Cevap: Doç. Dr. Nureddin Topçu
"Herkese dâvâsını anlatırdı"
"Hareket adamı idi, girişkendi, herkesle konuşurdu. Davasını anlatırdı. Pısırıklığa ve miskinliğe taraftar değildi. Otelin kaldığı odadaki penceresi genişti. Bir gün ziyaretine gittiğimde oraya oturmuştu, dışarıya bakarak Denizli'de bir zamanlar 62 medresenin bulunduğunu, bunların hepsinin kapatıldığını üzülerek anlattı: 'Bu sebepten ben muallimlere dargınım' dedi.
"Akşam yemeğini getirdiler, mükellef bir sofraydı. Getiren garsona yemeği iade etti: 'Bunu fukaralara götür' dedi. Yanında zeytini vardı, yemeği kabul etmedi, ekmeğini zeytin taneleriyle yedi: 'Bir ekmeği l5 gün bitirebiliyorum' dedi. Semaveri vardı, çay kaynatıp çay içiyordu, bize de ikram etti. Hapishaneden yeni çıkmıştı.
Odada eşya olarak hiçbirşey yoktu. Eserleri yazma ve formalar halindeydi. Binlerce yazma kitap ellerde dolaşıyordu. Her tarafta yazılıyordu, köylerde, kazalarda hep Nur Risaleleri çoğaltılıyordu. O devir gönül alıcı bir devirdi. Güneşin doğuşu gibi bir zamandı.
"O tarihlerde Denizli'nin Güvençli köyüne gitmiştim. Bir akşam beni bir eve misafireten çağırdılar. Gittim. Gece dama çıktık, lüküsü yaktılar. Bediüzzaman'ın yeni bir risalesi çıkmıştı. Köylülere onu okuyacaktım. Tam ben okuyacağım esnada, onlar benden evvel davranıp başka bir risalesini çıkarıp okumasınlar mı? Hayret içerisinde kaldım.
"Her evde onun eseri yazılıyordu"
"Her evde, her köyde onun eserleri yazılırdı.... Onbinler sahife çoğaltılırdı... Böyle bir şevk vardıı. O akşam da şevkle okudular, biz de tatlı bir sevinç ve haz içinde dinledik.
"Kerametler, fevkalâdelikler, hep Allah'tan gelir. Veli insanlara Allah'tan ne gelirse, kalblerine ne doğansa onu bilirler. Bu haller Allah'tan gelir onlara, Allah'a teslimiyetin meyvesidir bu haller, veliler için.
"Güveçli'de bir ay kadar kaldım. Döndüğümde Bediüzzaman da Denizli'den ayrılmıştı. O zaman da talebelerinden Hasan Feyzi ile tanıştım ve görüştük. Âşıktı o, muallimdi. Ona da Muslihiddin Bey götürdü beni. Sevimli bir insandı. Temiz ruhlu bir insan. Sevgi ile yaşayan bir adamdı. Bediüzzaman'ın aşk ve muhabbetinden vefat etti. Ondan ayrılığa dayanamadı. Bilmiyorum, insan böyle vefat eder mi?
"Bediüzzaman Denizli'de iken yanına gelen polis müdürüne hiddet etmiş: 'Git, temizlen de gel' dmiş. Adam hakikaten temiz değilmiş.
"Çok mert ve cesurdu"
"Çok mert ve cesur bir hali vardı. Cesareti, kerameti pek çoktur, saymakla bitmez. Sonra zekâsının buluşları fevkalâdedir. Musibetlere sabırla razı olmuştu... Kendini vermişti Allah'a... Zaten o eserler hep o hallerin mahsulüdür. Bütün Denizli'de onun zevki ve şevki vardı. Dost-düşman ona hayrandı. Denizli'nin gecesi, gündüz olmuştu... Fethetmişti o Denizli'yi, Onun ruh ve aşk tarafına ulaşılamaz. Onun Allah'a yakınlığı bambaşkadır. O yakınlık bir lütf-u İlâhidir.
"Sabrı, inzivası, şükrü bam başkadır. para nedir bilmez, dünya gözüne görümmezdi. Böyle zatlara pratik bir maksat gözeterek gitmek, onları rahatsız eder. Ruh ve gönül sultanlarına dünyevî basit çıkarlar için müracaat etmek cinayettir, müthiş bir haksızlık ve anlayısızlıktır.
"Bana dua etti. İnşaallah duası kabul olur. Kelimeler tam hatırımda değil. Ruhî feyzim için dua etti. Zaten umumiyetle hep böyle mânevî şeyler için dua ederdi.
"l952'de İstanbul'a Akşehir Palas Otelinde de ziyaret ettim. Sonra bugünkü Büyük Postahanenin üstündeki ağır cezadaki son mahkemesine gittim. İkindi namazının vakti girmişti, kalktı: 'Siz kararınızı verin, ben namaza gidiyorum' dedi ve yürüdü. Hiç umurunda değil. Belki mahkûmiyet kararı verecekler, idam bile verecek olsalar hiç aldırdığı yok.
"Allah'ın lütfuna mazhar olmuştu, herkese vermez Allah bunu..."
Nurlarda tezahür eden bazı inayetkârâne hallere itiraz eden bir kısım zatlara Nureddin Bey, "Bediüzzaman keramet gösterir ve onunla birçok mü'minlerin imanını takviye eder ve kuvvetlendirir" diyerek Üstadımızı her zaman savunmuştur.
İlim, fikir, ahlâk ve felsefe dalında pek çok eser veren merhum Topçu'ya Allah'tan rahmet dileriz.