Cevap: İbrahim Mengüverli
"Bakırcı Hasan içkiyi nasıl bıraktı?"
"Ben hemen Hasan'a haber verdim. 'Evi tuttuk' diye. O gece eve taşındık. İçeriye girdik. Taşındık dediysem, tabiî, eşya bir ekmek çıkını, bir abdest ibriği filân. Ehl-i dünya nâmına eşya yok onda. Hasan da bizi bekliyordu zaten. Üstad, Hasan'a,
"Gel bakalım, Hasan Usta' dedi.
"Hasan ezile büzüle yanına vardı.
"Buyur hocam' dedi.
"Sen içer misin?'
"Sabah-akşam demez içerim, efendim.'
"Üstad elini kaldırdı. Hasan'ın sırtına koydu, üç kez sıvazladı.
"Haydi oğlum, sen de bundan vazgeçersin' dedi.
"O, akşam demez, sabah demez içip duran hasan, o gün Üstadla beraber sabah namazı kıldı. Ondan sonra hiç içkiyi ağzına almadı ve Bediüzzaman'la beraber hep namaz kıldı. Bu ne iştir yâ Rabbim? Din nedir, namaz nedir bilmeyen Hasan böyle olacaktı. Hiç aklıma gelmemişti. Bunun için Üstadı çok takdir ettim.
"Bediüzzaman'la uğraşanlar belâsını bulurdu"
"Bediüzzaman iyiydi, hoştu, onunla uğraşmaya gelmezdi. Onunla uğraşanlar, ona zulmedenler, belâsını görürdü. Ya ortalıktan kaybolur ya da kudura kudura, delire delire ölür giderdi.
"O evi hükûmet tarafından tuttuktan sonra, ben de kapısının önünde nöbet bekledim. İçeriye kimseyi sokmayacaktım. İnönü hükûmetinin emrine göre. Ama ben ara sıra kaçamak olarak Üstadın bazı talebelerini yanına koyardım.
"Zengin bir halıcı vardı. Üstadın talebelerinden idi. Birgün Üstadı dağlarda, tek başına, yaya, düşüne düşüne gezinirken görüyor, hemen yanına yaklaşıyor.
"Üstadım, ne yapıyorsunuz? Böyle olmaz, yaya niye geziyorsunuz?' diyor. Ve ona bir taksi alıyor.
"Bu zâtın Bediüzzaman'a taksi alması mahkemeye aksediyor. Efendim, neymiş? Bu zengin adam Üstada taksi almış da, bu da çok büyük suçmuş!
"Mahkemede o zâta sordu:
"Bu taksiyi sen mi aldın?'
"Eveeet, aldııım... Sen benim gönlümü fethet, sana da tayyare alayım, efendim. Sana milyonlarımı vereyim' dedi.
"Sonra Üstad ayağa kalktı. Başladı konuşmaya. Derken, iki saat oldu. Hakim,
"Yeter' dedi. O zaman Üstad celâllendi, eliyle bir daire çizdi ve işaret parmağını hâkime doğru uzattı,
"Benim sekiz saat söz söyleme hakkım var. İstediğim kadar konuşurum' dedi.
"Bediüzzaman'ın herşeyi doğruydu, haktı. Hiçbir konuda yalpa yaptığını görmedik.
"Üstad hakikaten İslâmı muhafazaya çalışıyordu. Hiçbir kötülüğü görülmediği halde, senelerce hapislere atılıyor, zulmediliyor, hattâ zehirleniyordu.
Cevap: İbrahim Mengüverli
"Üstada selâm verdiğim için bir hafta hapse attılar"
"Üstadın mahkemesi olacaktı. Şarktan, garptan insanlar Afyon'a akın ettiler. Sokaklar, caddeler mahşer gibiydi, yol değiştirmek zorunda kalıyorlardı. Üstadı, elli tane, yüz tane adamı öldürmüş katil gibi mahkemeye götürüyorlardı. Ben de o zaman vazifeliydim. Bediüzzaman'la karşı karşıya geldim. Hemen selâm çaktım. O sırada bizim süvari muavini geçiyormuş. Üstada selâm verdiğimi görmüş. Meydanda bağırdı, çağırdı,
"Yakalayın şunu askerler' dedi. Beni yakaladılar. Bölük komutanının odasına soktular. Süvari muavini olanı biteni anlattı. 'Bu jandarma, Bediüzzaman'a selâm vermiş' dedi. Komutan, muavinden de betermiş. Oturduğu yerde deliriyor, tepiniyor, saçını başını yolacak oluyor neredeyse.
"Sen hocaya selâm vermişsin?'
"Ben gâvur muyum yahu? Müslümanım.'
"Falakaya yatırın bunu' diye deli gibi bağırdı. Beni falakaya yatırdılar. Onlar kızılcık sopası ile ayaklarıma vurdukça ben,
"Üstadla konuştum ya, ona selâm verdim ya, fedâ olsun herşeyim' diyordum.
"Bu sefer daha da çıldırıyorlardı:
"Asker, hocaya selâm veremez.'
"Verir' diyordum ben de. 'Nasıl veremezmiş. Asker gavur mu?"
"Bölük komutanı öfkesini alamadı, beni bir hafta hapse attı.
"Zalimler belâsını bulacaklar"
"Bir hafta sonra hapisten çıktım. Bir yanımda alay komutanı, bir yanımda da tabur komutanı olduğunu unutarak Üstada yine selâm çaktım. Artık hiçbir şey umurumda değildi.
"Hocam nasılsın?' dedim.
"İyiyim, evlât' dedi. 'Geçmiş olsun.'
"Hapishaneye girdiğimi nereden öğrendi, bilmiyorum. O devam etti:
"Zalimler bulacaklar belâlarını, hem bu dünyada, hem de ahirette.'
* * *
"O hediye kabul etmezdi. Pek az yemek yerdi. Saçı, bıyığı süt beyazdı, vücudu da bem beyazdı. Saçları arkaya doğru uzundu."
(Son Şahitler kitabının, üçüncü cildinden derlenmiştir...