-
Talim-terbiye
___Ali Ferşadoğlu___
Talim-terbiye
İster kesintili, ister kesintisiz olsun, "eğitim ve öğretimin" gaye ve hedefini ortaya çıkarmazsa; boş ve basit tartışmalarla vaktimizi heba ederiz. Evet, eğitim ve öğretimin gayesi nedir? Eğitim ve öğretimin kaynağı, temeli, hedefi, Yüce Rabbimizin, yâni Alim–i Mutlak olan Rabb–i Rahimimizin esma ve sıfatlarını mütalaaya dayanır. Denebilir ki, "İnsan bu âleme, ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için" gönderilmiştir.
İnsanın ulvî ve süfli sıfatları, duyguları, hisleri vardır. Ulvî sıfatları tekemmül ettirip, öne çıkarıp, tezahür ettirip; süflî sıfatları törpülemek, had ve kayıt altına almaktır gerçek eğitim ve öğretim. İnsan, Allah'ın isim ve sıfatlarına âyine olabilen bir varlıktır. Meselâ, Allah Alim–i Mutlak'tır. İnsanda bunun cüz'i tezahürü ise, "ilim"dir. Allah Mürîd'dir. İnsana da cüz'i bir irâde vermiştir. Allah Rabbi–i Rahîm'dir. İnsan da şefat ve merhametten bir parçacık tecelli etmiştir.
İşte "eğitim ve öğretim", "İlim ve Rab" sıfatlarına dayanıyor diyebiliriz.
Kâinat bir kitaptır. İnsan ise onu okumaya gönderilmiştir.
İnsan, kâinatın küçük bir misâlidir. Kâinatta ne varsa, onun küçük bir örneği de insanda tecelli etmiştir. Meselâ, dünyamızda çeşitli elementler var, madenler var, sular var. İnsanda da var. Kâinatta, yâni varlık âleminde "çekim–itme" kanunu var. İnsanda da "gadab–sevgi" kanunu var.
Varlık âleminde çeşitli varlıklar var. İnsanda da o varlıkların özellikleri yansımaktadır. Burada aslolan, iyi, güzel ve mükemmel olan özellikleri, "eğitim ve öğretim" yoluyla almasıdır. Veya onları kullanmsını öğrenmesidir. Bu duygu ve hislerini, ifrat ve tefritten uzaklaştırarak, "vasat" mertebede tutmasıdır. Hayvanlar ve nebatlar âleminin özellikleri, "eğitim ve öğretim"in şekline göre insanda tezahür eder.
Meselâ, insanlara, "Koyun gibi, aslan gibi, yılan gibi, tilki gibi, akrep gibi, ot gibi, odun gibi" diye vasıflar yakıştırırız. Onda bu sıfatlar bulunuyor deriz. Varlıkların özeti, veya bütün varlıklardan bir haslet taşıyan insan, "aslan, koyun, ot" veya bir başka sıfatı öne çıkarmıştır. İşte eğitim ve öğretim, yüce ve ulvî sıfatları ortaya çıkarmaktır.
İnsanlar neden okurlar? İstikballerini kazanmak, adam olmak, rahat ve huzurlu bir hayat geçirmek için... İstikbal dediğimiz şey, Nerede ise 15–25 yılı bulan "eğitim ve öğretim"i çıkardıtan sonra, geride 40–60 sene kalmaktadır. Elbette, bunca zahmetler, sıkıntılar, masraflar bu kısacık "istikbal" için değmez. Öyle ise, gerçek istikbâl, "ebedî, sonsuz" olan gelecetir. Orada rahat ve huzura avuşmak için, okumak gerektir. Yüce duygularımızı, istidat ve kabiliyetlerimizi inkişaf ettirmemiz icap eder. İşte gerçek eğitim budur.
Bu eğitim de, başta iman ilmidir, marifettir, muhabet, yâni sevgidir. İnsanın dünyaya gönderilmesinin esas gayelerinden birisi budur. Biraz daha açarsak; etrafımıza baktığımızda, bütün varlıkların, atomundan hücresine, mikrobundan akrebine, zehirinden ağaçlarına kadar her varlığın bir vazifisinin bulunduğunu görüyoruz. Hiçbir şey başıboş değil. Zehirden ilâç yapılmakta, mikroplar, yâni baktriler olmazsa, hayat, bir mevsim içinde felç olmaktadır. Eğer, bakteriler, yerlere düşen yaprak, hayvan leşlerini imha edip azot haline getirmezse, yığılmalar meyadana gelece ve hayat çekilmez olacaktır. Demek, zehir, mikrop ve hayvanların bir vazifesi vardır. Öyle ise, mükemmel cihazlarla donatılmış olan insanın vazifesi nedir? Bir diğer ifâdeyle, insanın dünyaya gönderilmesinin sebebi nedir? Kesin olara bilmeliyiz ki, yaradılışın "en büyük, en yüksek" gayesi ve neticesi, "İmân–ı billah"tır. Yâni, Allah'a imân. İnsanlığın en yüsek makamı, "iman–ı billah" içindeki "marifetullah"tır. Yâni, Allah'ı, esma ve sıfatlarını tanımaktır. Ki, Onun isim ve sıfatları, kâinatta tecellî etmiş, herbir fen ve ilim onu incelemete, onu öğrenmeye çalışmaktadır. Meselâ, "tıp" ilmi, Allah'ın "Şâfi" ismine, mühendislik, matemati, geometri, "Mukaddir" ismine dayanmaktadır. Böyle herbir Esmâ–i Hüsnâ'nın tezahür ettirdiği, kaynaklık ettiği bir ilim ve fen vardır. İşte, gerçek ilim, bilgi, mârifet, bu isimlerin tecellisini öğrenmek, anlamaktır.
İnsanların en parla saadeti ise, "marifetullah"tan sonra, "muhabbetullah"tır. Yâni, Allah'ı sevmektir. Evet, Allah'ın isim ve sıfatlarını öğrenen, o sıfat ve isimlerin, hem kendi enfüsî, dar dairesinde, hem de afâkî geniş âlemde tezahür ettiğini bilecek, sayamayacağı, şuuruna varamayacağı kadar ni'metlerle kuşatıldığını öğrenecek, Ona muhabbet edecektir. İşte imân ilmi, aynı zamanda, ilim ve fenlerle meşgul olmanın zevkini de yaşattıracaktır insana. Onun neticesi de, tabiî olarak hem dünyaki kısacık istikbali temin, hem de âhiretteki sonsuz istikbâli netice verecektir.
En dindar kesilenlerimiz, "futbolcuların, artistlerin, şarkıcıların" isimlerini, özelliklerini ezberleyip; Esmâ–i Hüsnâ'nın mânâ ve tecellilerini öğrenip anlayamazsa, bu nice okumaktır, bu nice eğitimdir, bu nice öğretimdir.
Yeni Asya, 26 Ağustos 1997
--------------------------------------------------------------------------------