Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (1)
Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (1)
Müminlerin hayatlarının her ânında yaşadıkları Kur’ân ahlâkı, dost ve arkadaş seçiminde de kendini gösterir. Onlar için bir insana sevgi ve saygı duymanın tek ölçüsü takvadır. Bir insan İslâm ahlâkını ne derece üzerinde taşıyıp İslâm’ın kendisine sunduğu hayatı ne derece uyguluyorsa, müminlerin ona karşı saygı ve sevgisi de o derece büyük olur.
Oysa İslâm ahlâkının yaşanmadığı toplumlarda insanlar hem kendi değerlerini hem de karşılarındaki insana verecekleri değeri sahip olunan mala göre belirlerler. Bu kişiler malın gerçek sahibinin Allah olduğunu, dilediği kişiye dilediği kadar takdir ettiğini ve Allah’ın mal da dahil olmak üzere bahşettiği her şeyi insanları denemek için verdiğini kavrayamazlar. Parası olanlar her girdikleri ortamda büyük bir ihtimam ve ilgiyle karşılanırlar. Onların bu parayı hangi yollardan elde ettiği, ne için kullandığı, sözkonusu kişinin nasıl bir ahlâka sahip olduğu hiçbir önem teşkil etmez. Toplumun tek üstünlük ölçüsüne sahip oldukları için kendilerinden emin ve oldukça gururlu olan bu insanlar, gördükleri sevgi ve ihtimamı hak etmediklerini vicdanen fark etmiş olmalarına, hatta gördükleri sevginin samimî ve candan bir sevgi olmadığını bilmelerine rağmen bunu hiç önemsemezler.
Şu kısa dünya hayatında imtihan için yaşadıklarını unutup Allah’ın hiçbir şekilde razı olmayacağı birçok tavır sergileyen bu insanların en önemli özelliği kibirli olmalarıdır. Kendilerinden fakir olanları hor görür, onları önemsemeyerek alay eder hatta açıkça rencide ederek küçümserler. Mal onlar için Allah’a yönelmeye ve Allah’ın rızasını aramaya vesile değil, önemli bir enaniyet unsurudur. Buna karşı fakir olanlar da oldukça güvensiz bir tavır göstererek karşılarındaki kişinin kendilerine yönelik gerçekleştirdiği ezici tavırları normal karşılarlar. Paralı olan birinin yanında parasız olanın ezikliği her halinden belli olur. Açık açık konuşulmasa da herkes bilir ki zengin her durumda haklı fakir ise her zaman haksızdır.
Paranın bu derece önemli olduğu, sevgi, saygı, ihtimam gibi her türlü üstünlüğün paraya göre belirlendiği bir toplumda yaşayan insanlar için saygın bir hayatın şartı olan parayı elde etmekten başka çıkar yol kalmamaktadır. Bunun için adaletsiz ve ahlâka aykırı olsa da her türlü yol meşru sayılır. Rüşvet, yolsuzluk, sahtekârlık başta olmak üzere herşey normal karşılanır. Hatta ahlâk dışı yollarla zengin olan bir çok kişi oldukça büyük takdir görerek örnek alınır. Herkes o kişilere özenir, toplumdaki ahlakî ve ekonomik çürümüşlük kimseyi ilgilendirmez. Herkes yalnızca kendini düşünerek yaşar.
Oysa zengin için de fakir için de son aynıdır. İnsan istediği kadar iltifat görsün, o değer verilen bedenler sonunda toprağın altına girecek, mal-mülk gibi gereksiz yere hırsı yapılan herşey burada bırakılarak dünyadan göç edilecektir. İnsanın yapayalnız olarak Allah’a hesap vereceği o an geldiğinde sahip olduğu hiçbir şey ona bir fayda sağlamayacak, sadece dünya hayatı boyunca Allah rızası için işlediği salih ameller onu kurtarmaya vesile olacaktır.
Serap Akıncıoğlu, Yeni Asya, 12 Ekim 1997.
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (1)
Allah'ın kendisine verdiği mal ile şımaran Karun (2)