Doğuştan İdam Mahkumlarına
___Furkan Aydıner____
Doğuştan İdam Mahkumlarına
Muhterem Arkadaslar!
Size bugun cok ilginc bir hikaye anlatacagim.. hikaye diyorum ancak su anda yasanmaya devam eden ibretli bir hikaye..
Siz hic kesin olecegi gunu ve hatta saati size bildirip sizi cenaze namazina cagiran biri ile karsilastiniz mi? Sanirim hayir dediniz.. ancak ben evet diyorum.. dun yatsi namazinda boyle bir davet aldim yarin oglen saat birde davete icabet edecegim.. iste hikayesi..
Islam`dan uzak beldelerde yasamak bazen insana bazi guzeliklerin kiymetini hissetiriyor.. sanirim bundandir ki burada gidebilecegimiz biricik camimize vakit namazlarinda cogunlukla istirak etmek bir aliskanlik haline gelmis.. ulasim kolayligi cogu muslumanin en azindan yatsida bulusmasina vesile oluyor.. iste dun yatsi vaktinde adet oldugu uzere camimizde namaza istirak ettik.. namaz sonrasinda bir kardesimiz bize en yakin arkadasinin bizleri kendisinin cenaze namazina bekledigini beyan etti.. Sizin bizim gibi bu alemde hayatini devam ettiren ve saglik yonunden hicbir problemi olmayan bu kardesimiz siz belki bu yaziyi okuyunca baska aleme coktan intikal etmis olacak.. cunku yaklasik 9 saat sonra olum hakikatini bizzat yasayacak.. evet Rabb`imiz rahmeti ile olum vaktini gizlemis. Ancak bu kardesimizin ne zaman olecegi artik gaybi olmaktan cikmistir… (cok buyuk olasilikla) … hergun ummadik bir sekilde yuzbinlerin basini kesen ecel celladi bu sefer randevu vererek bu vazifeyi ifa edecek.. gerci tahkiki iman, mumine hastalik, kaza vs. araclarin hatta Hz Azrail`in bile perde oldugunu, asil hayati alanin Mumit isminin sahibi Rabb`ul alemin oldugunu ders verir.. ve yine hayati O diledigi an verip bizi dunyaya gonderdigi gibi, diledigi anda bizden geri alacak ve bizi baska aleme gonderecek.. bundandir ki “yarin olecekmis gibi ahirete calismak” bir nebevi mesaj olarak kulaklarda cinlamaktadir.. iste sozunu ettigimiz kardesimiz bu hadisin manasina tam masadik biri.. “yarin olecegini bilerek bugunu hatta son 9 saatini yasiyor..” sanirim sizleri cok merak icinde biraktim… lafin kisasi yarin sabah 6`da (ABD yerel saatiyle) bir mumin kardesimize verilen idam cezasi infaz edilecek..
30 sene once daha 19 yasinda iken hapse dusmus.. ve idamina karar verilmis.. bu karar karsisinda 30 yil mucadele vermis ancak sonucta infazdan kurtulamamis.. hapiste idama mahkum olanlarin cogu gibi(dun bu hadiseye aktaran kardesimize gore bu oran %60 ) bu kardesimizde gercek kurtulusu Islam`da bulmus ve son on senedir suurlu bir imanla hayatini gecirmis… idama mahkum her insanin yaptigi gibi butun hukuki yollari kullanmis ancak sonucu degistirememis.. idam fermani Governor tarafindan da imzalaninca artik saatleri saymaya gelmis sira…Hastalik gibi musibetlerle geldiginde olumu siradan bir olay olarak gormeme ragmen randevu ile gelen bu olumu dogrusu nefsim cok ibretli buldu… sanirim benim nefsim yalniz degildi bu tavrinda, camiye dun aksam istirak eden her nefis yarim saat bu ibretli hadiseye kulak verdi..
Herkes merak dolu gozlerle konusana bakiyor.. adeta idama mahkum birinin hisiyatini butun detayiyla ogrenmek istiyordu… aslinda butun gozlerdeki ifade ayni seydi.. Ya Rabbi biz idam olmak istemiyoruz.. bizi ebediyetten baska birsey tatmin etmez…cunku,“İnsanın fıtrat-ı zîşuuru olan vicdanı, saadet-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet, kim kendi uyanık vicdanını dinlerse, "Ebed, ebed!" sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek o vicdan, o ebed için mahlûktur. Demek, bu vicdanî olan incizap ve cezbe, bir gaye-i hakikiyenin ve bir hakikat-i cazibedârın yalnız cezbiyle olabilir..”(Sözler.489)
Evet 9 saat sonra olecegini bilen bu insana dunyanin en zingini olan Bill Gates servetini bagislasa bir teselli verir mi.. peki Bill Gates ve onun gibi sirf dunyaya yatirim yapanlar cok farkli bir durumda mi...
“Rivayet-i hadiste vardır ki, her sabah bir melâike çağırıyor:
Yani, "Ölmek için tevellüd edip dünyaya gelirsiniz; harap olmak için binalar yapıyorsunuz" diyor.( 4 el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2041; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadir, 5:483, no: 8053; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 1:94.)”(Lemalar.248)
Sanirim bizler gibi sizler de bu idamlik kardesimizin son anlarini merak ediyorsunnuz.. gercekten acaba su anda ne yapiyor.. nasil bir hallette son anlarini geciriyor.. kisaca anlatayim.. buradaki yasalara gore idama mahkum biri ile en yakin akrabalari bile dogrudan gorusemez.. ancak demirlikler arasinda uzaktan uzaga konusubilirler.. bu kardesimizde 30 yildir sadece uzaklarda gozlerini kisarak gorebilmiz esini ve annesini.. bu ayriligin acisini bilmiski yasa koyanlar, idam mahkumlarina son gunde 3 saatlik bir basbasa gorusme imkani bahsetmisler.. iste bugun saat 2 ile 5 arasinda 30 yildir demirlikler arasinda uzaktan uzaga birbirini suzen bir anne evladi ile ve bir hanim esiyle 3 saat doya doya gorustuler… acaba nasil gecti o 3 saat.. neler yaptilar.. neler konustular.. gercekten doydular mi…dogrusu o saatlerde ben hep saatime baktim… benim icin siradan saatlerdi.. ancak biliyordum ki 30 yildir basbasa gorusmemis ve bir dahada gorusmeyecek sevgililerin bulustugu son andir.. elimden gelseydi butun saatleri tutup durduracaktim o an.. cunku fitrat idama razi degildi.. aslinda onlarin halletini ne kadar cok bilmek isterdim.. mumkun olsaydi kendisini ziyaret eder ve durumunu bizzat musahede etmek isterdim..gel gor ki kanunlar artik idami kesinlesmis birinin ucuncu kislerce ziyaretine izin vermiyor… her ne ise onlarin kanunlari cismime engel olabilir ancak hayal hicbir mani tanimaz.. bende hayalen gidip onlarin hissiyatini ogrenmeye calıstim…
Acaba kendisine Sualar`daki su hikayeyi okusaydim ne derdi:
“Meselâ, bu hapsin bahçesinde asmak için darağaçları konulmuş ve onların dayandıkları duvarın arkasında gayet büyük ve umum dünya iştirak etmiş bir piyango dairesi kurulmuş. Biz bu hapisteki beş yüz kişi, herhalde, hiç müstesnası yok ve kurtulmak mümkün değil, bizi birer birer o meydana çağıracaklar. Ya "Gel, idam ilânını al, darağacına çık" veya "Daimî haps-i münferit pusulasını tut, bu açık kapıya gir" veyahut "Sana müjde! Milyonlar altın bileti sana çıkmış. Gel al" diye her tarafta ilânatlar yapılıyor.
Biz de gözümüzle görüyoruz ki, birbiri arkasında o darağaçlarına çıkıyorlar. Bir kısmın asıldıklarını müşahede ediyoruz. Bir kısmı da, darağaçlarını basamak yapıp o duvarın arkasındaki piyango dairesine girdiklerini, orada büyük ve ciddî memurların kat'î haberleriyle görür gibi bildiğimiz bir sırada, bu hapishanemize iki heyet girdi. Bir kafile ellerinde çalgılar, şaraplar, zâhirde gayet tatlı helvalar, baklavalar var. Bizlere yedirmeye çalıştılar. Fakat o tatlılar zehirlidir, insî şeytanlar içine zehir atmışlar. ” (Şualar,178-179)
Dogrusu oglen yemegini yerken merak ettim..acaba ailesi ona tatli goturmus muydu.. icine zehir atmak soyle dursun Haci Baba`dan bile alinma olsaydi acaba yermiydi.. gercekten acaba son iki gundur agzina hicbirsey goturebilmismidir..
Acaba farkli bir asirda yasadigimizdan dem vuranlara nasil cevap verirdi: Deme, "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalb olup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peydâ ediyor.”(Sözler.155)
Acaba son kez dunya gozu ile evladina bakan sefkat sahibi anne aglamak disinda evladina iki kelam edebilmismiydi.. 3 saate neler sigistirmisti.. acaba tam uc saatin sonunda ayrilma vaktinda evladinin idam edilmeyecegine dair kendisine bir mesaj gelseydi ne yapardi.. yada imanla su mesaji tam anlasaydi..
“Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.”(Mektubat.220-221)
Biz yine bu asli vatana yolculuk yapacak idam mahkumuna donelim… dun arkadasin anlatigina gore su anda Kuran`i dinliyor. Ailesi ve esi kendisinden ayrildiktan sonra saat saat 11`e kadar en yakin arkadasi yaninda kalacak ve kendisini olume hazirlayacak.. her halde kabir kapisina gelmis, kefenini aldirmis, cenaze namazina davetiye cikarmis birini dunyalik hicbir sey fayda vermez.. O`na bundan sonra gida ve sifa olacak yalniz Kuran`dir.. sanirim o su anda 8,5 saat sonra olecigini kesin bilen biri olarak en buyuk bir ihlasla Kuran`in tesselli dolu mesajina kulak veriyor.. belki de iman kulagi ile su dersleri aliyor Ilahi Kelam`dan…
“Ticaret ve memuriyet için, mühim vazifelerle bu dâr-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insanlar, ticaretlerini yapıp, vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmam ettikten sonra, yine onları gönderen Hâlık-ı Zülcelâllerine dönecekler ve Mevlâ-yı Kerîmlerine kavuşacaklar. ” (Mektubat.222)
sanirim yarin kabirde hesaba cekilmeden simdiden kendini hesaba cekmistir.. hic olmazsa firsat elde iken bu son anlarinda Rabb`i Rahim`ine iltica edip aff dilemekten baska da care yok…
Yarin kabre yanliz basina girecek bu kardesimiz hic olmazsa son anda biraz daha amel defterine hayir yazdiramk icin mumkun oldugu kadar cok kisinin cenazesine namazina katilmasini arzu etmis.. acaba kefenini almis, kabre adimini atmak uzere iken su mesaji nasil yorumlardi:
“Ey biçareler! Mezaristana göçtüğünüz vakit, "Eyvah, malımız harap olup sa'yimiz hebâ oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip dar bir toprağa girdik" demeyiniz, feryad edip me'yus olmayınız. Çünkü sizin herşeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl sizi celb edip yeraltında muvakkaten durdurur, sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz. ”(Mektubat.221)
suphesiz butun bunlari ve daha kafamdaki bircok sorunun cevabini bilmiyorum.. belki bir kismini son anlarini birlikte paylastigi arkadasina yarin sorup ogrenmek nasip olur.. ancak surasini biliyorum ki.. bu idam mahkumu kardesimiz bir kac daha Kuran nuru ile medet aradiktan sonra saat 11`de arkadasindan ayrilacak ve sabah vaktindeki vuslat anina madden ve manen son hazirliklarini yapacak.. herkes uyuyup sabah kalktiginda yeni bir gunu “dun gibi” siradan bir ganimet gibi bilirken, o buyuk ihtimalle hic uyumadan gun dogumu ile beraber icine dogacagi yeni bir alemi dusunecek… korku, umit, kaygi arasinda gecen birkac saatten sonra sabah idam elbisesi giydirilecek ve idam masasina yatirilacak… artik 2-3 dakika sonra bu dunyaya veda edecek birini son sorusunu soracaklar.. evet son sozun nedir diyecekler.. O`da(camideki arkadasin ifadesine gore) “Eshedu enlailaheillallah ve eshedu enne muhemedden resululuah” diyecek.. ve dunyadaki bu son kelam zabit altina alinacak.. acaba bu kelami soyledikten sonra siringa ile kendisine zehir enjecte edilirken su hakikati dusunebilecek mi:
“ Yani, mevti veren Odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır. İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki:
“Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Otuz İkinci Sözün âhirinde denildiği gibi, dünyanın bin sene mes'udâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun. Müptelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazî mahbuplarda ve bütün mevcudat-ı dünyeviyedeki hüsün ve cemal, Onun cilve-i cemâlinin ve hüsn-ü esmâsının bir nevi gölgesi; ve bütün Cennet, bütün letâfetiyle, bir cilve-i rahmeti; ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizaplar ve câzibeler, bir lem'a-i muhabbeti olan bir Mâbud-u Lemyezelin, bir Mahbub-u Lâyezâlin daire-i huzuruna gidiyorsunuz. Ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennete çağırılıyorsunuz. Öyleyse, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.
Hem şu kelime şöyle müjde veriyor, diyor ki:
Ey insan! Fenâya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip düşünmeyiniz. Siz fenâya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahip ve Mâlik-i Hakikînin tarafına gidiyorsunuz. Ve Sultan-ı Ezelînin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz.”(Mektubat.223 )
Evet ebediyetten baska birsey ile tatmin olmayan vicdan icin ne buyuk bir mesaj.. ancak daha da onemlisi aslinda idama mahkum edilen bir kisi veya bin kisi degil degil.. aslinda eger iman olmazsa butun insanlik “dogustan idama mahkum”dur.. yarin olecegini bilen idam mahkumunden tek farki infaz tarihinin belli olmamasi.. bu ebedi idamdan kurtulmanin tek caresi iman vesikasini almak almaktir.. ancak ne gariptir ki cogumuz bu hakikati tam idrakten aciz yasiyoruz..
Bunu tam hisseden Soz Sultani’ninin sozleri ile mesajimiza son verelim:
“Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.”(Sözler.196)
“Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahmân'a teslim eyledim; gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.”(Sözler.205)
NOT: sizler cenaze namazina istirak edemiyorum diye uzulmeyin.. ayni manayi en azindan su anda bir fatiha okuyarak bir derece ifa edebilirsiniz…
Furkan Aydıner, 7 Haziran 2000, "Dostlara yazılmış bir mektupdan"
Yorumlarınızı furkanaydiner@hotmail.com email adresinden yazara ulaştırabilirsiniz.
--------------------------------------------------------------------------------