Büyük Fırka Arasını Düzeltir" Sözü Bâbî
Ve zikri ulu Allah'ın şu kavli: "Eğer mü'mirilerden iki zümre birbiriyle döğüşürlerse, aralarım bulup barıştırın*'
(el-Hucurât: 9) .
13-.......Bize Sufyân ibn Uyeyne, Ebû Mûsâ İsrail'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben el-Hasen el-Basrî'den işittim. O Allah'a yemîn ederek şöyle diyordu: Vallahi Alî'nin oğlu Hasen, Muâviye'yi (Medâin'de) dağlar misâli ordu birlikleriyle karşılamıştı. Amr ibn Âs, Muâviye'yi harbe teşvîk ederek:
— Ben (karşımızda) öyle ordu birlikleri görüyorum ki, onlar kar*şılarındaki (sayıca ve keyfiyetçe) akranı olan orduyu kesin surette bo*ğup öldürmedikçe, geri dönmeyecektir, dedi.
Muâviye de Amr ibn Âs'a -ki vallahi Muâviye bu iki adamın hayırhsıdır-:
— Ey Amr! Eğer muhaliflerimiz askerlerimizi veya askerlerimiz muhaliflerimizi öldürürlerse (Allah'ın ifâsını emrettiği) insanların iş*lerini benim adıma yerine getirmeyi kim üzerine alır? Bana bu öldü*rülenlerin kadınlarına, yetîm ve dullarına bakmayı kim tekeffül eder? dedi.
Ve (barış için) Hz. Hasen'e, Kureyş'ten ve Abdu Şems oğulları'n-dan iki kişiyi: Abdurrahmân ibn Semure ile Abdullah ibn Âmir ibn Kurayz'ı gönderdi. Ve bunlara hitaben:
— Haydi şu adama (Alî'nin oğlu Hasen'e) gidiniz. Ona barışı arzediniz. Ona (barış istediğimi) söyleyiniz. Ne arzu ederse onları öğ*renip geliniz! dedi.
Bunlar Hz. Hasen'e gittiler, huzuruna girip konuştular. Ve (Muâviye'nin tekiîfini) söylediler. İsteklerini sordular. Hasen ibn Alî bun*lara cevaben:
— Bizler Abdulmuttalib oğulları'yız. (Kerem ve cömertliğe alış*mışız. Halifelik adına) Beytu'l-mâl'den bize düşen hisse nedir ki? (Onunla etrafımızdaki muhtaçları infâk edeceğiz.) Şübhesiz bu üm*met (görüyorsunuz, ihtiyâçtan) kendi kanı içinde şaşırmış birbirini kırıyor, dedi.
Onlar cevaben:
— Muâviye size şöyle şöyle (mal, elbise, erzak) arzediyor; (bun*ları dağıtırsınız) ve daha neye ihtiyâcınız varsa onu sormamızı ve si*zin bildirmenizi istiyor, dediler.
Hz. Hasen:
— Bu söylediğiniz şeyleri bana karşı kim tekeffül edip üzerine alır? dedi.
Muâviye'nin elçileri:
— Biz bunları senin için üzerimize alırız! dediler.
Ve Hasen ibn Alî her ne istediyse, onlar "Biz te'min ederiz" di*ye karşıladılar, Hasen bu suretle (yânî vâki' olan şartlar üzerine dînî maslahatı ve ümmetin maslahatını gözeterek) Muâviye ile sulh and-laşması yaptı.
el-Hasen el-Basrî şöyle dedi: Ben Ebû Bekre (Nufey' ibn Haris -R)'den işittim; o şöyle diyordu: Ben Rasûlullah'ı minber üzerinde torunu Hasen ibn Alî yanıbaşında olduğu hâlde gördüm. Kendisi bir kerre cemâate, diğer bir defa da Hasen ibn Alî'ye dönüp, ona işaret ederek şöyle buyuruyordu: "Şübhesiz bu benim oğlumdur, bir sey-yiddir (şeref sahibi efendidir). Allah'ın bu oğlum sebebiyle müslü-mânlardan iki büyük fırkanın arasını düzeltmesini umarım."
Ebû Abdillah Buhârî dedi ki: Alî ibn Abdillah bana şöyle dedi: el-Hasen el-Basrî'nin Ebû Bekre'den işitmesi, bize ancak bu hadîs ile sabit olmuştur.