-
Kainat insanı
KAİNAT İNSANI
Mehmet Şirin Seven
Marifetli hokkabaz, başını kaldır da bak.
Gökte bir oynayan var, yıldızlarla kaydırak.
İnsana verilmiş duygu ve kabiliyetler akıl, sır, ruh,
hayal gibi latifeler kainatın içinde varolan alemlere
sanki birer örnektirler.
Evet insan küçültülmüş bir alemdir. Bu alemle kainat
arasında benzerlikler olduğu şimdi daha iyi
anlaşılıyor. Çünkü, Astronominin kainatla ilgili
yaptığı araştırmalar gösteriyor ki, kainat da insan
gibi canlı ve ona benzediği görülüyor. Crap
nabulasının merkezine yakın bir yerde bulunan pulsar
saniyede 30 defa nabız atışı gibi sinyaller
göndermektedir. Kainatın kalbi diyebileceğimiz böylesi
yıldızlar insanı hayrete düşürüyor, Allah’ın azametini
tefekkür ettiriyor.
Nasıl her insanın yüzüne ve parmak ucuna ayrı ayrı
birer mühür vurulmuşsa, galaksilerin yüzlerine de ayrı
ayrı şekiller , mühürler ve desenler nakşedilmiştir.
Parmak izlerinin farklılığını ancak 19.yüzyılda
keşfedebilen insanoğlu, şimdi yüz milyarın üzerinde
olduğu söylenen galaksilerin parmak izlerini daha
yeni yeni keşfetmeye başlamıştır.
Dünyanın en güçlü optik teleskopu olan Maunt Palomar
(ABD) rasathanesindeki 200 inçlik Hale teleskopunun
gözlem sahası içine 800 milyon galaksi girmektedir.
Kainatta ise 100 milyar, belki daha fazla galaksi
olduğu tahmin ediliyor, bununla birlikte her bir
galakside de milyarlarca yıldız bulunuyor. Mesela,
Samanyolu galaksisine 2,2 milyon ışık yılı uzaklıkta
bulunan Andromeda galaksisinin yıldız sayısı 300
milyar olarak hesaplanmış, Samanyolu galaksisinde ise
200 milyar yıldız bulunmaktadır. Gül
goncası gibi ve farklı farklı renklerde ve desenlerde
bir bahçeyi süsleyen rengarenk çiçekler misali,
gökyüzünün güzel yüzünü süslendiren galaksiler
öylece ölçülü ve desenli bir şekilde yaratılmışlardır.
Evet, galaksilerin planını çizemeyen onları öylece
güzel yaratamaz; nihayetsiz bir kudret içinde
nihayetsiz bir san’at ve o san’at içinde de
nihayetsiz bir farklılık gözlere görülmesi gösteriyor
ki, onları öyle yaratan zat her şeyi bilen ve gücü
yeten bir yaratıcıdır.
Birbirine sarılı çok yapraklı bir gül goncası olan şu
alemimiz gösteriyor ki, güzelliği seven bir
mahiyette yaratılan insanoğlunun gözleri önüne serilen
hadsiz güzellikler, san’atını pek güzel bir surette
yapan yaratıcının kendini insanlara tanıttırıp,
sevdirmek istediğini göstermektedir. Mimar Sinan’ın
Süleymaniye’sindeki ihtişamı ve güzelliği hayretle
seyreden insanın, binler güzellikler içine sarılı bir gül
goncası olan şu alemin, gözlerimizin hayranlıkla bakan
bakışları karşısında yaratacısını düşünmeyip, böylesi
bir güzelliğin ve mükemmelliğin yaratıcısını sevmemesi,
nasıl ki insaniyetini sukut ettirir; öylede onu sevmek
ve muhabbet etmek de insaniyetin icabı olduğu
gibi, kendimizi ona sevdirmeye çalışmak da insanlık
borcumuzdur.
Öyle bir kainatta yaşıyoruz ki, uçsuz bucaksız.
Astronomi bilginlerince gözlemlenebilen en uzak
cisimler olarak guasarların ışığı dünyamıza
milyarlarca senede ancak gelebilmektedir. Çapı 100 bin
ışık yılı olan Samanyolu galaksisi bile saatte 10 bin
km hızla giden bir roketle kat etmeye kalksak, bu
seyahat tam 15 milyar 800 milyon sene alırdı.
Evet bizce mühim olan kainatın niçin yaratıldığıdır,
nasıl olduğu değildir. Hücreden yıldızlara kadar nasıl
her varlık kendisi için tayin edilen vazifeyi eksiksiz
ve kusursuz yapıyorsa, öyle de insan da yaratılış
gayesini ve kainatın niçin yaratıldığını düşünüp
idrak etmesi gerektiği gibi üstüne düşen vazifelerini
de yerine getirmeye çalışmakla mükelleftir.
Dolayısıyla Ey İnsan! Düşün, ara, bul ve saadete
kavuş.