Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (2)
Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (2)
Kur’ân-ı Kerim’de Karun kıssasında değer ölçüsü zenginlik olan kişilerin ruh halleri oldukça detaylı olarak anlatılmaktadır. Cenâb-ı Allah Karun’a verdiği malı “Biz ona öyle hazineler vermiştik ki anahtarları birlikte taşımaya davranan güçlü bir topluma ağır geliyordu” şeklinde tarif etmiş, buna karşı Karun’un kendisine verilen malla âhireti aramaya davet edildiği de belirtilmiştir.
Ancak Karun kendi ahlâkındaki birçok insan gibi, elde ettiği maldan şımararak sevince kapılmış, “Ve bu bende olan bilgi dolayısıyla bana verilmiştir” diyerek azmıştır.
Karun kıssası son derece önemlidir çünkü bugün de etrafımızda aynı zihniyete sahip insanlar görmek mümkündür. Kavminden mümin olmayanların Karun’un bu büyüklenen tavrına karşı gösterdikleri tepki ise, bugün çevremizde örneği bulunan insanlardan farklı olmamış dünya hayatını istemekte olan bu kişiler “Ah keşke Karun’a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı gerçekten o büyük bir pay sahibidir” diyerek onun yaşadığı hayata özenmiş, ona karşı büyük bir hayranlık beslemişlerdir.
Mümin olanlar ise bu kişilere “Yazıklar olsun size, Allah’ın sevabı iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır. Buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz” diyerek onları Allah’ın razı olacağı bir yola çağırmışlardır. Ancak yapılan çağrılar ne zenginliği ile azan Karun’a ne de ona sadece sahip olduğu malı nedeniyle ona büyük saygı duyan kavmine fayda getirmemiştir. Ancak Cenâb-ı Allah Karun’a bahşettiği fakat kendisinin değerini bilmediği malı elinden geri aldığında ona özenenler “Vay demek ki Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip yaymakta ve kısıp daraltmaktadır. Eğer Allah bize lutfetmiş olmasaydı bizi de şüphesiz batırırdı. Vay demek ki gerçekten inkâr edenler felâh bulamaz” diyerek malın gerçek sahibinin Allah olduğunu anlayabilmişlerdir. (Kasas Sûresi, 76-82)
Ayetlerden de anlaşıldığı gibi Karun ve ona özenenler klasik cahiliye topluluğudur. Karun’un yaşadıkları dünya hayatında hem kendisine, hem çevresindekilere, hem de kendisinden sonraki nesillere ibret olmuştur. Ancak Karun’dan önce de sonra da zengin olup ölene kadar zengin kalan, ama malı Allah’a yakınlaşmak için değil hevası için kullanan birçok insan gelip geçmiştir. Sonuçta dünyadayken ölümü bir an bile düşünmeyen, adeta hiç ölmeyecekmişçesine hırslarına kapılan bu insanlar da ömürlerini doldurup asıl yurtlarına dönmüşlerdir. Allah’ın kendilerine nimet olarak verdiği malı büyüklenmek için kullanan bu insanları âhirette büyük bir hüsran beklemektedir.
Oysa İslâm ahlâkının hakim olduğu toplumlarda paranın Allah rızasını kazanmaktan başka hiçbir değeri yoktur. Müminler dünya hayatının geçici olduğunu asıl yurdun ise âhiret olduğunu bildikleri için dünya hayatına değer vermez, sahip oldukları herşeyi Allah’a yakınlaşmaya bir vesile olarak kabul ederler. Hak ve helâl yollardan zengin olmak için çalışır, Allah’ın verdiği kadarına gönülden şükrederler. Tek dilekleri Allah’ın rızasını kazanmak olan bu insanlar, hiçbir şekilde üstünlük ölçüsü olmadığını bildikleri mallarını sonuna kadar Allah’ı en çok razı edecek şekilde kullanırlar. Sadece denenmek için kendilerine verildiğini bildikleri mallarını, Allah’a yakınlaşmaya bir vesile sayarlar. Örneğin Hz.Süleyman duasında, “Gerçekten ben mal sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim” (Sad Suresi, 32) diyerek müminin mala bakış açısını en güzel şekilde özetlemiştir.
Serap Akıncıoğlu, Yeni Asya, 13 Ekim 1997.
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (1)
Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (2)