Kalplerde olanı ortaya çıkaran zorluk anları
Kalplerde olanı ortaya çıkaran zorluk anları
“Onlar, kendilerine insanlar: “ Size karşı insanlar toplandılar, artık onlardan korkun dedikleri halde imanları artanlar ve: Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” diyenlerdir. Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah’tan bir nimetle geri döndüler.” (Al-i İmran, 173)
Allah Kur’ân’da mü'minleri, diğer insanların sahip olmadıkları bir çok özelliğe sahip olan bir topluluk olarak anlatmıştır. Al-i İmran sûresindeki bu âyette de, bir çok insanı sadakatsizliğe sürükleyen bir zorluk anında, halkın verdiği tepkiyle müslümanların tepkisi arasındaki farklılıktan örnek verilmiştir. Çoğu insanın korku duyduğu ve karışıklık çıkacağını zannettiği bir olaya müslümanlar, halkın hiç beklemediği bir cevapla karşılık vermiş ve kendilerine zarar vermek için büyük bir kalabalığın toplandığı bu yerden, bir bolluk ve bereketle geri dönmüşlerdir. Çünkü esas hayatını ahiret yurdunda sürdüreceğini bilen bir insanla, bütün hayatının dünyada geçireceği kısa bir süre kadar olacağı zannıyla yaşayan bir insanın karakteri doğal olarak çok farklıdır. Bu nedenle Allah’tan korkan ve O’na karşı asla haddi aşmayan müslümanların tepkileri, fikirleri, ahlâkî yapıları ve karakterlerinin, alışılmışın dışında bir asalete ve güzelliğe sahip olması, yaşadıkları toplumlarda onların hemen farkedilmelerine sebep olur.
Halkın arasında çoğu kimse birbirine sınırsız güven duyabileceği dostluklar kuramazken, müslümanların arasında hiç görülmemiş bir sadakat ve bağlılık söz konusudur. Bir çok kimse kendisinden başka bir kişiyi düşünüp gözetmezken, onların arasında adeta yarışırcasına bir fedakârlık, hoşgörü ve bağışlayıcılık vardır. Bu da, halkın dikkatini iman sahibi kulların üzerine çevirir. Tarih boyunca yaşadıkları toplumlarda, hem ahlâkî hem de aklî olarak halkın oldukça ilerisinde olan müslümanlar, sahip oldukları estetik anlayışı, bulundukları yerlerde oluşturdukları güven ortamı, hikmetli ve etkileyici konuşmalarıyla da insanların özenerek baktıkları örnek bir model oluştururlar.
Cenâb-ı Allah Kur’ân’da mü'minlerin bu ahlâkî vasıflarını överken, onlara verilen nimetlere gözlerini dikecek olan bir kısım samimiyetsiz insanların varlığından da bahseder. Müslümanların yaşadığı yerlerdeki temizliği, zenginliği ve güvenilirliği farkeden ve iman etmedikleri halde sırf bu ortamdan faydalanabilmek için onlarla birlikte olmayı talep eden bu insanlara karşı, dikkatli olmaları için samimi kullarına uyarıda bulunur. Nitekim tarih boyunca, müslümanların arasında sevgi ve saygı göreceğini, korunup kollanacağını, temiz ve güzel evlerde oturup, en güzel şekilde ağırlanacağını farkeden bir çok insan, onlarla beraber olmayı talep edip aralarına karışmak istemiştir.
Ancak bütün bu nimetlerin, dinin yayılabilmesi için verilen zorlu bir mücadele sonucunda bu mücadeleyi yürüten imanlı insanlara Allah’ın bir ikramı olduğunu hesap edememeleri, samimiyetsiz insanları çok zor bir duruma düşürür. Çünkü mü'minlerin zor durumlar karşısındaki asaletini, cesaretini ve aklını taklit edemeyen bu tip insanlar, müslümanların yaşantılarına ayak uyduramazlar. “Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah’tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar.” (Nisa Sûresi, 77)
Bu korkunun sebebi, müslümanlar gibi bir inanca ve cesarete sahip olmadıkları halde, Allah’a olan sadakatlerinden ve inançlarından dolayı biraraya gelmiş olan bu kişilerin arasında bulunmaları ve her an ikiyüzlülüklerinin açığa çıkacağından endişe duymalarıdır. Nitekim müslümanlarla birlikte yaşamayı menfaat elde edebilmek umuduyla ısrarla talep eden ve bu yüzden de kendilerini imanlı gibi gösterenler, zaman geçtikçe Allah’ın vaadi gereği teker teker ortaya çıkmaya başlarlar. “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah’ın kendilerini hiç ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?” (Muhammed Sûresi, 29)
Bu insanların ortaya çıkmasına sebep olan olaylar, müslümanların imanını arttıran ama zayıf bir insanda da büyük bir korku ve yılgınlık oluşturan zorluk anlarıdır. Müslümanların “imanlıyım” diyen kimselere gösterdikleri ihtimamdan, hoşgörüden, sevgi ve saygı dolu tavırlardan istifade etmek isterken kendilerini zorlu bir mücadelenin içinde bulan bu insanlar, inananların Kur’ân’da neden asla yenik düşmeyen farklı bir kavim olarak anlatıldığını, zorluk anlarındaki tavırlarını gördüklerinde daha iyi anlarlar. Her türlü zorluk karşısında Allah (c.c.)’ın Kur’ân’da tarif ettiği ahlâka göre tepki veren ve bu ahlâk üzerinde ömür boyu kararlılık gösteren Müslümanlar, halkın görmeye alışık olmadığı bir cesaret, sadakat ve dirayetin sahibidirler.
Cenâb-ı Allah, Müslümanların bu ahlâk farklılığının hangi tip olaylar karşısında ve nasıl ortaya çıktığına dair âyet-i kerimelerde bir çok örnekler vermiştir. Aynı zamanda bu örneklerde, dünyevî menfaatler umarak kendilerini imanlı gibi gösteren ve bu şekilde müslümanların arasında barınabilmeyi umud eden insanların zorluk anlarındaki korkuları ve yılgınlıkları da anlatılmaktadır. Allah-u Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de, Müslümanların, altlarından ve üstlerinden ordularla sarıldıkları zaman dahi hiç bir şekilde gevşeklik göstermediklerini; nimet elde etmek umuduyla imansızlıklarını gizleyen insanların ise ölüm korkusuyla baygınlık geçirdiklerini ve korkudan oldukları yerde kalakaldıklarını anlatmaktadır.
Mal ve can kaybına uğrama tehlikesinin başgösterdiği durumlarda da samimiyetsiz insanların, Allah’a ve müslümanlara karşı bütün güvenlerini yitirip isyan ederlerken, müslümanların Rablerine karşı asla nankörlük etmedikleri ve Allah’ın yardımından bir an bile şüpheye düşmedikleri bir çok âyet-i kerimeyle bildirilmiştir. Kimi zaman Müslümanlar, Allah’ın dinini yaymaya çalışırken bir açlık ve yorgunlukla da karşılaşabilirler. Bu durumlarda müslümanların arasına karışmış olan bu insanlar, hemen evlerine dönerek mücadeleyi bırakmak için izin isterlerken, Müslümanların bu zorluklara güzel bir sabırla sabredip Allah’tan bağışlanma dilemeleri, Cenâb-ı Allah tarafından Kur’ân’da örnek tavır olarak gösterilmiş ve ahirette tüm bunların karşılığının kat kat verileceği bildirilmiştir.
İşte bütün bu zorluklar Allah’a iman etmeden müslümanlara bahşedilen nimetlerden istifade edebileceğini düşünenlerin, safha safha onların arasından ayrılmalarına sebep olmuştur. Çünkü müslümanların beraberliği, onların mescitleri, temizlikleri, hikmetli sohbetleri, saygıları ve sevgileri, güzel ahlâklarının ve kalplerindeki imanın bir karşılığı olarak onlara verilmiştir. Ve Allah, içindeki öfkeyi gizleyerek bu nimetlerden faydalanmak isteyen kişilerin kalplerindekilerini muhakkak açığa çıkaracağını ve müslümanların arasında böylelerini barındırmayacağını vadetmiştir.
Böylece Allah-u Tealâ’nın adaleti gereği temiz olanlar, murdar olandan ayrılacak ve maddî-manevî apayrı bir hayatla yaşatılacaklardır.
Serap Akıncıoğlu, Yeni Asya, 6 Mayıs 1998.
--------------------------------------------------------------------------------