Ashâb-ı Kiram’ın hayatı yaşanıp yaşatılmalıdır:
Ashâb-ı Kiram’ın hayatı yaşanıp yaşatılmalıdır:
Kalb ve düşüncemizin istikamet ve canlılığı için Peygamber Efendimiz’in hayatı-ı seniyyelerine, Sahabe-i Kiram, Tâbiîn-i izam ve sırasıyla asırlara ışık tutan salih kimselerin hayatlarına ait tabloların müşahadeye sunulması, okunması, dinlenmesi, mütalâa edilmesi ve hayatımıza bunlarla renk ve şevk katılması bir başka çaredir. O büyük nümunelere kendini ve hayatını mukayese edebilen bir insan, “Onlar öyleydi, ya biz nasılız?” deyip, kendisini muhasebeye çekecek ve böylece önden çekici, arkadan da itici bir güce sahip olacaktır.
Yalnızca kutlama ma’nâsına ‘anmak’ veya haz duymak için değil, gerçekten onlar gibi olma düşüncesi ve iştiyaki içinde, heyecan dolu bir sîne ile geçmişe ait kıssaları okumak ve dinlemek ve neticede kendi hayatımızı onların hayatına göre ayarlamak, üzerinde titizlikle durulması gerekli bir husustur. Halkın karşısına çıkar ve anlatır, mefahirimiz ve tarihimizle iftihar ifâde eden nutuklar çeker, “Biz yıldırımlar gibi çakan asil ve necip bir milletin, değişik dünyaların bağrına kıvılcımlar gibi yağan torunlarıyız” deriz de, biri çıkıp bize, “Onlar öyleydi, ya siz nasılsınız; nerdesiniz, ne yapıyorsunuz?” derse ne cevap vereceğiz.! Önemli olan, bu sorunun cevabını verebilmektir.
Her insanda yaratılıştan gelen bir taklid ve benzeme arzusu vardır. Her baba, evlâdını dikkatlice gözleyip takip etse, anne-babaya benzemeğe çalıştıklarını görecektir. Evet, yedi yaşındaki bir çocuğun, babası gibi elinde tesbih çevirmeğe çalıştığını ve saçını taramasına kadar herşeyinde babasına benzemeğe gayret ettiğini görürüz. Daha ileri yaşlarda, kiminin sporcuları, kiminin de film artistlerini taklide çalıştığını müşahede ederiz. Hattâ, evinizde bulunan çocuklarla azıcık konuşulsa, evinizde nelerin bahis mevzûu olduğu hemen anlaşılıverir. Burada bir müşahedemi nakletmek isterim:
Babanın arkadaşı oğluna soruyor: “En çok anneni mi seviyorsun, yoksa babanı mı?” Çocuğun cevabı belki babasını bile şaşırtacak mahiyettedir: “Ben en çok Allah’ı ve Rasûlü’nü seviyorum amca!” Bir müşahedem daha: Yedi yaşında bir ilk okul çocuğu, Almanya’da Alman arkadaşlarıyla havuza giriyor. Çocuk hayâsından suya iç çamaşırıyla girmiştir ve eve ıslak pantolonlarıyla geliyor; dizler de çamurlu. Annenin “Ne bu böyle?” sorusuna çocuğun cevabı enteresan: “Anne, ikindi namazını çimende kıldım”.
Evet, daima canlı, şevkli kalmanın bir yolu, bir çaresi de Sahabe gibi yaşamak ve yaşatmaktır. Kur’ân, Efendimizi nasıl bize örnek gösteriyorsa, Efendimiz de Ashabını “Yıldızlar gibidir” diyerek, bize hidayet ışıkları olarak takdim etmiştir.