Yerine Halife Bırakıp Barakmamak Babı
11- (1823) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :
Babam yaralandığı zaman yanına vardım. Ashâb kendisini sena ederek:
— Allah seni hayırla mükâfatlandırsın! Dediler. O da :
— Uman ve korkan! dedi. Cemâat:
— Kendine halîfe bırak! dediler. Bunun üzerine şunları söyledi:
— Sizin işinizi diri iken de ölü iken de üzerime mi alayım? Hilâ*fetten nasibimin; lehime, aleyhime değil, (sadece) yetecek kadar olma*sını dilerim! Halîfe bırakmış olsam, benden daha hayırlısı (yâni Ebû Be*kir) kendine halîfe bırakmıştır. Sizi (halifesiz) bıraksam, benden daha hayırlı olan ResüiüUah (SaUaüahü Aleyhi ve Sellem) sîzi (halifesiz) bıraktı!
Abdullah şöyle demiş: Babam, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem} 1 anınca anladım ki kendine halîfe bırakmayacak!
12- (...) Bize İshâk b. İbrahim ile İbni Ebî Ömer, Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Lâfızları birbirlerine yakındır. (İshak ile Abd'ahheranâ tâbirini kullandılar. Ötekiler: Bize Abdürrazzâk rivayet etti, dediler.) (Demiş ki) : Bize Ma'mer, Zührî'den naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Salim, tbni Ömer'den naklen haber verdi. (Şöy*le demiş) :
— Hafsa'nın yanına girdim de :
— Biliyor musun baban halîfe bırakmıyor, dedi.
— O bunu yapacak değildir, dedim.
— Muhakkak yapar! Dedi. Bunun üzerine onunla bu hususta konuş*maya yemîn ettim; ve sustum. Hattâ sabahleyin eve gittim; ama onunla konuşmadım. Sağ elimle bir dağ taşıyor gibi idim. Nihayet dönerek ya*nma girdim. Bana insanların hâlini sordu. Ben de kendisine haber ver*dim. Sonra ona:
— Ben halkın bir söz söylediklerini işittim de onu sana söylemeye yemîn ettim! Diyorlar ki, sen kendine halîfe bırakmayacakimşsın. Gerçek*ten senin bir deve çobanın veya koyun çobanın olsa da onları bırakarak sana gelse, çobanın kaybetiğine kail olurdun. İnsanlara riâyet ise daha Çetindir. Dedim. Benim sözüm ona muvafık geldi. Ve bir müddet başını indirdi. Sonra onu bana kaldırarak şunları söyledi:
— Muhakkak Allah (Azze ve Celle) dînini koruyacaktır. Ben kendi*me halîfe bırakmamış olsam, Resûlüllah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem)de halîfe bırakmamıştır. Halîfe bırakmış olsam, Ebû Bekir halîfe bırakmıştır, tbni Ömer demiş ki:
— Vallahi, babam, Resûlüllah (Sallcdlahü A eyhi ve Sellem) 'Ie Ebû Bekr'i anmaktan başka bir şey yapmadı. Ve anladım ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir kimse ile değişecek değil ve kendine halîfe bıra*kacak değildir.
Bu hadîsi Buhâri «Ahkâm» bahsinde tahrîc etmiştir.
Ömer (RadiyalMıu anh)'m : «Uman ve korkan!» sözünden murâd bir ihtimale göre insanlar iki sınıftır; biri umar, diğeri korkar demektir. Yâni bir kısmı benden bir şeyler koparmayı umar; bir kısmı da benden korkar demek istemiştir. Diğer bir ihtimale göre: Ben Allah'ın rahmetini umar, azabından korkarım demektir. Bâzıları : «Bu sözden murâd hilâ*fettir. Yâni hilâfet meselesinde insanlar iki kısımdır. Bir kısmı ona rağ*bet gösterir. Bir kısmı da ondan hoşlanmaz. Ben hoşlananları sevmem; hoşlanmayanların da aczinden korkarım, demektir.» mütâleasmda bulun*muşlardır. Kaadî Iyâz'a göre Hz. Ömer'in bu sözleri kendi*nin iki vasfıdır. Yâni Ömer; (Radiyallahii anfı) Allah'ın rahmetini um*makta, azabından korkmaktadır. Onun için de cemaatin övgülerine bak*mayarak kendine halîfe bırakmamıştır.
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
1- Halîfenin kendi yerine birini halîfe bırakması caiz olduğu gibi, bırakmaması da caizdir. Bırakmazsa bu hususta Peygamcer (Sallallahü A leyhi ve Sellem) e iktida etmiş; bırakırsa Hz. Ebû Bekr'e uymuş olur.
2- Yerine halîfe bırakmak sureti ile hilâfet caiz olduğu gibi, müs-lümanlarm ileri gelenlerinin seçmesi ile de olur.
3- Halîfe kendinden sonra hilâfet vazifesini birkaç kişi arasında şû*ra olarak da bırakabilir. Nitekim Hz. Ömer öyle yapmıştır.
4- Müslümanların halîfe ta'ym etmesi şer'an vaciptir. Bu hususlar*da ulemânın ittifakı vardır.
5- Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'm kimseyi nassan halife bırakmadığına dahî icmâ-ı ümmet vardır. Gerçi bu hususâta bazı i'tirâz edenler olmuşsa da bunlar icmâın karşısında dikiş tutturamamışlardır.