Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Babı
51- (1847) Bana Mııhammed b. Müsennâ rivâvet etti. (Dedi ki); Bize Velîd b. Müslim rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahmân b. Ye-zîd b. Câbir rivayet etti. (Dedi ki): Bana Büst b. Ubeydullab. El-Hadramî rivayet etti ki, kendisi Ebû tdrîs EI-Havlânî'yi şunu Söylerken işitmiş: Ben Huzeyfe b. Yemân'ı şöyle derken dinledim :
İnsanlar Resûlüllah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem) 'e .Bayrı soruyor; ben de başıma gelir korkusu ile ona şerri soruyordum. Ve :
— Yâ Resulâllah! Biz câhiliyyet ve kötülük içinde idik. Sonra iAllah bize bu hayrı getirdi. Acaba bu hayırdan sonra şerr var mı? Dedim.
«Evet!» cevâbını verdi.
— Ya bu şerrden sonra bir hayır olacak mı? Dedim. «Evet! Ama onda duman olacaktır!» buyurdu. Ben :
— Onun dumanı nedir? Dedim.
«Benim sünnetimden başka yo! tutan; benim yolumdan başka yolda giden bir kavım! Onların kimini tanıyacak; kimini yadırgayacaksın!» buyur*du. Ben :
— Bu hayırdan sonra bir şerr olacak mı? Diye sordum.
«Evet! Cehennemin kapılarında bir takım dellâllar!.. Cehenneme gitmek üzere bunlara kim İcabet ederse onu oraya atarlar.» buyurdu. Ben :
— Yâ Resulâllah! Onlan bize tavsif eyle! Dedim.
«Evet! Bizim aşiretimizden bir kavim! Btzİm dilimizle de konuşurlar!» buyurdu.
— Yâ Resulâllah! Bu başıma gelirse ne buyurursun? Dedim,
«Müslümanların cemaati ile imamından ayrılmazsın!» buyurdu. (Ben tekrar) :"
— Şayet cemaatleri ve imanları yoksa? Dedim.
«Bu fırkaların hepsinden uzaklaş! Velev bir ağacın kütüğünü ısırıp bu halde iken ecel sana yetişsin!» buyurdular.
52- (...) Bana Muhammed b. Sehl b. Asker Et-Temimî de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Hassan rivayet etti. H.
Bize Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî dahi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Yahya —ki İbni Hassândır— haber verdi. (Dedi ki): Bize Muâvi-ye (yâni İbni Sellâm) rivayet etti. (Dedi ki): Bize Zeyd b. Sellâm, Ebû SeUâm'dan rivayet etti. (Demiş ki): Huzeyfe b. Yemân şunları söyledi:
— Yâ Resûlallah! Biz fenalıkta idik. Allah hayır .getirdi. Şimdi biz onun içindeyiz. Acaba bu hayrın ardında bir şerr var mıdır? Dedim.
«Evet!» cevâbını verdi.
— Bu şerrin arkasında bir hayır var mıdır? Dedim. «Evet!» buyurdular.
— Yâ bu hayrın arkasında bir şerr var mıdır? Dedim. «Evet!» cevâbını verdi.
— Nasıl? Dedim.
«Benden sonra benim doğru yolumdan gitmeyen ve benîm sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacak. İçlerinde bîr takım adamlar rÜreyecek kî, kalpler! insan cisminde şeytan kalbi olacak!» buyurdu.
— Ben buna yetişirsem ne yapayım yâ Resûlallah! Dedim.
«Dînler ve emîre itaat edersin. Sırtın dövülse ve malın alınsa bile yine dinle ve itaat eyle!» buyurdular.
Bu hadîsi Buharı «Fiten» ve «Menâkıb» bahislerinde; ibni Mace «Fite»» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
Dehan : Duman demektir. Bâzılarına göre bu kelimenin aslı, hayva*nın rengindeki siyaha çalar bulanıklıktır. Burada ondan murâd: Kalplerin birbirlerine karşı safiyeti kalmaması; habasetlerinin devam etmesidir.
Kaadi Iyâz : «Şerrdeıı sonra gelecek hayır halife Ömer b. Abdillâzîz'in zamanıdır. Kimini tanıyıp kimini yadırgayacak*ları, ondan sonra gelecek âmirlerdir.» diyor. Cehennem kapılarındaki dellâlîardan murâd : Haricîlerle Karmatîler gibi bid'at dalâlet propagandası yapan âmirlerdir.
Hadisin ikinci rivayeti için Dârekutnî: «Bence bu hadîs mürseldir. Çünkü Ebû Sellâm. Huzeyfe 'den işitmemiştir.» demektedir. Bu iddia doğrudur. Ancak hadisin birinci rivâyetindeki met*ni sahihtir. Bu ikinciyi Müslim mütâbeat için getirmiştir. Maksadı, birinci rivayeti onunla takviye etmiştir. Kitabımızın başında görmüştük ki, mürsel bir hadîs, başka bir yoldan muttasıl olarak rivayet edilirse o mürselin sahîh olduğu anlaşılır ve artık onunla ihticâc olunur. Bir mese*lede iki tane sahîh hadîs bulunmuş olur.
Hadîs-i şerif yukarıda görülenler gibi müslümanların cemaatine de*vamın ve âmirlerine —fâsik ve zâlim bile olsalar— ma'sıyeti emretme*mek şartı ile itaatin.vücûbuna delildir. Bu hadis de mu'cizedîr. Bütün haber verdiği şeyler zuhur etmiştir.
53- (1848) Bize Şeyfaân b. Ferrûh rivayet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr (yânî İbni HâdmJ rivayet etfi. (Dedi ki}: Bize Gaylân h. Cerîr, Ebû. Kays b. Riyah'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti ki:
«Her kim tâattan çıkar ve cemaattan ayrılırsa câhİliyyeî ölümü İle ölür. Her kim körü körüne (çekilmiş) bîr sancağın altında harbeder bir asabenamına kızar yahud bîr asabeye davet eder veya bîr asabeye yardımda bulunur da öldürülürse bu da bir câhiliyyef Ötümüdür. Ve her kim benim ümmetime karşı çıkar, iyisini kötüsünü vurur; mü'mİnînden çekinmez; ahid sahibine verdiği sözü de yerine berİrmezse o benden değildir; ben de ondan değilim!» buyurmuşlar.
(...) Bana Ubeydullah b. Ömer EI-Kavariri de rivayet cttİ. (Dedi ki): Bize Hamnıâd b. Zeyd rivayet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb, Gaylân b, Ce-rîr'den, o da Ziyâd b. Riyâh El-KaysiJden, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti.
Demiş ki: Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular...
Kavı, Cerîr'in hadîsi gibi rivayette bulunmuş ve :demiştir.
54- (...) Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdurralımân b. Mehdi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mehdi b. Meymûn, Gaylân b. Cerîr'deıı, o da Ziyâd b. Riyâhî'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem):
«Her kim tâattan çıkar; cemaattan ayrılır da sonra Ölürse, cahilîyyet ölümü ile ölür. Her kim körü körüne (çekilmiş) bir sancağın altında ölür; asabe namtna kızar ve asabe İçin çarpışırsa benim ümmetimden değildir. Ve benim ümmetimden her kfm ümmetime karşı çıkar; iyisini kötüsünü vurur; mü'mİninden korunmaz; ahid sahibi olanına da verdiği sözü yerine getirmezse benden değildir.» buyurdular.
(...) Bize Muhamnıed b. Müsennâ ile İbnü Beşşar da ribâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Cafer rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Gaylân b. Cerîr'den bu isnâdla rivayet etti.
Ama îbnü'I - Müsennâ bu hadîsde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i anmadı, tbnü Beşşar'a gelince: O kendi rivayetinde yukariki-lerin hadîsinde olduğu gibi «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu*yurdu.» dedi.
Câhillîyet ölümünden murâd : Dinsiz gider demek değildir. Cahilliy-yet devri arapları keşmekeş içinde olup hükümdar falan tanımaz; kimse*ye itaat etmezlerdi. Amirine itaat etmeyip cemâatten ayrılan bir müslü-man da onlara benzeyeceği için âsi olmuş ilur.
Asabe : Baba tarafından olan akrabadır. Sinirlerin bütün vücudu kaplaması gibi bir kimsenin asabesi de onu her taraftan kuşattıkları için kendilerine bu isim verilmiştir. Asabe nâmına harbetmek, kızmak ve propaganda yapmak Hakka ve dîne yardım değil, bilâkis hevâ ve hevese göre harekettir. Bu da câhiliyyet devri âdetlerinden biridir. Binaenaleyh böyle bir harpte öldürülen de şehîd değil âsi olur.
«Mü'minınden çekinmez.» sözünden murâd: mü'mini öldürdüğüne aldırış etmez; vebalından korkmaz demektir.
55- (1849) Bize Hasen b. Rabî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Ca'd'dan, o da Ebû OsmanJdan, o da Ebû Recâ'dan, o da îbnı Abbas'dan rivayet etti. Şöyle demiş : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Bîr kimse emîrİnden hoşlanmadığı bîr şey görürse sabretsin! Zira herkim cemaatleri bir karış ayrılır da ölürse, bu bir cahİlİyyet ölümüdür.» buyurdular.
56- (...) Bize Şeybân b. Ferrûh da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdülvâris rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Ca'd rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Ebû Recâ El-Utâridî, İbni Abbâs'dan, o da Resûlüİlah (SallaUahit Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti.
«Bİr kimse emîrinİn bir şeyinden hoşlanmazsa buna sabretsin! Zira in*sanlardan hiç bir kimse yoktur kî, sultana bîr karış karşı çıksın ve bu halde ölsün de câhiliyyer ölümü ile ölmüş olmasın!» buyurmuşlar.
57- (1850) Bize Hüreynı b. Abdilâ'lâ rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mu'temir rivayet etti. (Dedi ki): Babamı, Ebû Miclez'den, o da Cündeb b. AbdiIIâh El-Becelîden naklen rivayet ederken işittim. Şöyle demiş: Re-sûlüllah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Her kim körü körüne (dikilmiş) bir sancağın altında, asabiyyete davet veya bir asabiyyete yardım ederken öldürülürse, bu bir câhîlİyyet ölü*müdür!» buyurdular.
İbni Abbâs (Radiyallahu anh) rivayetini Buhar i «Ah*kâm» ve «Fiten» bahislerinde tahrîc etmiştir.
«Bir kimse emîrinİn bir şeyinden hoşlanmazsa...» cümlesinden murâd; dîni hususunda yaramaz bir hareketini görürse demektir. Sultana bir ka*rış karşı çıkmak ona en ufak bir şeyle dahî olsa isyan etmekten kinayedir.
Hadîs-i Şerif hükümdarın zulüm ve fâsiklıkla ma'zûî sayılmayacağı*na delildir. Bâzıları cemaatten bir karış ayrılmayı hükümdara yapılan bey'atı velev ednâ bir şeyle olsun bozmaya gayrettir diye tefsir etmişler*dir. Çünkü böyle bîr1 hareket, haksız yere kan dökülmesine müncerr olur.
58- (1851) Bize Ubcydullah b. Muâz El-Anberî rivayet etti. Dedi ki): Bize babam rivayet etti. (Dedi k*ı): Bize Âsim —ki İbni Mıılıammed b. Zeyd'dir— Zeyd b. Muhammed'deıı; o da NâfiMen naklen rivayet etti. Şöyle demiş :
Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Muâviye zamanında Harra ak'ası olup bittikten sonra Abdullah b. Muti'a geldi. (îbni Muti) :
— Ebû Abdirrahman'a bîr yastık atın! Dedi. (İbni Ömer)
— Ben sana oturmak için gelmedim. Sana bir hadîs söylemeye gel*dim. Ben ResûîüIIâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i :
«Her kim bîr eli taattan çıkarırsa kıyamet gününde Allah'a hiç bîr hüc*ceti oimadığı halde kavuşur. Ve her kim boynunda bir bey'at olmadığı halde Ölürse, câhiliyyet ölümü gibi (bir ölümle) ölür.» buyururken işittim. Dedi.
(...) Bize İbnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Ab-dillâh b. Bükeyr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Leys, UbeyduJIah b. Ebî Ca'ferden, o da Bükeyr b. Abdillâh b. Eşecc'den, o da Nâfi'den, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etti ki. kendisi İbni Mutî'a gelmiş...
Ve İbni Ömer Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den yukariki hadîs gibî rivayette bulunmuştur.
(...) Bize Amr b. Alî rivayet etti. (Dedi kî): Bize İbni Mehdi rivayet etti. II.
Bİze Muhammed b. Amr b. Cebele de rivayet etti. (Dedi ki): Bİze Biçr b. Ömer rivayet etti. Bunlar toptan Hişâm b. Sa'd'dan, o da Zeyd b. Eşlem'd en, o da babasından, o da İbni Ömer'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen Nafi'in, İbni Ömer'den naklet*tiği hadîs mânasında rivayette bulunmuşlardır.
Harra : Medine nin siyah taşlarla kaplı olan yeridir. Burada Yezîd b. Muâviye zamanında 63 tarihinde Şâm askerleri ile Medine 'İtler arasında şiddetli bir çarpışma olmuş; neticede Şam'lar galip gelmişlerdi. Bu çarpışmanın sebebi Yezîd'in içki kullanıp na*mazı bırakacak kadar yolunu şaşırmış olması idi. Medine 'lileri Yezid'e ısındırmak için Vâlî Osman b. Muhammed Şam'a bir hey'et göndermişti ki hadisimizde bahsi geçen Abdullah b. Mutî'de o hey'ette idi. Bunlar Yezîd 'den fevkalâde ikram gördükler! haide onun İçki içtiğini, namazı bıraktığını müşahede edip döndükleri vakit: «Biz öyle bir adamın yanından geliyoruz ki, dîni yok, şarap içi*yor; hatta sarhoş olup namazı terk ediyor; tanbur çalıyor; önünde kö*çekler oynuyor! Allah'a şehâdet ederiz ki biz onu hal' ettik!» dediler.
Bunun üzerine Medine 'liler Yezîd'i hal' ederek Abdul*lah b. Hanza1e'ye bey'at ettiler. Yezîd de üzerlerine Şam'*dan bir ordu gönderdi. Harb ettiler. Ensar'ın Kumandanı Abdullah b. Hanza1e Muhacirlerin Kumandanı da Abdullah b. Mutî'idi. Şam ordusu İse Müslim b. Ukbe'nin Kumandasında îdi. Abdullah harbi kaybedince Mekke'ye giderek orada Abdul*lah b. Zübeyr'in maiyyetine girmiştir.
Bu hadîs dahî fisku fücurdan dolayı hükümdarın mün'azil olmaya*cağına delildir.