Diyarbakır Türbe, Namazgah ve Dergahları
Sultan Şuca Türbesi (Merkez)
Diyarbakır Mardin Kapısı içerisindeki Deliller hanı’nın karşısındadır. Türbenin kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, türbenin önündeki Sultan Şuca’ya ait çeşmenin üzerinde 1208-1209 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Ayrıca Vilayet Salnamelerinde de Sultan Şuca’nın Mardin kapısı yakınında medrese, türbe ve çeşme yaptırdığı belirtilmiştir. Buna dayanılarak türbenin de XIII.yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır.Türbenin mimarı belli değildir.
Türbe kesme ve moloz taşlardan yapılmıştır. Kare planlı olup, üzeri piramidal bir çatı ile örtülmüştür. Türbe içeriden kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş mukarnaslı tromplarla sağlanmıştır. Türbenin dış yüzünde değişik zamanlarda yapılan onarım izleri görülmektedir.
Türbe içerisindeki sanduka bulunmamaktadır.
Şeyh Yusuf Hemedani Türbesi (Merkez)
Diyarbakır’da Şeyh Yusuf Hemedani Cami avlusunun kuzeybatı köşesindedir. Türbede ve içerisindeki sandukada herhangi bir kitabeye rastlanmamaktadır. Bu bakımdan türbenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ayrıca ismini aldığı Bağdat’ta Müderrislik yapmış olan Şeyh Yusuf Hemedani Horasan’da gömülüdür.
Türbenin mimari yapısı XV.-XVI.yüzyıllara işaret etmektedir. Bütünüyle siyah kesme taştan yapılmış olan türbe, kare gövde üzerine içten pandantifli, dıştan da piramidal bir çatı ile örtülüdür. Bu türbede dikkati çeken bir özellik piramidal çatının türbe gövdesinden daha yüksek yapılmış olmasıdır. Türbenin kapısı önüne, caminin abdest alma muslukları eklendiğinden türbe girişinin yeri değiştirilmiştir.
Türbe içerisinde batı duvarında iki niş, güney duvarında bir mihrap ve onun iki yanında da birer niş ile kuzey duvarında sokağa açılan bir penceresi bulunmaktadır.
Şeyh Abdülcelil Türbesi (Merkez)
Diyarbakır’da Şeyh Sefa Camisi’nin avlusu içerisinde bulunan bu türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Mimari yapısından XV.yüzyılın ortalarında veya XVI.yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır. Ayrıca Şeyh Sefa Camisi ile bağlantısı da bilinmemektedir.
Şeyh Abdülcelil’in gömülü olduğu türbe kesme taştan yapılmış olup, sekizgen planlıdır. İçten kubbeli, dıştan da kiremit kaplı piramidal bir çatı ile örtülüdür. Gövde kısmından piramidal örtüye geçerken arasına bir silme yerleştirilmiştir. Türbeye kuzey yönündeki basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Doğu ve batı cephesine açılan pencerelerle içerisi aydınlatılmıştır. Güney duvarında bir mihrap, onun sağ ve solunda da birer niş bulunmaktadır.
Lala Bey Türbesi (Merkez)
Diyarbakır’da lala Bey Camisi’nin kuzeydoğu köşesinde olan türbenin yapım tarihi ile ilgili bir kitabesi bulunmamaktadır. Bununla beraber Lala Bey Camisiile birlikte yapıldığı sanılmaktadır. Buna göre, XV.yüzyılın ortası ile XVI.yüzyılın ilk yarısına aittir. Büyük olasılıkla bu türbeyi de Eğil Beylerinden Lala Kasım Bey cami ile birlikte yaptırmıştır.
Bu türbenin Diyarbakır türbeleri arasında ayrıcalığı mumyalık kısmının bulunuşudur. Türbe kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Günümüzde türbeye caminin son cemaat yerinden girilmektedir. Kare gövde üzerine kubbeli olup, doğu ve kuzey duvarlarına birer pencere açılmıştır. Türbe içerisindeki bir merdiven aşağıdaki mumyalık kısmına inmektedir. Mumyalık beşik tonozla örtülüdür.
Sarı Saltuk Türbesi (Merkez)
Diyarbakır Urfa Kapısı’nın iç kısmındadır. Yanında Gülşeniler Tekkesi bulunmaktadır. Türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı ve türbede kimin yattığı da bilinmemektedir. Halk arasında Sarı Saltuk Türbesi olarak tanınmaktadır.
Geç dönemlerde yapılan onarımlar türbenin orijinalliğini değiştirmiştir. Bununla beraber kesme taştan sekizgen planlı ilginç bir yapı olup, içeriden kubbe, dıştan da piramidal çatı ile örtülüdür. Türbenin dış cephesine hareket kazandırmak için siyah beyaz taşlardan yer yer kûfi yazı frizlerine yer verilmiştir. Türbenin içerisinde sanduka bulunmamaktadır.
Zincirkıran Türbesi (Merkez)
Diyarbakır Nasuh Paşa Camisi’nin yanında, İçkale’nin de dışındadır. Bu türbenin de kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Zincirkıran isminin de nereden geldiği konusunda bilgi bulunmamaktadır. Zincirkıran Ali paşa 1599’da Diyarbakır’da beş ay valilik yapmıştır. Bu türbe ile bağlantısı nedir o da bilinmemektedir.
Türbe kesme taştan yapılmış, özellikle dış cephesinde siyah beyaz taşlar kullanılmıştır. Sekizgen gövdeli bir türbe olup, gövdenin her cephesine bir pencere açılmıştır. Dıştan piramidal çatı, içten de kubbe ile örtülüdür. Türbe içerisinde sandukalar bulunuyorsa da bunların kime ait oldukları bilinmemektedir.
Karadeniz Türbesi (Merkez)
Bu türbenin de ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı ve kime ait olduğu da belli değildir. Halk arasında Mir Seyyaf Türbesi olarak isimlendirilmektedir.
Kesme ve moloz taştan yapılmış, yakın tarihlerde onarılmıştır. Kare planlı olup, üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Girişin yanında içerisini aydınlatan bir penceresi bulunmaktadır.
Fatih Paşa Türbesi (Merkez)
Diyarbakır, Fatih paşa Camisi’nin güneyindeki hazirede bulunmaktadır. Diyarbakır Fatihi Bıyıklı Mehmet Paşa’ya aittir. Mehmet Paşa’nın mezar taşında 1522 tarihi yazıldığına göre, bu türbe XVI.yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır.
Türbe günümüze oldukça harap bir durumda gelmiştir. Günümüze gelebilen kalıntılarından anlaşıldığına göre sekizgen gövdeli olup, kesme taştan yapılmıştır. Bu taş sıraları arasında iç kısımlarda enlemesine beyaz taşların da sıra halinde kullanıldığı görülmektedir. Sekizgen planlı türbenin bütün cephelerinde birer pencere açılmıştır. Üst örtüsünün nasıl olduğu konusunda bilgi bulunmamaktadır. Diyarbakır’daki diğer türbeler gibi bunun da içten kubbe, dıştan piramidal çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır.
İskender Paşa Türbesi (Merkez)
Diyarbakır, İskender Paşa Camisi’nin yakınında bahçe içerisinde bulunan İskender Paşa Türbesinin kitabesi bulunmamaktadır. Bu bakımdan yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak İskender paşa’nın yaptırdığı caminin vakfiyesi göz önüne alınacak olursa, türbenin 1565 yılından önce yapıldığı düşünülmektedir. Bu arada türbenin İskender Paşa’nın mı, yoksa çocuklarının mı yaptırdığı da kesinlik kazanamamıştır. Türbe üzerinde kitabe yerinin olması ve kitabenin yazılmayışı türbenin İskender Paşa hayatta iken kendisi tarafından yapıldığını da düşündürmektedir. Türbenin mimarı belli değildir.
Diyarbakır’da günümüze gelmiş türbeler arasında İskender Paşa Türbesi’nin ayrı bir özelliği vardır. Planı oldukça alışılagelenin dışında değişiktir. Yapı iki kısımdan meydana gelmiştir. Kuzeyinde oldukça gösterişli mihrabı ve kemerli pencereleri bulunan tek kubbeli bir mescit, onun güneyinde de İskender Paşa’nın türbesi bulunmaktadır.
Türbe ve mescidin tümü siyah beyaz taştan yapılmıştır. Türbenin üst örtüsü de ilginç bir görünümdedir. Tek kubbeli mescidin güneyinde bulunan türbe kubbesi önce kare sonra da on altıgene dönüşen bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Bu kubbenin doğu ve batısı yarım kubbelerle desteklenmiştir. Osmanlı mimarisinde ortada bir kubbe, iki yanda da yarım kubbelerle desteklenen bir türbeye rastlanmamaktadır. Bu da gösteriyor ki İskender Paşa Türbesi kendine özgü bir yapıdır.
Türbeye güneydoğudaki bir kapıdan girilmektedir. Sivri kemerli olan bu kapının iki yanında ve türbenin pencerelerinde de görülen köşe sütunları bulunmaktadır. Bunun üzerinde de bir silme devam etmektedir. Türbenin güneyinde bulunan mescitte olduğu gibi burada da bir mihrap bulunmaktadır.
Prof.Dr.Metin Sözen’in bu konuda ilginç bir görüşü vardır: “Bu mescit ve türbe kısmında dikkati çeken bir nokta vardır; o da İskender Paşa Camisi bitişiğinde böyle büyük mescitli kısmın hangi amaçla yapılmış olabileceğidir. Gerçekten anıtsal caminin hemen her yanında tekrar böyle bir mescit yapmak, düşünülecek bir noktadır. Türbede alışılmışın, uygulanan plan şemalarının dışına çıkılmaktadır. Devir farkı gözetmeyen, birlikte yapıldığı anlaşılan bu iki mekan birbirlerine iki pencere ile bağlantılıdır. Belki de ilk yapıldığı yılda ikisi de türbe olarak düşünüldü, sonra biri kullanıldı ve ikincisindeki mezar taşları zamanla bozuldu”.
Özdemiroğlu Osman Paşa Türbesi (Merkez)
Diyarbakır’da Fatih Camisi’nin batısında bulunan bu türbeyi, kitabesinden öğrenildiğine göre, Diyarbakır’da 1571-1575 yılları arasında Valilik yapan Özdemiroğlu Osman Paşa adına 1585’te yaptırılmıştır. Bu türbe Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tuhfet’ül Mi’marin’de Mimar Sinan’ın eserleri arasında gösterilmiştir.
Türbe alışılagelmiş türbelerden farklı bir plan düzenine sahiptir. Sekiz köşeli bir planı olup, önüne kare mekanlı bir bölüm eklenmiştir. Bu kare mekandan sonra asıl türbe bölümüne geçilmektedir. İçerisinde sandukaların da bulunduğu sekizgen bölümde duvarlar içten kemerlerle hareketlendirilmiştir. Duvarların ortalarına birer pencere açılmıştır. Böylece içerisinin bol ışık alması sağlanmıştır. Yapımında renkli taşlar kullanılmış, içerisinde fazla bezemeye yer verilmemiştir. Ana mekanın ve önündeki kare mekanın üzeri kubbe ile örtülüdür.
Arap Şeyh Türbesi (Merkez)
Diyarbakır Arap Şeyh Camisi’nin kuzeyinde bulunan bu türbenin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kime ait olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber, Arap Şeyh Camisi’nin Diyarbakır’da 1644-1650 yıllarında Valilik yapan Kara Mustafa Paşa tarafından yapıldığı dikkate alınacak olursa ve her ikisi arasındaki mimari üslup da düşünülürse türbenin XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Türbenin Arap Şeyh isimli bir kişiye ait olduğu da söylenmektedir. Mimarı belli değildir.
Türbe Arap Şeyh Camisi’nin şadırvanı olarak kullanılmaktadır. Sekizgen planlı olan türbe açık türbe plan düzenindedir. Türbenin kenarları sivri kemerlerle dışarıya açıktır. Üzeri içeriden tuğla kubbe, dışarıdan da taştan piramidal bir külahla örtülmüştür.
Türbe günümüzde şadırvan olarak kullanıldığından içerisinde gömülü olan kişinin sandukası da bulunmamaktadır.
Sahabeler Türbesi (Merkez)
Diyarbakır İçkalesi’nde, Kale Camisi’nin bitişiğindedir. Diyarbakır Valisi Silahtar Murtaza Paşa Tarafından 1631-1633 yılları arasındaki dönemde yapılmıştır. İçerisinde gömülü olan kişilerin kimler olduğu kesinlik kazanamamıştır. Bazı kaynaklara göre de bu türbe daha önce var olan mezarlar üzerine yapılmıştır. İlk türbenin ne şekilde olduğu da bilinmemektedir. Büyük olasılıkla Diyarbakır’ın fethedildiği sırada burada ölen 25 sahabeye aittir. Günümüzde ziyaretgâhtır.
Türbe girişinde Silahtar Murtaza Paşa’nın yaptırdığını gösteren bir kitabe bulunmaktadır. Sonraki dönemlerde yapılan onarımlarla türbe caminin batı duvarına birleştirilmiştir. Bu arada türbenin kubbeli mekanı cami içerisinde kalmıştır.
Yakın tarihlerde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılan türbe kesme taştandır. Türbenin içerisine Murtaza Paşa’nın yakınları da gömülmüştür. İç kısım yer yer çinilerle bezenmiştir.
Nebi Cami Arkasındaki Türbe (Merkez)
Diyarbakır, İnönü Caddesi üzerinde Nebi Camisi’nin güney duvarına bitişiktir. Diyarbakır’da 2,5 yıl Valilik yapan Köprülüzade Abdullah Paşa bu türbeyi eşi Zübeyde Hanım ile kızı Leyla Hanım adına 1718 yılında yaptırmıştır. Bunu belirten kitabenin tarih manzumesini Şair Hami yazmıştır. Mimarı bilinmemektedir.
Diyarbakır’daki açık türbelerin bir örneği olup, kare planlıdır. Kesme taştan yapılmış olan türbenin dört ayağı birbirlerine kemerlerle bağlanmıştır. Üst kısmı açıktır.
Şeyh Fevzi Türbesi (Çermik)
Diyarbakır, Çermik ilçesi Tepe Mahallesi, Heykel Önü Mezarlığı’nda Şeyh fevzi’nin türbesi bulunmaktadır. Hz.Muhammed’in seceresinde 25.kuşağının 14.halkası olan Sin ve Seydost torunlarından olan Şeyh Fevzi’nin (1931-1978) türbesinin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır. Halk tarafından ziyaret edilmektedir.
Seyhandede Köyü’ndeki Türbe (Çermik)
Diyarbakır Çermik ilçesi Seyhandede Köyü’nde türbesi bulunan kişinin yaşadığı dönem ve yaşamı ile ilgili yeterli bir bilgi bulunmamaktadır. Sultan IV.Murad döneminde yaşadığı sanılmaktadır.
Türbe basit bir yapı olup, halk tarafından ziyaret edilmektedir. Seyhandede Köyü yakınlarında bulunan ve bu kişiye ait olduğu söylenen değirmen taşı da bölge halkı tarafından kutsal sayılmaktadır. Yöredeki bir inanışa göre Türbede gömülü olan kişinin savaş zamanında bu değirmen taşına binerek savaşırmış.
Şeyh Bedrettin Türbesi (Hani)
http://www.kenthaber.com/Resimler/20...5/00034361.jpg
Diyarbakır, Hani İlçesinde bulunan şeyh Bedrettin Türbesinin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir.
Türbe kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri içten tonoz, dıştan da çatı ile örtülüdür. Kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Cephesi muntazam kesme taş ile örülmüştür. Giriş kapısı hafif sivri kemerli olup, içerisi küçük bir pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisinde ve dışarısında bir bezeme elemanı bulunmamaktadır. Yapı mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadır.
Diyarbakır Namazgâhı
Diyarbakır Mardin Kapısı dışında mezarlıkların arkasındaki, Şeyh Muhammet Düzlüğü’nde bulunan Namazgahı Mahmut Paşa yaptırmıştır. Mihrabın üzerindeki l859-l860 tarihli kitabeden Mahmut Paşa’nın bu namazgahı Gülşeni tarikatından Şeyh Muhammet Amid-i anısına yaptırdığı öğrenilmektedir. Namazgahın kitabesini Şair Sa’id tarih düşürmüştür.
Son yılarda yeniden onarılan namazgah siyah-beyaz taşlardan yapılmıştır. Günümüzde onarım sonrası yalnızca siyah renkli taşlar kullanılmıştır. Güneydeki kısım dışında namazgahın üç tarafı 0.80 m. yüksekliğinde duvarla çevrilmiştir. Kuzeydeki giriş kapsından namazgahın içerisine girilmektedir. Güney duvarına bitişik taş bir minber ve ona çok yakın olarak da mihrap bulunmaktadır. Mihrabın üzerinde kitabesi bulunmaktadır.
Orijinalliğinden uzaklaşmamış olan namazgahın üzerinde bezeme bulunmamaktadır.
Diyarbakır Dergâhları
Diyarbakır’da günümüze ulaşan, bu konuda yeterli bir bilgi verebilecek dergah örnekleri ile karşılaşılamamıştır. Bazı dergahların kalıntıları ise yeterli bilgi vermekten çok uzaktır. Diyarbakır önemli bir kültür merkezidir. Buradaki medrese ve dergahlarda çok sayıda bilimsel kişiler, sanatçılar ve alimler yetişmiştir. Diyarbakır’da yaşamış beylerbeyi, paşa gibi devletin önde gelenlerinin yanı sıra yörenin önemli kişilerinin de devam ettiği dergahlardan günümüze herhangi bir iz gelmemiştir. Evliye Çelebi, bu dergahlardan Şeyh Rumi ile Balıklı, İbariye dergahlarının isimlerini vermektedir. Ayrıca bu konuda araştırmaları olan Bahri Konyar, “Son zamanlarda Şeyh Zeki’nin Dağkapısında bugün itfaiye garajı olan Rufai Tekkesi, Şeyh Ömer Efendi’nin Sinoğlu Mahallesi’nde bu gün arsa olan yine Rufai ve İbrahimbey Mahallesi’nde Ercişli Şükrü Efendi’nin Rufai Tekkesi vardı” diyerek dergahlarla ilgili bazı ip uçları vermektedir.
Eğil Tekke Köyü Dergahı (Eğil)
Diyarbakır Eğil İlçesi Tekke Köyü’nde bulunan bu yapının önceleri medrese olduğu sanılmış, Prof. Dr. Metin Sözen’in yaptığı araştırmalar sonunda bu yapının dergah olduğu anlaşılmıştır.
Tekke Köyü Dergahının ne zaman ve kimin tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Bu konuda bir kitabe günümüze ulaşmadığı gibi kaynaklarda da onunla ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır.
Yapının günümüze gelen kalıntılarından dikdörtgen planlı olduğu, kare planlı bir eyvandan sonra kubbe ile örtülü küçük ve dar bir avluya girilmektedir. Girişin sağında bir,yapının kısa tarafında da tonoz örtülü iki hücre yer almaktadır. Girişin karşısında kare planlı kubbeli küçük bir mekan ve yanında yine kare planlı çapraz tonozlu ikinci mekan görülmektedir. Dergahın diğer kenarında da çapraz tonozlu, yapının kısa kenarı duvarında da boydan boya uzanan bir koridor bulunmaktadır. Dergahın bu yöndeki duvarına dışarıdan yerleştirilmiş küçük dikdörtgen bölümün ne olduğu kesinlik kazanamamıştır.
Uzun Hasan Padişah Tekkesi (Merkez)
Diyarbakır Balıklı Mescid’e bitişik olan bu tekkeyi Uzun Hasan Padişah yaptırmıştır. Ancak bu tekke yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Bazı kaynaklarda bu tekkenin bitişiğinde Çorbahane denilen bir yapı olduğu yazılıdır.
Mazenderanı Tekkesi (Merkez)
Diyarbakır Dağkapısı denilen yerde bulunan bu tekke Arakçin Baba Dergahı olarak da tanınmıştır. XVI.yüzyılda yapılan, Rufai tarikatına bağlı olan bu dergahtan da hiçbir iz günümüze gelememiştir.
Mevlevihane (Merkez)
Diyarbakır’da bugünkü Vali Konağı ile Orduevi’nin bulunduğu yerdeki Mevlevihane’nin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı,ilk postnişinini kim olduğu bilinmemektedir.Mevlevi kaynaklarında bu yapı zaviye olarak ismi geçmektedir.
I.Dünya Savaşından önceki yıllarda yıkılmış ve günümüze hiçbir iz gelememiştir.
Azizoğlu Tekkesi (Merkez)
Diyarbakır Hanzade Mahallesi’nde, Yalı Bahçesi denilen yerde bulunan bu dergahı Nakşibendi şeyhi Aziz Mahmut Urmevi l630-1637 yıllarında yaptırmıştır.
Diyarbakır ve çevresindeki illerde büyük bir ünü ve müridi olan Aziz Mahmut Urmevi, Sultan IV.Murat tarafından l638 yılında Diyarbakır’da idam ettirilmiştir. Bundan sonraki yıllarda da tekke hiçbir varlık gösterememiş ve yıkılmıştır. Günümüzde tekke ile ilgili hiçbir kalıntı bulunmamaktadır.
Örfizade Tekkesi (Merkez)
Diyarbakır, Memeddin Mahallesi’nde bulunan bu tekke Sadeddin Cebbavi tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Yakın tarihlere kadar ayakta kalabilen bu tekkenin mukarnaslarla bezeli gösterişli bir kapısı vardı. Bunun yanındaki duvarda da ise sivri kemerli, dışarıya taşkın bir çeşmesi vardır. Kesme taştan yapılan tekkenin siyah beyaz taşlardan oluşan ve küçük sütunların çevrelediği bir mihrabı bulunuyordu. Günümüzde bu tekkenin büyük bir bölümü yıkılmış ve yerine bir ilkokul yaptırılmıştır.
Gülşeni Tekkesi (Merkez)
Diyarbakır Urfa Kapısı yakınındaki Sarı Saltık Türbesi yanındaki bazı yapı kalıntılarının ne oldukları anlaşılamamış, bunun bir mescit olduğu sanılmıştır. Sarı Saltuk Türbesi ile yanındaki mescidin yapım tarihi bilinmemektedir. Böyle olunca da tekkenin de ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bu yapının güney duvarında pencereler ve bir mihrap dikkati çekmiştir. Bunun arkasına sonraki devirlerde bazı bölümlerin eklendiği kaynaklardan öğrenilmiştir. Diyarbakır ile ilgili eski kaynaklar burada Gülşeni tarikatına bağlı bazı müritlerin zikrettiğini yazmaktadır. Büyük olasılıkla buraya eklenen tekke mescidi de kendi içerisine almış ve burası bir Gülşeni tekkesine dönüştürmüştür. Yakın tarihlerde Sarı Saltuk Türbesi önünden geçen yol nedeniyle bu kalıntılar yıkılmıştır.
Sekin Tekkesi (Çermik)
Diyarbakır, Çermik ilçesinde Çermik Kalesi’nin güneyinde, Haburman Köprüsü’nün kuzeyinde, yolun sağında bulunan tekke, bir tümsek üzerinde Sekin ismi verilen yerdedir. Tekkenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
Günümüze çok harap bir durumda gelebilen tekke, dikdörtgen planlı, tonoz örtülü kesme ve moloz taştan yapılmış bir yapıdır.