Ab-ı Hayat
ACan Yılmaz 06.07.2009
Ab-ı Hayat
Ab-ı hayata nazar eden gönüllere selam olsun. Allah’ın bir emir incisini kırmaktansa dünyasını, hayatını hiçe sayan gönüllere selam olsun.
Rabbimize karşı haddimizi biliyor muyuz? Allah’ın bize verdiği sayısız nimetleri nerelerde kullanıyoruz?
Öteleri gören gözüyle Hazreti Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bu dünyaya cife (leş) demeyi reva görmüşken, akbaba hırsıyla bu dünyaya haris olmak ne de acı. Heva ve hevesimize uymuş, örümcek ağlarına sinek gibi tutulmuş, dinimize uymayan şeyleri içimize sindirebilmişiz. Doğan kuşu gibi örümcek ağlarını yırtıp geçmek, kalb gözünü açmak, kalb huzurunu yakalamak, hak ve hakikatlere aşina olmak, Hakkın nuruyla mümkündür. Yüzümüzü gönül sahiplerinden çevirmişiz. Dünya menfaatleri gözümüzü bağlamış, kediyi aslan görür olmuşuz. Maksadımız aşağılık dünya ilmi olmuş, yarasa gibi karanlığa rağbet etmişiz. Külhanda gül bahçesi yetiştirmeye çalışmış, can bahçemizi bakımsız bırakmışız.
Daima Hakk’ın rızasını arayıcı mıyız? Yoksa beylik davası peşinde miyiz? Yol bilmezlerin rehberliğinde nereye gidiyoruz? Olmuyor işte. Allah Rasulü’nün yolundan gayrısıyla adam gibi yaşayamıyoruz. Seven sevdiğine itaat eder. Kelime-i şehadete yürek karışmayınca, yolundan gitmeyince, sahte sevdalarda kahroldukça o sevda ne sevdası ya Rasulallah... Senin yolunu kimlere değişmişiz? Ne de ucuza gitmişiz. Padişah doğanına yabancılaştık da akbaba gibi leşe meylettik, baştık kuyruk olduk Ya Rasulallah.
Gönül erleri göz nurunu artırıcı ab-ı hayat verirler. Allah dostları, velilerin huzurundan uzaklaşmayı şeytanın hilesi ve helak edici olarak görmüşler. Çünkü şeytan yolunu kaybedene musallat olur, hileyle ayağını kaydırır ve başını yer. Tamaha düşüp kerem sahiplerinden yüz çeviren güvende kalabilir mi? Aydın gönüllülere bende olmayı sultanlarla birlikte olmaya yeğlemek, olgun kişilerin tozunu toprağını, alçakların nimetine tercih edebilmek ne de hoş. Karınca gibi taneye esir bir tamahkar olmaktansa gök sofrasına oturmak gerekir. Nasıl tavus kuşunun yeri dar kuyu olamazsa insanoğlunun da yeri dünyevileşme kuyusu olamaz. Bediüzzaman şöyle buyurur: “Allah’ın nuruyla nurlanan bir gönlün semasını hangi bulutlar kaplayabilir? Her an huzur-u İlâhîde bulunmak bahtiyarlığına eren bir kulun ruhunu, hangi fâni emel ve arzular, hangi zavallı teveccüh ve iltifatlar ve hangi pespâye gaye ve ihtiraslar tatmin, teskin ve tesellî edebilir?”
İlahî nura mazhar olan muttakiler, his gözünden sıyrılarak eşyanın hakikatine nüfuz ederler. Fakat hayvanî hissin tesiri altında kalanlar ancak ayaklarının önünü görebildiklerinden, maddî ve manevî hayatta daima düşerler, felaketten felakete uğrarlar. Vahiy sofrasına oturan yiğitler, zerrede boğulmazlar. Cihanı diriltenler onlardır. Hak için nefsiyle savaşmış ve hakikatın safasına ulaşmışlardır. Hakk’ın huzurundaki secdenin zevkini hiçbir şeye değişmezler. İhlas sahipleri bölüğünden ayrılmazlar. Hak yolunda sonsuzlaşacak uyanıklık içinde bir hayat sürerler. Bilirler ki Hak’tan gayrı olan herşey yılan zehridir. Rabbinin değil nefsinin peşinde koşanlarsa köleden beterdir. Köleler aşık değildir. Aşıklar da köle olmaz.
Güne Allah ile başlayıp yine O’ndan gafil olmadan, O’nunla günü sona erdirebilmek ne de güzel. Hakikatleri inkar eden kimse, beyhude hayallere kapılır. Semalara yol bulamayan sebepler bataklığında boğulur. Meyil kanatlarımızla nereye gidiyoruz? Sebepler kuyusuna mı yoksa sebepleri Yaratana mı? Allahu Teala yerine sebeplere koşmak ne vakte kadar sürecek? Hazreti Mevlana şöyle buyurur: “Sabırsızlıktan Hak’tan başkasına yaklaşan O’nun ayrılığıyla dertlerle dolar, hayırsız olur.”, “Madem ki Cenab-ı Hak, sebeplerle seni muradına eriştirmedi öyleyse niçin onlardan yüzünü çevirmiyorsun?” Pislik böceği gülsuyuna rağbet etmez. Herkes layık olduğu mala müşteridir. Hakk’ı anınca üzüntü ve keder mi kalır? Nelere kaygılanıyoruz? Neyi tavaf edip duruyoruz? Kimlerin rızasını kazanmaya çalışıyoruz? Bizler nefsi bey, aklı da esir ettikçe kurtuluş nasıl mümkün olacak? Akıl galip oldukça nefis zayıf düşer. Bizim nefsimizse ejderha oldu. Gece gündüz kaygısı yem olan ejderhalar nasıl Hakk’a kulluk yapacak? Hak’tan daha hak sahibi kim vardır? Vefakarlıkta köpekten aşağı olmak insana yakışmaz. Dünyaya olan harisliğimizle Hakk’ın lütuflarına kör olmuşuz. Nakışa sabrımız yokken ya Nakkaştan uzaklığa nasıl sabrediyoruz?
Hakikatin safasına ulaşabilme duasıyla...