Çıplak Yapmaya Muhtâc Ve Çaresiz Olduğu Zaman (Böyle Zaruret Hâllerinde Bu Bakmalar C
278-....... Bize Husayn ibn Abdirrahmân es-Sulemî, Saîd ibn Ubeyde'den; o da Ebû Abdirrahmân Abdullah es-Sulemî'den haber verdi. Bu Ebû Abdirrahmân, Usmânî idi (yânı Usmân ibn Affân'ı fazilette ekseriyetin mezhebi gibi Alî ibn Ebî Tâlib'in önüne geçirir*di). İbn Atıyye'ye -ki bu İbnu Atıyye Alevî idi (yânî Alî'yi, Kûfe'de-ki sünnet ehlinden bir kavmin mezhebi gibi fazilette Usmân'ın önüne geçirirdi)-: Ben senin sahibin Alî'yi kanlar dökmeye cesaretlendiren şeyi iyice bilmekteyim: Ben kendisinden işittim, şöyle diyordu: Pey*gamber (S) beni ve ez-Zubeyr'i gönderdi de:
— "Fulân bahçeye kadar gidin, orada bir kadın bulacaksınız. O kadına Hâtıb bir mektûb vermiştir" buyurdu.
Biz o bahçeye vardık ve kadına:
— Mektubu bize ver! dedik. iki} Kadın:
— Hâtıb bana mektûb vermedi, dedi. Biz de ona:
— Çaresiz ya sen mektubu çıkaracaksın yâhud biz elbiseni mu*hakkak çıkarıp seni soyacağız,.dedik.
Bunun üzerine kadın izânnm uçkurundan mektubu çıkardı. Pey*gamber'e geldiğimiz zaman Hâtıb'e çağına yolladı. Hâtıb gelince:
— (Yâ Rasûlallah) acele etme. Allah'a yemîn ederim ki, ben İs*lâm'dan sonra kâfir olmadım ve İslâm için yalnız sevgim artmıştır.
Sahâbîlerinden herbir kişinin muhakkak Mekke'de ailesini, malını ko*ruyacak akrabası vardır. Benim ise himaye edecek kimsem yoktur. Bu sebeble Mekkeliler yanında tutunabileceğim bir minnetdârlık eli edinmek istedim, dedi.
Peygamber, Hâtıb'in savunmasını tasdik edip doğruladı. Öfke*si geçmeyen Umer:
— Beni bırak da şunun boynunu vurayım, çünkü o münafık ol*muştur, dedi.
Peygamber (S):
— "Yâ Umer, Hâtıb Bedir'de hazır bulundu. Sana ne bildirir ki, belki Allah Bedir ehlinin yüksek mücâhedelerine muttali' olmuş*tu da: 'Ey Bedir gazileri! Bundan böyle ne dilerseniz işleyiniz (Ben sizin günâhlarınızı mağfiret ederim)!' buyurmuştur" dedi.
İşte bu "İstediğinizi işleyin" sözü, Alî'yi kan dökmeye cesaret*lendiren sözdür.