İnsan araştırma ve öğrenmeye istî’dâd ve kabiliyyetli olarak yaratılmıştır. Her meslek erbabının mesleğini ilerletmesi için araştırmaya ihtiyacı olduğu gibi Talebenin de ilmî seviyesini yükseltmesi için araştırmaya büyük ölçüde ihtiyacı vardır. Bir mes’eleyi çeşitli kitaplardan okuyarak, araştırarak öğrenmek arının çeşitli çiçeklerden istifade etmesi gibidir. Bildiklerimize nisbetle bilmediklerimiz her zaman daha çoktur.
Müslümanlar ilmi araştırmaları cihad sayan ve her bilgi sahibini bilgisini yaymakla mükellef tutan bir dinin mensuplarıdır. İlimle meşgul olan bir kişinin âfeti öğrendikleri ile iktifa etmesi her gün yeni bir şey öğrenerek ilmini artırmamasıdır. Yüce Peygamberimizin:
“İki günü müsavi olan aldanmıştır.” sözü de araştırma yapmaya ve ilimde ileri gitmeye en büyük teşviklerden biridir. Cenabı Hakkın rızasını kazandıracak en değerli şeylerden birisi ilmî araştırmalardır. İlim yenilik ister, yenilik ise devamlı ve sistemli bir şekilde düşünmek ve araştırmakla elde edilir. Toprağın suya doymadığı gibi talebe de hocadan öğrendikleri ile iktifa etmeyip, araştırmacı olmalıdır. Zira kabiliyetlerimiz bize verilmiş birer nimettir, şükür ister, birer sermayedir işletilmek ister. Kabiliyetlerimizin Allah’ü Teâla’nın ihsanı olduğunu bilmemiz ve onun rızasını kazandıracak şekilde kullanmamız lazımdır. Hulâsâ yeni bir şey öğrenmeden geçen her günün ziyan olduğunu hissedip bundan acı duymalıdır.
Ancak, maneviyyat erbâbının tetebbu ile meşgul olmadan önce dikkat edeceği mühim bir husus vardır ki, Hz. Üstazımız (K.S) bunu şöyle ifade buyurmaktadır:
“Bizim sâdâtımız: “Tâlib nefsini tezkiye edinceye kadar, ferâiz, vâcibât, sünenât-ı müekkedâtdan ve yalnız muktedasından aldığı nevâfil-i ezkardan başka birşeyle meşgul olmamalıdır.”, buyururlar. Çünkü kable’l-fenâ ve’z-zekâ yapılan her hareket ve fiil ve amel tâlîlat-ı nefsaniyye levsi ile mülevvestir. Neticesi yok gibidir. İlk iş, ayn-ı zenb ve cehl ve hatîe olan nefsin ıslahıdır. Bu salah ve zekayı hasıl eyledikten sonra her fiil ve amel kabule şâyândır ve pâkdır. Mütalaalar kable’z-zekâ, vücûd-ı ilmî-i gayr-i sahih vereceğinden ve enaniyet ve bilgiçlikten yakayı kurtarmayı çok müşkil kılacağından bunları terk etmek ilm-i sahîh ve nâfî talibleri için elzemdir.”