Başarı-Hedef İlişkisi Üzerine
Başarı-Hedef İlişkisi Üzerine
“Şuuraltınının Hedefe Açık tutulması” isimli bir yazımızda şöyle demiştik: “Şimdi bize ‘hedefi nasıl tanımlayacağımız, zihnin hedefe nasıl açık tutulacağı, hedefe nasıl kilitleneceğimiz,verilen emre şuuraltının nasıl ikna edileceği’ sorulacaktır tahmin ederim. Ümid ederim bunların cevaplarını önümüzdeki aylarda tartışmaya fırsatımız olur.”
Çok değerli dostlar, aradan neredeyse aylar geçti. Bu sözleri sizler gibi ben de unuttum. Gözden uzak olan gönülden de uzak olurmuş. Değerli okuyuculara tek tek ulaşıp bu soruların cevaplarını merak edip etmediklerini sormak isterdim.
Başarı o kadar önemlidir ki insanlar bütün emeklerini başarı uğrunda feda ederler. Başarı uğrunda acı çekerler, kalplerinin ezilip bunalmasına da razı olurlar. Bazıları için üniversiteye girmek, bazıları için iyi bir iş bulmak ve bazıları için de çok para kazanmaktır başarı.
Oysa ortam herkesi alıpta aynı başarıya sürüklemez. Başarmak için çırpınanlar, kendilerini başarıya sürükleyen bir nehir içerisinde bulamazlarsa öylesine akıp gidiyorlar. Halbuki kader hiç kimseyi böyle bir akıbete mahkum bırakmamıştır.
Başarı ve başarının en önemli unsuru olan “hedef” üzerine yazılan kitapların milyonlar satması insanların bu konuya ne kadar önem verdiklerini gösteriyor.
Başarı ilgisiz insanlar için bir defa önemliyse bizim için binler defa önemli olmalıdır. Başarı sadece maddi zenginlik, statü yüksekliği, psikolojik tatmin (tanınma, sevilme, sayılma, önemli olma ) gibi kişisel unsurlarda sabit kalmaz. Biz bunlardan çok daha büyük amaçlara sahibiz. Çünkü bizim başarımız sonsuzluktaki mutluluğumuzu da mükemmelleştirecek, bize Kainatın Sahibinin sevgisini kazandıracaktır. Dahası, bütün insanlık bizim başarımızın neticesinden faydalanacaktır. Bütün cansızlar, bütün bitkiler, bütün hayvanlar... Dinimize göre bir alimin bin kuldan daha hayırlı olması bu yüzdendir. Bir alimin ölümüne balıkların, taşların bile ağladığını söyleyen alimler vardır. Çünkü alim yani ilim adamı insanlığa ve evrene ışık saçandır, hoş sada bırakandır, başarılı olandır.
Konu üzerinde düşünen herkes başarmanın en önemli kapısının ‘hedef” olduğunu söylüyor. Milyonlar rastgele bir akıntıda sürüklenir. Tıpkı gideceği yönü bilmeyen gemi gibi. Neden çok az kişi “hedef kapısından” girmesi gerektiğini bilmiştir ve bu kapıdan girmiştir? Birisi kolumuzdan tutup bizi bu kapıdan içeri almadıysa neden başkalarını suçlayarak boşu boşuna çırpınalım?
Kainatın düzeni hedef üzerine kurulu. Hedefi olmayan bir karınca , bir mikrop veya bir güneş gösterilebilir mi? Nasıl da hedeflerinin peşinde son nefeslerini verinceye, ezilip çürüyünceye kadar çırpınıyorlar!
Bizler karınca değiliz, bir ot yaprağı değiliz. İnsanız... Üstelik kainatın sırlarının anahtarlarını çözüp anlayabilecek yeteneklere sahip olan varlıklarız. Nasıl olur da bizleri başarıya götürecek yolları önemsemeyiz.
Başarı-hedef ilişkisi üzerine yapılan orjinal çalışmaların son zamanlarda hep batı merkezli olmasına şaşarım. Milyonlar satan kitaplara bakınız: “Yaratıcı İmgeleme” Shakti Gawain, “Sınırsız Güç” Anthony Robins, “Mutluluk ve Zenginlik Yolları” M. R Kopmeyer. “100 de 100 Düşünce Gücü” Jack Ansign Addington ve diğerleri... Üstelik bu kitapların çoğu doğru tespitlerin arasına bir yığın saçma sapan felsefi kırıntıları sıkıştırdıkları halde ne kadar çok ilgi görüyorlar.
Başaranların nasıl başardıklarını öğrenemezsek bunun yolunu deneme-yanılma ile öğrenmeye ömrümüz yetmeyebilir. Oysa bizler hemen şimdi başarmak zorunda olanlardanız sevgili dostlar.
Başarılı olmanın hedeften başka unsurları da vardır. Ancak hedef unsurunu çok iyi kavrayan diğer unsurları rahatlıkla çözer.
Gelin önce hedef unsurunu birlikte çözelim. Geliyor musunuz?
Haklısınız. Bu köşede hedef üzerinde yazılanlar bıktırdı artık. Bazıları gibi bunların hiç bir işe yaramayacağını düşünebilirsiniz. Bunların hiş bir işe yaramamaları bunları sadece bir genel kültür bilgisi gibi görenler içindir. Eğer bu konu çok önemli olmasaydı parayı çok seven insanlar bu konuda uzmanlaşmak ve gerekli alışkanlıkları kazanmak için milyarları aşan yatırımlara girişebilirler miydi?
Ne yazık ki “her insan için dahi olmaya götürebilecek bir yol yaratılmıştır ama insanlar için bu yolları bulmak ve bu yollardan geçmek zor gelmektedir.”
Ama bizler zorluklara talip insanlarız. Biz bu dünyaya dünyada yaratılan her şeyin temsilcisi olarak gönderildiğimizin farkındayız. Bizler zorluğa talip olmadığında çok şükür ki zorluk bizlere talip oluyor. Anlayacağınız başka çaremiz yok. Gelecekteki yüksek ufuklar bizi bekliyor.
--------------------------------------------------------------------------------