-
İbni Haldun(felsefeci)
(1333 -1406) İslâm-Yahudi felsefesinin yine Batı bölümünden olan bir başka düşünür İbni Haldun'dur. İbni Haldun'un kişiliğindehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif ilk kez gerçek bir "tarih filozofu" ile karşılaşıyoruz. İlkçağda tarih felsefesihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif hemen hemenhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif yok gibidir.
Antik dönemin filozofları daha çok doğa ile ilgilenmişlerhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tarihe fazlaca ilgi duymamışlardır. Ortaçağın başlarında bu durum tümüyle değişti. Tarih felsefesinin Augustinus'un sisteminde ne kadar geniş yer aldığını hatırlayacağız.
Ancak Augustinus'un tarih felsefesihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tümüyle dini temellerden çıkarılmış olan bir tarih yapısalcılığıdır. Oysa İbni Haldun'unhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tarih felsefesi karşısındaki tutumu tamamen farklıdır. O tarih felsefesini "empirik" bir temel üzerine kurmaya çalışır.
Birçok tarihi incelemeler yapmış olan ve özellikle İslâm devletlerinin tarihini çok iyi bilen İbni Haldun'un araştırmalarında şu durum dikkatini çekmiştir: İslâm devletleri kuruluyorhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif belli bir gelişme dönemi yaşıyorhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif sonra da yıkılıyor. İbni Haldun'a göre tüm devlet kuruluşlarının kaçınılmaz sonu budur. Acaba bunun nedeni ne olabilir?
Devletlerin önce yavaş yavaş yükselip sonra da gerilemesi neden kaynaklanıyor? İbni Haldun bu sorundan önce bir başka konuyu ele alıyor: İnsanları bir devlet halinde birleştiren sebep nedir? Bu soruya verdiği yanıtta İbni Haldunhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif "dayanışma" kelimesiyle karşılayabileceğimiz bir kavramıhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif açıklamaları içine alıyor.
Tarih felsefesinihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif ilk olarakhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tarihi olaylara dayandıran İbni Haldunhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif İslâm felsefesinin en dikkat çekici isimlerinden biridir. İbni Haldun öncelikle şu soruyu soruyor: Bir devlet olarak yanyana yaşayan insanların bu birliktelikleri neye dayanır? Bu soruyu İbni Haldunhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif "dayanışma" kavramı ile yanıtlıyor.
Ona göre toplum yaşamında ancak "dayanışma bilinci"nin bulunduğu yerdehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif yani bireylerin birbirini karşılıklı olarak destekledikleri yerde dayanışma olanağı vardır. Acaba dayanışma duygusu neye dayanır? Bu duygu çeşitli etkilerehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif söz gelişi ortaklaşa ırk birliğinehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif din birliğinehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tarihi kader birliğine dayanabilir.
İbni Haldun için önemli olan noktahttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tüm bu temellerden "önce" insanda bir topluluk bilincinin var olması gerekir. Yani insan öteki insanlarla akraba olduğu için değilhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif akrabalık "bilincini" duyduğu için dayanışma duygusu taşır. Ya da insan aynı dine bağlı olduğu için değil dehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif böyle bir bağın bilincine sahip olduğu için kendisini ötekiler ile dayanışma içinde duyar.
O halde bir bağın var olduğuna ait olan bilinçhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif bağlılığın kendisinden daha önemlidir. Çünkü söz gelişi aynı kandan gelindiğine dayanan bir dayanışma bilincihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif bu ortak biyolojik birlikhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif yalnızca bir yanılgı olsa bilehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif yine dehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif gelişme olanağı bulur. Bir başka deyişle diyebiliriz ki: Devlet biyolojik bir birlik olmayıp "ruhsal" bir birliktir. Devleti ayakta tutan "bilinç"tir. Bu bilincin dışında kalan bağların gerçekten var olup olmadığı konusuhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif ikinci derecede önem taşır.
İbni Haldun'a göre her devlethttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif belli bir şablona göre "gelişir". Her devlet başlangıçtahttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif köylü sınıfına dayanan "tarım" devletidir. Nüfusun artması ile devlet şekli değişme gösterir. Devlet köyden "kent"t bir gelişme içindedir.
Başlangıçta devleti sırtlayan sınıf köylülerdi. Yavaş yavaş devleti kent halkı taşıyacak duruma geldi. Ancak devletin köyden kente geçişihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif köylülerden kentlilerin eline geçişihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif kaderci (fatal) bir yapıya sahiptir. Çünkü bu gelişmehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif zorunluluklahttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif bireyciliğe yol açar.
Bir başka deyişle: Devletin köyden kente geçmesihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif devletin asıl temeli olan dayanışma duygusunun "gevşemesine"http://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif zayıflamasına neden olur. Kent yaşamı bireyleri birbiriyle yarışmaya ve mücadeleye sürüklerhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif bireyler zengin olmaya eğilimlidirler. Böylece bu gelişim devletin şeklini zorunlu olarak değiştirir.
Her devlettehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif devletin bir "yönetici" sının vardır. Köy devletinde yönetici sınıf köylünün "güvenine" sahiptir. Yönetici sınıf ile devleti sırtlayan sınıf arasında bir güvenin bulunmasıhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif köy devletlerinin karakteristik özelliğini oluşturur. Fakat devlet köyden kente geçtikçehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif halkın devlete ve onun yöneticilerine olan güveni kaybolmaya başlar ve bu gibi devletler daha çok "dikta"ya yönelir. Ancak; bu durum ile devletin göçmesine doğru bir adım atılmış olur.
Tarihî araştırmalardan İbni Haldunhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif bir devletin ancak "dört kuşak" yaşayabildiği sonucunu çıkarır. Devletlerin kurulmalarıhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif bir yükselme dönemi yaşamaları ve sonunda batmalarıhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif "genel bir yasa "dır. Bu yasahttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif devletin bir organizma olduğu anlamına gelmez. Aksine devletlerin gelişimi "psikolojik" bir temele dayanır. Böylece İbni Haldunhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tarih felsefesini temelinde psikoloji bulunan ve gözlemlerinin ürünü olan bir sosyolojiye dayandırmış oluyor.
İbni Haldun'un yaşadığı dönem (1300 - 1400 araları)http://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif aynı zamanda Batıda da tarih felsefesinin konu edilmeye başlandığı bir zamana rastlar. Nitekim İbni Haldun'dan biraz sonrahttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif Batıda "Makyavelli" yetişmiştir.
Bundan önce de değindiğimiz gibihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif özünde doğayla ilgilenen Antik dönemhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif tarih felsefesiyle ilgili konulara oldukça yabancıdır. Ortaçağ ile bu konu değişti. Söz gelişi Augustinus'un felsefesinde doğa konularından çok tarih konuları ön plândadır.
Ancak Augustinus'un tarih felsefesi din kitaplarından yararlanmış tarih bağlantılarıdır. Augustinus tarih felsefesinihttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif daha çokhttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif pek yakın olduğuna inandığı kıyameti anlatmak için yazmıştır. Gerçekten deneye dayanan bir tarih felsefesini isehttp://www.hossohbet.com/forum/image...es/virgul1.gif ancak Ortaçağın sonlarında buluruz.