-
Âsayiş nasıl sağlanır?
--------------------------------------------------------------------------------
Âsayiş nasıl sağlanır?
Bir ülkenin huzuru, esenliği, güvenliği, âsâyişi kadar önemli birşey olamaz. Zâten iktidar da bunun için olunur. Anarşi ise huzuru bozar. Çünkü o âsâyişin düşmanıdır. Mâdem idarenin en önemli vazifesi halkının huzur ve saadetini sağlamaktır, anarşiye meydan vermemektir. Bunun için de bir kısım tedbirler almak zorundadırlar.
Bu önemli konuya bir neşter atan Bediüzzaman, bu millet ve vatanı, sosyal hayatı anarşilik belâsından ve dehşetli tehlikelerden kurtarmak için beş esasın gerekli olduğu üzerinde durur. Bunlar ise şunlardır: (1) Merhamet, (2) hürmet, (3) emniyet, (4) haramı helâli bilip haramdan çekinmek, (5) serseriliği bırakıp itaat etmektir. İşte Risâle-i Nur sosyal hayata baktığında, bu beş esası temin edip âsâyişin temel taşlarını yerleştirmek için bakmaktadır. O halde böyle önemli bir fonksiyon üstlenen bir esere ilişilmemeli, aksine sahip çıkılmalıdır. Ona ilişmek demek, anarşilik hesabına, vatan, millet ve âsâyişe düşmanlık etmek demektir.1 Ne yazık ki eserleriyle huzurun, sulhun garantörü olmuş bu büyük insan âsâyişi ihlal bahaneleriyle mahkemelere çıkarılacak, sorgulanacaktı.
Afyon Mankemesinde savcı, “Altı yüz bin fedâkâr talebesi var. Beş yüz bin nüsha Risâle-i Nur’dan neşretmiş, belki âsâyişe zarar gelir” dediği zaman dayanamayan Bediüzzaman, “Mâdem altı yüz bin fedâkâr talebesi var. Bu on beş senedir bana bu kadar zulüm ediliyor. Birtek vukûâtı hiçbir zabıta ve mahkeme gösteremedi” dedikten sonra, “Ey müdde-i umûmî! Eğer bin müdde-i umûmî, bin emniyet müdürü kadar âsâyişin teminine Risâle-i Nur hizmet etmemiş ise Allah beni kahretsin. Siz de bana ne ceza verirseniz verin”2 demek zorunda kalmıştı. “Benim yüz ruhum da olsa âsâyişe fedâ ediyorum”3 diyen Bediüzzaman, hakiki bir Müslümanın, samimi bir mü’minin hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmayacağını; dinin şiddetle menettiği şeyin fitne ve anarşi olduğunu4 söylüyordu. Bir Müslümanın dinini terk ettiğinde ise Hıristiyan ve Yahudîlerin aksine, bütün bütün bozulacağını, böyle bir Müslümanın bolşevik de olamayacağını, bütünüyle anarşist olup mutlak bir istibdattan başka birşeyle idare edilemeyeceğini de5 belirtiyordu.
Evet, böyle bir anarşistin ruhunda üstünlük, kemâl namına birşey kalmaz, vicdanı bozulduğu için sosyal hayat için bir zehir haline gelir.6 Öyleyse bu memleketi idare edenlerin; herşeyden önce ülkenin sulh ve sükûnu için Risâle-i Nur’un derslerine taraftar olmaları gerekiyor.
_______________________
1. Tarihçe-i Hayat, s. 273.
2. Emirdağ Lâhikası, s. 449.
3. A.g.e., s. 450.
4. Tarihçe-i Hayat, s. 566.
5. Şuâlar, s. 443.
6. Emirdağ Lâhikası, s. 191.
Şaban Döğen, Yeni Asya, 19 Temmuz 1997.
--------------------------------------------------------------------------------