Cevap: Muzaffer Küçükyıldız
"Üstadın üç müjdesi"
"İkinci ziyaretim de Muradiyeli Kamil Acar'la olmuştu. Yine Isparta'ya gittik. O sırada Otelci Nuri Benli'yle karşılaştık. Bize lâtife yaparak 'Yine Hoca Efendiyi ziyarete mi geldin?' dedi. Üstad da Emirdağ'dan arabayla Isparta'ya inmişti. O sıra da Üstadı arabanın içinde görmeye muvaffak oldum ve elini öptüm.
"Daha sonra yine evde gördüm. Bana, 'Benim canlı mektubumsun. Muradiye'nin küçüğünden büyüğüne kadar hepsine selâmımı söyle' demişti.
"Ben de bir gün kahvede bağırarak, 'Bediüzzaman'ın Muradiyelilerin küçüğüne büyüğüne hepsine selâmı var' dedim.
"Gariptir ki, o selâmdan sonra camimizin cemaatı gün geçtikçe daha da çoğalıyordu. O güne kadar az olan cemaat gittikçe çoğalmıştı.
"O sıra bana ve Kamil Ağabeye dualar etti. Kamil Ağabeye İran'a götürmesi için bazı kitaplardan vermişti. O da götürmüştü. Kamil Ağabey götürdüğünü söyleyince 'Size üç müjdem var' dedi:
"Birincisi: Şiilerle Sünnilerin geçimsizliği halledildi.
"İkincisi: Almanya ve diğer bazı devletler Risale-i Nur'ları kendi lisanlarıyla okutacak.
"Üçüncüsü: Van'da bir üniversite yapılacak.'
"Daha sonra elini öperek ayrılmıştık."
El-Fâtihâ!
Göçtü, dünya gözüyle görmemek üzere daha,
Sağ iken Fatihalar yağdırırdı ervâha...
Adını söyleyeyim: Muzaffer Küçükyıldız.
Rûhuna el-Fâtihâ!...
Mikâil Yaprak
(Son şahitler adlı eserin, dördüncü cildinden derlenmiştir...)