Kabir Azabı Hakkında Gelen Hadisler Babı
Ve Yüce Allah'ın şu kavli:
"... Ölümün şiddetleri içinde, meleklerin de pençelerini uzatarak kendilerine: 'Canlarınızı kurtarın... Bu gün hakaaret azâbıyle cezalandırılacaksınız' dedikleri zaman, sen o zâlimleri bir görmelisin" (ei-Enâm: 93). ie "el-HûnJ\ horluk, zelîllikten ibarettir. "el-Hevn" ise, rıfk ve kolaylık ma'nâsınadır . Ve zikri ulu olan Allah'ın şu kavli: "... Biz onları iki kerre azaba uğratacağız. Sonra da daha büyük bir azaba döndürüleceklerdir"
Ve Yüce Allah'ın şu kavli: tiFir1avn*ın kavmini ise kötü azâb kuşatıverdû: (Azâbdan biri de) o ateştir ki, onlar sabah akşam ona arzolunacaklar, kıyametin kopacağı gün de Fir'avn hanedanını azabın en çetinine sokun (denilecek)" Mü'min: 45-46).
122-....... el-Berâu'bnu Âzib(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Mü 'mine gelinip de mü'min kabri içinde otur*tulduğu zaman, (suâllerden) sonra mü'min: Eşhedu en lâ ilahe ille'-llah ve eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah (= Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muham-med muhakkak Allah'ın Rasûlü'dür) diye şehâdet eder. İşte bu şe*hâdet, Allah 'in şu kavlidir: Allah îmân edenlere dünyâ hayâtında da, âhirette de o sabit sözde dâima sebat ihsan eder (Allah zâlimleri şa*şırtır; Allah ne dilerse yapar)" (ibrâhîm: ıi).
123-.......Bize Şu'be bu geçen hadîsi tahdîs etti ve bunda şu zi*yâde oldu: "Allah îmân edenleri o sabit sözde dâima sabit kılar.., "
(ibrâhîm: 27) âyeti, kabir azabı hakkında indi.
124-....... Salih ibn Keysân şöyle demiştir: Bana Nâfi' tahdîs etti. Ona da İbn Umer haber verip şöyle demiştir: Peygamber (S) Kalîb Çukuru'nda cesedler üzerine vardı da onlara:
— "Rabb'inizin sizlere va'd ettiği şeyi hakk buldunuz mu?" di*ye seslendi.
Peygamber'e:
— Bir takım ölü cesedlere mi hitâb ediyorsun? denildi. Bunun üzerine Peygamber:
— "Sizler bunlardan daha fazla işitir değilsiniz. Fakat bunlar .cevâb veremezler" buyurdu .
125-.......Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) ancak: "Bu ölüler, kendilerine söylemekte bulunduğum sözümün hakk ve doğru olduğunu şimdi muhakkak biliyorlar" buyurmuştur. Nitekim Yüce Allah da: "Zîrâ şübhesiz sen ölülere duyuramazsın. (Arkalarını dön*müş kaçarlarken sağırlara da da'veti işittiremezsin)" (en-Nemi: 80) bu*yurdu.
126-.......Âişe(R)'den: Âişe'nin yanına bir Yahûdî kadını gi*rip, kabir azabını zikretmiş; akabinde de Âişe'ye hitaben: Allah seni kabir azabından korusun, diye duâ etmiş. Bunun üzerine Âişe, Rasû-lullah'a kabir azabım sormuş. Rasûlullah (S) da: "Evet, kabir azabı (hakktır, vardır)" buyurmuştur.Âişe: Ben bundan sonra Rasûlullah'ın hiçbir namaz kılıp da kabir azabından Allah'a sığınmayı terkettiğini görmedim, demiştir.
127-.......İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, o Ebû Bekr'in kızı Esmâ'dan işitmiştir. Esma (R) şöyle diyordu: Rasûlullah (S) bir kerre hutbe yapmaya kalktı ve kişinin ka*birde tâbi' tutulacağı imtihan fitnesini zikretti. Rasûlullah kabir hâl*lerini böyle tafsîlâtıyle anlatınca müslümânlar dehşetlf bir surette feryâdla ağlaştılar. Râvî Gunder: Kabir azabı (hakktır), cümlesini zi*yâde etmiştir.
128-.......Bize Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Enes'ten tahdîs etti. Enes ibn Mâlik (R) onlara şöyle tahdîs etmiştir: Rasûlul-lah (S) şöyle buyurdu: "Kul, kabri içine konulduğu ve arkadaşları ile cemâati geriye dönüp gittikleri zaman -ki ölü bunların yürürken çı*kardıkları ayakkabılarının seslerini bile muhakkak işitir- ona iki me*lek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona:
— Şu Muhammed adlı kimse hakkında ne der idin? diye sorar*lar.
Bu soruya muhâtab olan mü'min kul:
— O'nun Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğunaşehâdetederim, der. Bunun üzerine melekler tarafından:
— Cehennemdeki oturacak yerine bak. Allah bu azâb yerini se*nin için cennetten bir oturacak makaama tebdil etti, denilir de o mü '-min kul, cehennem ve cennetteki o iki makaamını beraberce görür".
Katâde: "O mü'mine, kabri içinde bir genişlik verileceği bize zikrolundu" dedi ve sonra yine Enes hadîsine döndü. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Münafık ve kâfir olan kula gelince, ona da:
— Şu kimse hakkında ne der idin? diye sorulur. O da:
— Ben O 'nun hakkında birşey bilmiyorum. Ben sâdece insanla*rın O'nun hakkında söyleyegeldikleri sözü söylerdim, diye cevâb ve*rir.
Bunun üzerine ona:
— Anlamadın ve uymadın (yâhud: Sen hem anlamadın, hem de Kur'ân'ı tilâvet etmedin; yâhud da: Anlamaz ve uymaz olaydın) de*nir, ve ona demirden tokmaklarla öyle bir vuruş vurulur ki, derhâl şiddetli bir sayha ile bağırır. Bu bağırışı insan ve cinnlerden ibaret olan iki ağırlıktan başka bu ölüye yakın olan her şey işitir.