1425) Ali İbn Ebi Talib şunu anlattı:
Rasululîah'a (s.a.v.) aralarında Tıhfe İbn Zuheyr'in de bulunduğu bir Nehd heyeti geldi. Onlar şöyle konuştular:
-Ey Allah'ın Rasulü! Biz, Tihame'nin en uzak yerinden, palanları Mis ağacından yapılmış develere binip çeşitli zahmet ve zorluklar çeke*rek geldik. Kıtlık belasından o hale geldik ki, her gördüğümüz buluttan yağmur umduk ama yağmadı. Ekinlerimiz yeşermedi, yabanî otları bi*çeriz, yenmesi güç yabanî ağaçlann meyvasını toplarız. Suya ihtiyacımız çok. Yağmur yağmadığı için sularımız, otlarımız kumdular. Ağaçları*mızın yapraklan döküldü, dalları kurudu. Ya Rasulellah! Biz putları terk ettik. Bidatlardan vazgeçtik. Bizim, salıverilmiş, çobansız ve dam*gasız develerimiz, sütü' az ama sayısı çok çobanlı koyunlarımız var. Biz kuraklık ve kıtlığa uğradık. Ekinlerimiz büyümedi. Hayvanlarınız süt vermedi. Suyumuz yok.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şu duayı yaptı:
- "Allah'ım! Bunların hayvanlarının sütlerini artır. Ürünlerini ol*gun hale gelinceye kadar durdur. Azalan sularını çoğalt. Onların çocuk*larını çoğalt.
Rasulullah (s.a.v.) ayrıca şu mektubu yazdı:
"Bisraillahirrahmanirrahim. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Nehd'e. Selam sizin üzerinize olsun. Namaz lalan mü'min olur. Zekat ve muslim olur. Şehadet getiren de gafil olarak yazılmaz.
Zekât alınırken hayvanın ne zayıfı ne de hastası alınsın. Verilen söze, yapılan antlaşmaya aykırı davranılmasın."
Ben Rasulullah'a (s.a.v.):
-Ya Rasulellah! Babam, anam sana feda olsun! Biz aynı atanın ço*cuklarıyız. Aynı memlekette büyüyüp yetiştik. Ama, sen gelen Arap he*yetlerine, çoğu anlaşılmayacak bir dille konuşuyorsun, dedim. O da şu cevabı verdi:
- "Beni Allah te'dîb etti (eğitti) ve beni güzel te'dîb (edeplendirdi). Ayrıca ben Sa'd oğuları (kabilesinde) yetiştim