Düşünen kafalar ve duygularla köpüren kalbler, bir ruh etrafında birleşmeli ve bütünl
Düşünen kafalar ve duygularla köpüren kalbler, bir ruh etrafında birleşmeli ve bütünleşmelidir:
Günümüzde, “şu hale bak, herkes parça parça... Birleşmek lâzım, neden birleşmiyoruz?” sözleri, hemen her seviyede insanın tekrarlayıp durduğu ve ağızların en çok gevelediği sözlerdendir. Önce, bundan bahseden bir mü’mine tatlı bir sohbet havasında “Birlik ve beraberlikten anladığın nedir; sonra, birleşmekten ne anlıyorsun? Parça parça oluşumuzun sebepleri nelerdir?” diye sormak ve “Önce vak’ayı tesbit ve teşhis edelim, sonra da çare neyse ona bakalım” teklifinde bulunmak, herhalde daha muvafık olur.
Öyle ya, teşhis edilmeyen bir hastalığa reçete verilmez ki! Hem, bugün şu şartlarda bu sözü söyleyip duran mü’minlere teşhis ve tedâvi çaresini sorduğumuzda, alacağımız cevap herhalde, “parça parça” denilen düşüncelere yenilerini eklemekten başka bir işe yaramayacaktır. Öyle ki, bu mevzûda ortaya kişi adedince ve düşünce sayısınca birleştirme formülü çıkar desek sezâdır.
Öyleyse, diyelim ki, her akıl, mantık ve düşünce sahibi, kendine uygun bir birlik ve beraberlik formülü buldu.. Bu durumda,“Arkadaş, benim de bir fikrim ve mantığım var; benim de ilmim, irfanım ve kültürüm var; benim de düşünce tarzım ve elimde ölçülerim var” diye tek tek fertler veya liderler ortaya çıkacak veya çıkarılacaktır. Hayır, mes’eleyi tabiat ve hayat realiteleri içinde ele almak ve Kâbe etrafında binlerce insanın aynı duygu ve düşünce içinde dönmesi gibi, binler düşünen kafa ve duyguyla köpüren kalbi, bir “Bir” etrafında bütünleştirmeye ve birleştirmeye çalışmak, herhalde işin en doğrusu olsa gerek...