-
GÜle talİp olmak
GÜLE TALİP OLMAK
http://www.ribatdergisi.org/resimler...ik_2007_37.jpg
Çinliler bambu ağacını şöyle yetiştirirmiş: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur: Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı; yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edilebilir miydi?...
Fıtratı kaale almadan insanı anlamaya çalışan şahıs; gömleğinin ilk düğmesini yanlış ilikleyen kişi misali sonraki adımlarında hep yanılacaktır. Çünkü ilk adım yanlış atılmıştır. Modern dünya hız ve haz denklemi üzerine kurulmuştur. Belki içerisinde yaşadığımız çağın da tetiklemesiyle fıtratımızdaki acelecilik günyüzüne çıkmakta, bizler sabır ve se-bat gibi bizi biz yapan değerlerimize fazla ehemmiyet göstermemekteyiz. Her şey çabucak olsun istiyoruz. Gençlerimiz herhangi bir sıkıntı yaşamadan, ter dökmeden, çalışmadan, olgunlaşmadan, pişmeden yükselmenin, hedefe ulaşmanın yollarını aramaktalar.
Ahlâken, kalben, zihnen iyi bir şekilde donatamadığımız insanımızla güzel işler başaracağımızı düşünmek hayalden öte bir anlam ifade etmemektedir. Yani bizler Peygamberimizin Mekke dönemini es geçip Medinesine talip oluyoruz. Ve şunu gözden kaçırıyoruz: Medine'de dünya insanlığına medeniyetin ne olduğunu gösteren bu öncü neslin kalpleri, zihinleri, tasavvurları Mekke döneminde Kur'an'ın ışığı ve Rasülullah'ın önderliğinde sıkı bir eğitime tabi tutulmuş, baştan ayağa kontrol edilip, hastalıklı noktalar aşama aşama tedaviden geçirilmiştir.
Şüphesiz ki güzel hizmetler ancak güzel insanların eliyle gerçekleştirilir. Bizler bu manada sanıyorum birlikte bir durum muhasebesi yapmak ve kendimize bazı sorular sorup bunlara cevaplar aramak zorundayız.
Mesela;
a) Yermük Gazasında suya muhtaç yaralı sahabelerin, kendilerine sunulan suyu içmeyip o anda su dileyen diğer sahabelere bunu ikram etme fedâkârlığının bizim dünyamızda bir karşılığı var mıdır ve bu diyarın sakinleri olarak, o diyarın sakinlerinin bu halleri, tarafımızca yerine göre yeniden üretilip çoğaltılmakta mıdır?
b) Vakıf medeniyetimizin zirveye çıkmış olduğu Osmanlı zamanındaki almayı değil, vermeyi önceleyen anlayışın kodlarını çözmek; bunları çağımıza taşıyabilmek için neler yapabiliriz?
c) Çinlilerin bambu ağacı yetiştirmek için göstermiş oldukları sabrı, sebatı, azmi bizler acaba insan yetiştirmek için gösterebiliyor muyuz?
Sonuç olarak dikenlerin kendiliğinden yetiştiği yeryüzünde eğer güle talipsek mücadeleye de, azme de, fedâkârlığa da, sabra da tâlip olmamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
Yasin Şimşek
-
Cevap: GÜle talİp olmak
-
Cevap: GÜle talİp olmak