Meşrutiyetin engelleri ve şeriat
Meşrutiyetin engelleri ve şeriat
Bediüzzaman, Münazarat isimli eserinde meşrûtiyetin engellerini anlatırken halk ümitsizliğe kapılmıştı. Bu iyi şey ülkede herşeye rağmen kökleşmeli, mutlaka neşv ü nemâ bulmalıydı. Halk, "Biz me'yus olduk; daha ne vakit bize gelecektir?" dediklerinde onlara şu moral gücü aşıladığını da görüyoruz:
"Yeis, aczden gelir. Yeis, mâni-i herkemaldir [her türlü mükemmelliğe engeldir]. Hamiyet ise, şiddet-i mevânie [şiddetli engellere] karşı şiddetli metânet etmektir. Halbuki şu zaman, mümteniât-ı âdiyeyi [normalde imkânsız olan şeyleri] mümkün derecesine indiriyor. Çabuk yeise inkılâb eden hamiyet, hamiyet değildir.
"Ben, sizi tembellikten kurtarmak için kabahatlerinizi gösteririm. Ona çabuk gelmek istiyorsanız, işte marifet ve faziletten demiryolunu yapınız; tâ ki, meşrûtiyet, medeniyet denilen şimendifer-i kemâlâta [kemalât trenine] binip ve terakkıyat tohumlarını bindirerek, kısa bir zamanda mânilerden kurtulup geçerek size selâm etsin. Siz ne kadar yolu acele ile yapsanız, o da o derece acele ile gelecektir."1
Her zamanın bir hükmü, hükümranı, ağası olduğunu söyleyen Bediüzzaman, istibdat döneminin mânevî hâkiminin de kuvvet olduğunu söyler. Onun için geçmişte kılıncı keskin ve kalbi katı olan yükselirdi. Meşrûtiyetin zenbereği, ruhu, kuvveti, hâkimi ve ağasının ise hak, akıl, marifet, kànun, efkâr-ı âmme olduğunu belirtir. Kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa yalnız o yükselecektir, der. İlim yaşını aldıkça arttığı, kuvvet yaşlandıkça güçten düştüğü gibi, kuvvete dayanan Ortaçağ hükümetlerinin sönmeye mahkûm olup günümüz hükümetlerinin ise ilme dayandıkları için Hızırvârî bir ömre kavuştuklarını söyler.2
Görüldüğü gibi, orijinal tesbit ve örneklerle süslediği Münazarat isimli eserinde Bediüzzaman, meşrûtiyetle ilgili kafa karıştıran ve akla gelebilen soruları da cevaplandırıp meşrûtiyeti benimsetmeye çalışır. Onu Şeriata muhalif görenlere ise şu cevabı verir: "Ruh-u meşrûtiyet Şeriattandır, hayatı da ondandır."3
Bediüzzaman, meşrûtiyeti zihinlere iyice nakşetmek için büyük adamın meşrûtiyetle bağıntısı, özellikleri, kimlerin büyük adam olup olamayacağı üzerinde de durur. Meşrûtiyeti anlatırken, şahsın bir hiç ve kuvvetin kànunda olduğunu, aksine istibdadın esasını ise kuvvetin şahısta oluşu ve kànunu keyfine göre uygulaması teşkil ettiğini, bu sûretle hakkın kuvvete mağlup düşeceğini özellikle vurgular.4 "Meşrûtiyet, hâkimiyet-i millettir. Yani efkâr-ı âmmenin mücessem misâli olan milletvekilleri hâkimdir; hükümet ise hizmetkârdır"5 der.
Bediüzzaman'ın meşrûtiyetle ilgili tespitleri, onun için koyduğu şablon cumhuriyet ve demokrasi için de aynen geçerlidir. Zâten sonradan yeniden gözden geçirip yayınladığı eserlerinde meşrutiyetin yerine cumhuriyet ve demokrasiyi koymuştur.
--------------------------------------------------------------------------------
1. A.g.e., s. 29-30.
2. A.g.e., s. 32-33.
3. A.g.e., s. 38.
4. A.g.e., s. 38.
5. A.g.e., s. 42.
Şaban Döğen, Yeni Asya, 9 Temmuz 1998.
--------------------------------------------------------------------------------