Tesettüre Riayet Etmek...
Saçların örtülmesi Kur’an-ı kerimde açıkça bildirilmektedir. Türban kelimesi Fransızcadan dilimize girmiştir. Başörtüsü demektir. Bu türban kelimesini de, yine türbana karşı olanlar çıkarmışlardır. Biz başörtüsüne değil, türbana karşıyız diyerek, güya maksatlarını gizlemeye çalışmışlardır. Biz giydiğimiz başörtüsüne yemeni, tülbent, çember gibi başka bir isim versek, bunlar yine karşı çıkacaklardır. Onlar, türbana, eşarba değil, Allah’ın (Başınızı örtün) emrine karşı çıkıyorlar. Türban kelimesi üzerinde durmaları aldatmacadan başka şey değildir. Kur’an-ı kerimde, (Hımar) kelimesi geçmektedir. Hımarın Türkçesi, başörtüsüdür. Fransızcası da, (Echarpe) yani eşarptır. Fransızlar eşarba, (Turban) yani türban da diyorlar. Türkler, Fransızca’dan gelen eşarp kelimesini kullandığı gibi, Farsçadan gelen tülbent kelimesini de kullanıyorlar. Yine Arapça’dan gelen yemeni kelimesi de kullanılmaktadır. Bunlar, edebiyatımıza da geçmiştir. Halkımıza mal olmuştur. Bir mani:
Başında al yemeni
Öldürme zalim beni
Eller ne derse desin
Alacağım ben seni.
Başörtüsüne çember de denmektedir. Çember de manilerde yer almıştır:
Çemberimde gül oya
Gülmedim doya doya
Dertlere karıyorum
Günleri saya saya
Halkımız, başörtüsüne yazma da diyor:
Oyalı yazma başında
Oyaları kaşında
Yeter beklettiklerin
Çeşmelerin başında
Yaşmak kelimesi de Anadolu’da hâlâ kullanılmaktadır; hatta bazı Türk siyaset adamları, halkın gözüne girmek için Bosna’da beyaz yaşmak dağıtmışlardır. Bir mani daha:
Ay doğar anasından,
Bulutun arasından,
Kız saçın görünüyor
Yaşmağın arasından
Çok yerde başörtüsü için bürgü de denmektedir. Her bölgede bir şey söyleyebilirler. Bazı yörelerde kaşbastı da deniyormuş. Başörtünün adı önemli değildir. Önemli olan saçların ve boyun bölgesinin örtülmesidir.
Tesettür ayeti gelmeden önce, cahil Araplar açık saçık giyinirlerdi; hatta Kâbe-yi şerifi bile çırılçıplak tavaf ederlerdi. Tesettür ayet-i kerimesi indikten sonra, yeni bir medeniyet başlamış, bütün Müslüman hanımlar örtünmüşlerdi. Tesettür ayetinden önceki durumu anlatıp, sahabe hanımları açık gezerdi demek, kasıtlı değilse, çok cahilce bir sözdür.
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]
Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi açıklayarak buyuruyor ki:
(Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.) [Mecmaul-enhür, El-mugni]
Hazret-i Âişe validemiz de buyuruyor ki:
(İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler.) [Buhari, Nesai]
"Alıntı
Cevap: Tesettüre Riayet Etmek...
Yirmidördüncü Lem’a
Tesettür hakkında
(Onbeşinci Nota’nın İkinci ve Üçüncü Mes’eleleri iken, ehemmiyetine binaen Yirmidördüncü Lem’a olmuştur.)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ ِلاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلاَبِيبِهِنَّ
ilâ âhir… âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefihe ise, Kur’anın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü, fıtrî görmüyor, “bir esarettir” diyor. (*)
Elcevab: Kur’an-ı Hakîm’in bu hükmü tam fıtrî olduğuna ve muhalifi gayr-ı fıtrî olduğuna delalet eden çok hikmetlerinden, yalnız “dört hikmet”ini beyan ederiz.
******* ÜÇÜNCÜ Hİkmet: Bir ailenin saadet-i hayatiyesi; koca ve karı mabeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık-saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar. Çünki açık-saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzeli görmediğinden, kendini ecnebiye sevdirmeye çalışmaz. Dokuzu, kocasından daha iyisini görür. Ve yirmi adamdan ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O vakit o samimî muhabbet ve hürmet-i mütekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve gayet alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir. Şöyle ki:
İnsan, hemşire misillü mahremlerine karşı fıtraten şehevanî his taşıyamıyor. Çünki mahremlerin sîmaları, karabet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle; nefsî, şehevanî temayülatı kırar. Fakat bacaklar gibi şer’an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık-saçık bırakmak, süflî nefislere göre gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünki mahremin sîması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsavidir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvanî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir!..
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Cevap: Tesettüre Riayet Etmek...