler zuhûr etmişti ki, yapmadıklarını söyleyip, kendilerine emredilmeyeni de yapmışlardır. Kim bu güruhla eliyle mücahede ederse mü'mindir. Kim onunla diliyle mücahede ederse o da mü'mindir. Kim de onlarla kalbiyle mücahede ederse o da mü' mindir. Bunun gerisine, artık zerre miktar iman yoktur."
AÇIKLAMA:
İşlenen bir kötülük (münker) karşısında, mü'min, şartlara göre mutlaka bir tavır alacaktır. Eliyle müdâhale ettiği takdirde halledebileceği, müessir olabileceği bir durumsa eliyle, sözle faydalı olabilecekse diliyle müdâhale edecektir. Her ikisi de fayda vermeyecek bir durumda ise kalben buğzederek taraftar olmadığını belirtecektir. Bunu da yapmazsa o münkeri hoş görüyor demektir. Bu elbette imanla bağdaşmaz.
ـ3ـ وعنهُ رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]لَمَّا وَقَعَتْ بَنُوا إسْرائيلَ في المعاصى نَهْتهمْ علماؤُهمْ فلَم ينتهُوا فجالسُوهمْ وواكلُوهمْ وشاربُوهمْ فضربَ اللّهُ تعالى قلوبَ بعضِهم ببعضٍ ولعَنَهم على لِسانِ داودَ )اŒية(، ثمّ جلَسَ وَكَانَ متّكئاً فقَال : وَالَّذِى نفسى بِيدِهِ حتّى تأطُروهم على الحقِّ إطراً[. ومعنى »تأطروهم« تعطفوهم وتردوهم .
3. (91)- Yine İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "İsrailoğulları bir kısım günahlar işlemeye başlayınca âlimleri onları bu işlerden menettiler. Ancak onlar dinlemediler, vazgeçmediler. Zamanla âlimler de onlarla oturmaya, dayanışmaya ve beraber içmeye başladılar. Allah da bunun üzerine, berikinin dalâletini öbürüne katarak, biriyle diğerinin küfrünü artırdı. "Dâvud'un ve Meryem oğlu İsâ'nın diliyle onları lânetledi..." (Maide: 5/78).
Sonra, ayakta bulunan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) oturarak sözünü tamamladı: "Hayır, nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim, onları hak adına kötülüklerden men etmezseniz (siz de rızaya eremezsiniz)."
ـ4ـ وعن قيس بن أبى حازم قال: قال أبو بكر رضى اللّهُ عنه، بعد أن حمِدَ اللّهَ تعالى وأثْنَى عليهِ: يا أيّها النّاسُ إنّكمْ تقرؤنَ هذه اŒيةَ وتَضُعونَهَا على غيرِ مَوضِعِها يَا أيها الَّذينَ آمنُوا عَليكُمْ أنفُسَكُمْ يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إذا اهْتَدَيْتُمْ وَإنّا سمِعْنَا رَسُولَ اللّهِ # يَقُول:
]إنّ النّاسَ إذا رَأَوُا الظالمَ فَلمْ يأخُذُوا عَلى يدِهِ أوشَكَ أنْ يَعمّهُمُ اللّهُ تعالى بِعقَابٍ، وإنّى سمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يقول: مَا مِنْ قَوْمٍ يُعْمَلُ فِيهِمْ بِالمَعاصِى ثمّ يَقدِرُونَ عَلى أن يُغيرُوا فلم يُغيرُوا إّ يوشَكُ أن يَعمّهم اللّهُ بِعقابٍ[. أخرجهما أبو داود والترمذى. ومعنى »يوشكُ« يقرُبُ ويُسرعُ .