-
HayÂt nedİr?
Bugün, bunun kat�î cevâbını veremiyoruz. Erdımızda hayâtın nasıl ve ne zemân başladığına Âdem oğlu akl erdiremiyor.
İlk canlı madde (Protoplazma): Protoplazma, plâstik ya�nî balçık çamuru hâlindedir. Dışardan bakıldıkda bulanıkdır. Yumurta sarısı ortasındaki esmer leke, civcivin protoplazmasıdır. Protoplazma, muhtelif makinalardan müteşekkil bir organizasyon ve bundan dolayı uzviyyet ismini verdiğimiz fe�âl, cânlı bir teşekküldür. Hayâlimizde, bir cep sâatini, binlerce def�a küçültelim: Bir mercimek, bir kum, bir toz ve nihâyet görünmez şeklde düşünelim. Nokta kadar tesavvur etdiğimiz ve işlemekde olan sâate, mikroskopla bakdığımızı düşünürsek, bunu tekrâr binlerce def�a büyütmüş ve hiçbir parçası ve fe�âliyyeti değişmemiş bir hâlde görürüz. İşte, protoplazmayı böyle, ya�nî fevk-al�âde küçük ve mükemmel tanzîm olunmuş bir makine olarak düşüneceğiz. Bu makinanın, bugüne kadar mikroskopla ancak büyük parçalarını tanıyoruz.
Protoplazmanın yarıdan ziyâdesi sudur. Ya�nî, cenâb-ı Hak, cânlıları sudan yaratmışdır. Bu su, sâf olmayıp, muhtelif tuzların bir eriyiğidir. Bu muhtelif tuzların muhtelif vazîfeleri vardır. Elektrik iletirler, osmotik basınc yaparak protoplazmayı gergin tutarlar. Eriyikdeki şeker yanarak, bu makinanın enerjisini te�mîn eder. Protoplazmanın demiri, teneffüse lâzım olan gazı içeri çeker. Kireç, protoplazmanın kanalizasyon teşkilâtını idâre eder... ve sâire...
HÜCEYRE (Cellule): Cânsız âlemde, tuz, elmas gibi birçok cismler, billûr hâlinde bulundukları gibi, protoplazma da, mu�ayyen vazîfelere göre gruplanmış mikroskopik parçalar hâlinde bulunur. Bu parçalara, hüceyre diyoruz. Hüceyre hayâtın ilk müstekıl parçasıdır. Cânlılar, hüceyrelerden yapılmışdır. Hüceyre hayâtından başka hayât göremiyoruz. Bir buğday filizi, hüceyre kulesi, küçük hayvânlar bir hüceyre serâyı, insan da, büyük bir hüceyre şehri demekdir. Bir hüceyrenin genişliği, ortalama (0,02 mm)dir. Bir kesme şeker içinde ikiyüzellimilyon hüceyre yaşayabilir. Bir insan vücûdünde ortalama otuztrilyon hüceyre vardır. Mısr ehrâmlarının biri yerine, bir insan heykeli yapılsa idi ve birisi, o günden i�tibâren, hergün, bu heykelden, el parmaklarından başlıyarak her sâniyede birer hüceyre koparsa idi, bugün heykelin ancak bir elinin yarısı gitmiş bulunurdu. Zîrâ, bir senede otuzmilyon sâniye vardır. Bu heykel, cânlı olsa idi, her sâniyede bir hüceyre gayb etmesine rağmen, bugün yaşar ve cânlı bir târîh olurdu.
Yukarıda söylediğimiz muhtelif şuâ�lar, birer enerji taşımakdadır. Şuâ� alan, emen bir cism, enerji almış olur. Meselâ, ısınır. İnsan hüceyreleri ziyâ ve bilhâssa harâret dalgalarını alır. Bu sûretle kazandığı kudretle çalışır. Ya�nî insan hüceyresi, bir elektrik makinasına, bir radyoya benzer. Şu hâlde insan vücûdü otuztrilyon hüceyre motorundan yapılmış mu�azzam bir fabrikadır. Kimyâ reaksiyonlarında, atomların dışarı verdikleri enerjinin, kesik kesik, ya�nî küçük dânecikler hâlinde salındığı anlaşılmışdır. Bu enerji dâneciklerine (Kvant) denilir.