-
İlk Ev
İlk Ev
Zannederim ilk ev de bu devrede tutuldu?
- Evet, 1968 senesi hac dönüşüne İzmir Müftüsü Ahmed Karakullukçu bir imam arkadaşla Ankarâ ya beni almaya gelınişlerdi. O zamanlar üniversiteli arkadaşların kaldığı evler vardı. O akşam 35 kadar üniversite talebesi sohbet için toplnmışlar bizi de davet etmişlerdi. Ahmed Karakullukçu Bey ile beraber gittik. O zamanlar bu kadar üniversite talebesinin böyle evlerde kalması ve kendilerini bu şekilde dindar yetiştirmeleri çok büyük bir hadise idi. Ve Ahmed Karakullukçu, onlan bir arada görünce çok duygulanmış, son derece memnun olmuştu. Yolda gelirken bana, "Biz de böyle bir ev açalım. İzmir'e gidişte ilk işimiz bu olsun. Siz bir ev tutun, istediğiniz talebeleri de yetiştirin, kirasını ben İlim Yayma Cemiyeti'nden temin ederim" dedi. Böylece Tepecik tarafındaki ilk evi tutmuş olduk.
Ahmed Karakullukçu'nun bu hizmeti unutulacak gibi değildir. O bunlan söyleyince dünyalar benim olmuştu. O gün için 500 liraya tuttuğumuz bu evin bir sene kadar kirasını İlim Yayma Cemiyeti'nden alarak o ödedi. Ve İzmir'de bu türlü hizmetlerin başlamasına ilk nüve bu evle atıldı...
Burası iki katlı bir binaydı. Üstünde de bir çekme kat vardı. Fırsat buldukça ben de bu eve gidip geliyordum. Abdullah Aymaz, Ali Candan, Mehmed Atalay ve Hüseyin Rençber Beyler devamlı kalan arkadaşlanmızdı.
Orası mahalle olarak çok kötü bir mahalleydi. Fakat bu evde hikmetini bilemediğim bir ruhanilik vardı. Gece geç vakitlere kadar kalırdım ve aynlmak bana çok zor gelirdi. Ancak Kestanepazarı'ndaki mesuliyetim sebebiyle dönmek zorundaydım.
"Ey Habib-i Şefik"
Bu evde unutamadığım bir hatıram oldu. Mübarek gecelerden biriydi. Arkadaşlarla İşaret'ül İ'caz kitabını okumaya başladık. Gece geç vakit bazı arkadaşlar yattılar. Muazzam Bey'le okumaya devam ettik. Tam, "Ey Habib-i Şefik! Ey Şefik-i Habib" ifadesini okurken evin duvarlarından inilti sesleri gelmeye başladı. Ben beş defa aynı iniltili ve hicran dolu sesi duydum. Ses "Of! Of!" diyor ve duvar adeta vuslat hasretiyle inliyordu. Muazzam Bey, ben üç defa duydum, dedi. Ben ise beş defa aynı iniltiyi duymuştum.
12 Mart Muhtırasından biraz evvel Buca ve Bonrova'da da ev açıldı. Bornova'daki evi Mustafa Birlik Bey alıvermişti. Babasından kalma dükkanlan sattı, eline 85 bin lira para geçti. 15 bin lira da başka arkadaş verdi ve 100 bin lira ile ev alındı. Birlik'lerin henüz ciddi bir evleri yoktu.
Yine o dönemlerde 18 bin liraya bir yer daha alınmıştı. Ben hacdâ iken orası satıldı. Oradan alınan paraya biraz daha ilave yapılarak Fettah'taki ev alındı. Fettah'ın elli metre karelik bir salonu vardı. Orada çok sayıda insan toplanıp sohbet yapabiliyorduk. Fakat daha sonra burası Hyde Park'a döndü. Önüne gelen, gelip nutuk atmaya başladı. Hayr-ı kesir için şerr-i kalil irtikap edildi ve satıldı.
Bizi içeriye aldıklarında arkadaşlara orayı satın, diye rica ettim. Çünkü artık oranın hizmet vereceğine inanmıyordum. Sağolsun, arkadaşlar beni kırmadılar. Ben içerde iken orasını sattılar. Daha sonra da o para ile Hatay'daki ev satın alındı.
Kestanepazan'ndaki gerginlik gün geçtikçe artıyor, azalmıyordu. Güzelyalı tarafında bir ev bulmuştum. Bir gece eşyalarımı topladım ve talebelerin de yardımıyla bir arabaya yükledim. Ve gözyaşları içinde, gönlüm hicranla dolu olarak Kestanepazan'ndan aynldım... Beni beş sene barındıran tahta kulübemi çok özleyecektim. Uzuvlarım vücudumdan koparıılmış gibi oldum. Ben kulübemle, Kestanepazarı'yla ve onlardan da önemlisi canım kadar sevdiğim talebelerimle öylesine bütünleşmiştim...