-
Notlar 6
http://img355.imageshack.us/img355/9355/pdvd000.th.jpg
Şener Ağabey' den Notlar 6
Aziz Sıddık
Ruhlar üç kısma ayrılır: Ruh-u külli, Ruh-u izafi, Ruh-u revani: Sadece Hz. Resulullah Efendimizin ruhu, ruh-u küllidir. Ruh-u izafi ise sair peygamberler ile sahabe ve her
asırda gelen ezelden mümtaz ve muhtar zatlara bahşedilmiştir. Hz. Mehdi’nin ruhu ve halis, sadık Nur Talebelerinin ruhu da ruh-u izafidir. Ruh-u revani-i latife ise mü’minlerin ruhlarıdır. Bunlarda tedricen terakki sözkonusudur. Ruh-u revani-i habise ise kâfirlerin ruhudur.
His, muhabbet içindir. Fikir yoğunlaşa yoğunlaşa hisse dönüşür. Marifetullah, muhabbetullaha dönüşür. Ebede müteveccih giden bir kalb, dünyevi şeylere takılmaz. Dünya onun yanında bir çöp gibidir, fırlatır ve atar. Dünya nedir ki, zühdü de ne olsun. Yaratılışımızın gayesi marifetullah, yani her an O’nun ile olmak.
Risale-i Nur, arif-i billah bir zatın fikir seviyesine göre yazılmıştır. Fakat ami insanlar da ondan istifade edebiliyor.
Risale-i Nur’un rahle-i tedrisinin dibine sadakatla çöken, sırr-ı ihlas ve sırr-ı uhuvvete tam mazhar zatlar, hakiki muhlaslardır. Halis, muhlis ve müdakkik bir Nur Talebesi, alem-i manada Hz. Muhyiddin ile kulaç atabilir. Hz. Şâh-ı Nakşibend ile hakikat dersini diz dize alabilir. Muhlislikten muhlas duvarına isal eden yollar vardır. Bunlar: Havfullah, kendinde görülen kemalatı tamamen Allah’tan bilip nefsine nisbet etmemek ve nefsini manen müflis ve zelil bilmek. Enenin eşkâl-i habisesi, hodgâmlık, hodfüruşluktur ve hubb-u nefistir.
Bir insanın ağzından elfaz-ı küfriye çıksa, o fiil insanın o ana kadar yaptığı ibadetlerin hepsini siler.
Tabaka-yı arifîn üçtür. Etkıya, asfiya ve ahfiya. Üstadda bu üç mana cem olmuş. Ahfiyalar, keşf, keramet ve akıl ile anlaşılamazlar.
Mahşer günü ümmet-i Muhammed içinde bir gurup müslüman sorgusuz sualsiz cennete girecektir. Ahirette Allah için birbirini sevenlere peygamberler bile gıpta edeceklerdir. Uhuvvetin birinci mertebesi, başkalarına ait kusurları görmemektir. Gördüğü halde hüsn-ü zan etmek ise, daha düşük bir mertebedir.
Resulullah buyuruyor: Kardeşlerim! Kardeşlerim! Ashab soruyor: Ya Resulullah kimdir o kardeşlerin? Onlar ahirzamanda gelecekler, Nur yiyecekler, Nur içecekler, Nur konuşacaklar, Nurdan hanelerde oturacaklar. Bilmiyorum onlar mı bana daha yakın, yoksa siz mi?
Helak olanlar, önce kendi içlerinde ve vicdanlarında helak olmuşlardır. Dava adamı olarak ölmek, bir havari gibi yaşamaya bağlıdır. Izdırabsızlık en büyük eksiğimizdir. İslam’ın i’la ve ibkası, her mü’minin en büyük ideali olmalıdır. Dünyevi idealleri İslam’ın önüne alanlar helak oldular. Kul Allahdan haya edecek. Yarabbi! Senin uluhiyetine tam köle olamadım. Nübüvvetine tam esir olamadım. İman arttıkça insanda mahcubiyet de artar. Büyük zatlar da, verilen nimetlere külli şükr edememekten mahcubiyet, mahzuniyet, ve haya hasıl olur.
Allah ü Ekber lafzı esmanın tezahür ve tecellilerinden hasıl olan hayretten bir teneffüstür. Cenab-ı Hakkın Azamet ve Kibriyası, iclal ve celali Uluhiyetine ve Rububiyetine taalluk eden hakikatlar idrakte tesbit edildiği nisbette kulluk şuuru artar.
Efendimiz (asm), bir yahudinin cenazesi için ayağa kalkınca etrafındakiler, o bir yahudidir ya resulullah, dediler. Efendimiz, o da bir insandır, buyurdu. Evet, her şeye rağmen insan, muhterem bir varlıktır. Canlısı kadar, ölüsünün de bir kıymeti olmalıdır. Peygamber efendimiz bir gün şöyle buyurdu: Hepiniz Adem’densiniz. Adem ise topraktandır. Öyle ise toprağın toprağa üstünlüğü olamaz.
Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısından da gazel okuma. Ömür bu kadar kısa iken amelleri kısaltıp emelleri uzaltma. Dün geçti, yarın daha gelmedi, hesabını bir nefes üzerine yap. Ve ne şekilde olursa olsun kendi varlığını ortaya koyma. Bil ki sen yoklukla varlığa ereceksin. En faziletli iktisat, bollukta yapılan, ve en faziletli af, muktedirken olandır. Ey kin gütmeyen gönül! Bayramın kutlu olsun.
Tefekkürde bir sır vardır. Ona ulaşamayan, hakikat-ı tefekküre de çıkamaz. Her şeyin bir kışrı olduğu gibi, tefekkürün de kışrı vardır. Herşeyin özü lübdedir. Tefekkürün sırrı, dava-yı Kur’aniyeye sadakat ile inkişaf eder.
Hz. Mus’ab medinenin manevi fatihi. Birçok mümtaz sahabelerin hidayetine sebep oluyor. Çok alim ve hakim, aynı zamanda beliğ konuşuyor. Meşrebinin esası hilm ve şefkat. O’nun alemine hakim nokta dava-yı Kur’aniye... İla-yı Kelimetullah. Muhabbet-i Resulullahda öyle fani olmuşki fiziği de peygamberimize çok benziyor. Uhud’ da peygamberimiz yerine şehit oldu. Sadakat burcunda bir necm-i münir. Kur’ana o kadar sadık ki dünyada hiçbir şey onu davasından bir an olsun çekememiş. Bu meşreb Risale-i Nur davasında çok hizmet edecek...
2004-09-03
-
Cevap: Notlar 6
http://img119.imageshack.us/img119/2141/zipitcs5.gif
Tefekkürde bir sır vardır. Ona ulaşamayan, hakikat-ı tefekküre de çıkamaz. Her şeyin bir kışrı olduğu gibi, tefekkürün de kışrı vardır. Herşeyin özü lübdedir. Tefekkürün sırrı, dava-yı Kur’aniyeye sadakat ile inkişaf eder.