Kralın Rüyası (Hz.Yusuf 4)
Gül yüzlü Yusuf hala zindandadır.
Arkadaşının krala haber vermesini beklemektedir.
Ancak şeytan ona Yusuf’u unutturmuştu.
Bir müddet sonra yüce Allah,
Yusuf’un gül yüzünü güldürecek bir rüyayı
Mısır kralının uykusuna girdirir.
Kral ter kan içinde kalmıştır.
Ne yapacağını bilmez bir şekilde kalkar.
Hemen tahtına çıkar ve muhafızlara emreder;
Derhal bana bilginleri, sihirbazları ve
Rüya yorumundan anlayan ne insan varsa getirin.
Bu emri alan muhafızlar hemen koşarlar.
Kralın emrini yerine getiriler.
Vezirler,sihirbazlar ve bilginler sarayda
Kralın huzurunda toplanmışlardır.
Merakla ne söyleyeceğini beklemektedirler.
Kral seçkin insanların toplandığını görünce;
Değerli bilginlerim ben bir rüya gördüm.
Yedi tane zayıf ineği yiyen
Yedi tane besili inek gördüm.
Bununla birlikte yedi yeşil başakla birlikte
Yedi tane de kuru başak görüyorum.
İşte gördüğüm rüyam budur.
Şayet sizler rüya yorumundan anlıyorsanız
Hadi bana bunu açıklayın.
Adamlar düşündüler, sakallarını çekiştirdiler,
Başlarını karıştırdılar, sonra da;
Ey saygı değer kralım dedi en yaşlıları,
Bu gördüğün rüya karmakarışık bir şeydir.
Bizler böyle rüyaların yorumunu bilmeyiz, dedi.
İşte tam o sırada Yusuf’un zindan arkadaşı
Kralın rüyasını duymuştur.
Kralın önünde saygıyla eğilerek ona;
Saygı değer kralım, izin verirseniz şayet
Rüyanızı yorumlayacak birini biliyorum,der.
Genç doğruca Yusuf’un yanına koşar.
Oraya vardığında Yusuf’a rüyayı anlatır.
Yusuf rüyayı dinledikten sonra
Rüyanın yorumunu şu şekilde yapar;
Yedi sene boyunca ekin ekeceksiniz
Bu seneler içinde ektiğiniz ekinlerden
Yiyeceğiniz miktarını alırsınız.
Gerisini de başağın üzerinde bırakırsınız.
Bu yedi yılı kurak yedi yıl takip edecektir.
Bu kurak yıllar sakladığınız her şeyi bitirecektir.
Ancak sakladığını az bir kısmı kalacaktır.
Bunun ardından da bir yıl gelecektir ki
Onda çok bereketli ürünler alacaksınız.
Yağmurlar yağacak,meyveler artacak
Halk hasret kaldıkları süte kavuşacaktır.
Genç rüya yorumunu krala bu şekilde anlattı
Kral, onu hemen bana getirin,dedi.
Genç, Yusuf’a müjdeli haberi verdi;
Ancak Yusuf bu teklifi hemen kabul etmedi.
İlk önce kendisinin suçsuzluğunu
Ve masumluğunu ispatlamak istedi.
Çünkü iman ve ahlak bunu gerektirirdi.
İnanan gence yakışan davranış da budur.
Mesele zindandan kurtulmak değildir.
İlk önce sürülen lekeden arınmak gerekir.
Çünkü iftira güveni sarsan bir bomba gibidir
Yusuf’ da bunu bildiği için gence;
Git kralına elini kesen kadınları sor .
Onlar mı yoksa ben mi haklıymışım öğren.
Rabbim onların hilesini çok iyi bilir,dedi.
Kral kadınları yanına çağırdı.
Onlara Yusuf’un durumunu sordu.
Kralın huzurunda yalan söylemek
Ona ihanet etmek olacağı için
Olayı olduğu gibi anlattılar.
Züleyha’da bir adım öne çıkarak;
İşte şimdi gerçek ortaya çıktı.
Ben onunla gönül eğlendirmek istedim.
Ama o doğru ve güvenilir bir insan.
Hiçbir zaman kötülüğe yaklaşmadı.
Kral bunu duyunca Yusuf’u daha çok sevdi.
Onu bana getirin ve ona,
Suçsuz olduğunun anlaşıldığı da söyleyin,dedi.
Yusuf, kralın huzuruna gelince
Büyük bir saygıyla karşılandı.
Kral ona yanında büyük bir mevki verdi.
Yusuf’ da bunun üzerine krala;
Ben Azize o yokken ihanet etmediğimi
Ve Allah’ın, hainlerin hilesini de
Kendi ayaklarına dolayacağını göstermek istedim.
Bu şekilde savunmasını yaptıktan sonra
Krala şu teklifte bulunur;
Beni hazinelerini yönlendirmek için
Maliye bakanı olarak görevlendir.
Çünkü ben güvenilir ve işi bilen biriyim.
Böylece yüce Allah, Yusuf’u
Ahlak ve inancına düşkünlüğünden dolayı
Mısırda büyük bir yetkiyle ödüllendirmişti.
İman eden ve kötülükten sakınanlar için
Ahiretteki mükâfat daha büyüktür.
alıntıdır
Cevap: Kralın Rüyası (Hz.Yusuf 4)
emeğine sağlık
allah razı osun canım
Gerçekleşen Rüya (Hz. Yusuf 5)
Yusuf Mısır’da güçlü biri olmuştu.
Kral ona bütün yetkilerini devretmiş,
Ve ülkeyi yönetmesini istemişti.
Yusuf bunun üzerine tarıma önem verdi.
Kralın rüyasının yorumunu bildiği için de
Ürünlerden bir kısmını depolarda biriktirdi.
Bir müddet sonra kıtlık baş göstermeye başladı.
Her taraftan insanlar ürün için geliyordu.
İşte bu kelen kervanların içinde
Yusuf’un yakından tanıdığı insanlarda vardı.
Yakup peygamberin büyük oğulları yani,
Yusuf’u kuyuya atan kardeşleri de gelmişti.
Onların içinde sadece Bünyamin yoktu.
Yusuf peygamber onları tanıdı ve gülümsedi.
Nereden geldiklerini kim olduklarını sordu.
Onlarda Kenan ilinden geldiklerini
Babalarının da Yakup isimli birisi olduğunu,
Kardeşlerinin birinin çölde kaybolduğunu
Diğeri de babamızın yanında kaldı.
Yusuf onların, kendisi hakkındaki sözlerine güldü.
Erzakları hazırlandıktan sonra onlara;
Babanızın yanında kalan kardeşinizi de getirin.
Görüyorsunuz ki ben, ölçüyü tam yapan birisiyim.
Ve size karşı oldukça konukseverim.
Onu bana getirmezseniz size ürün vermeyeceğim.
Bunun için de benim yanıma yaklaşmayın.
Bun üzerine kardeşler Yusuf’a şöyle derler;
Sen merak etme biz onu da sana getireceğiz.
Onun babasını ikna etmeye gayret edeceğizi
Bunun üzerine Yusuf peygamber yardımcılara;
Onların eşyalarını yüklerinin içine tekrar koyun,
Evlerine döndüklerinde bunun fark ederler,
Buraya erzak için gelmeye çalışırlar.
Kardeşler hep beraber memleketlerine dönerler.
Hemen babalarının yanına giderek ona;
Ey babamız, Bünyamin’i de bizimle gönder
Yoksa Aziz bize erzak vermeyecek.
Söz onu koruyacağız, ona bir şey olmayacak!
Size daha önce Yusuf için güvenmiştim
O zaman ne oldu söyleyin bakalım?
Ben onu ancak Allah’a havale ediyorum.
Bunun üzerine kardeşler ürünlerini indirmişlerdi.
Yükü indirdiklerinde sevinçten coşarak;
İşte eşyalarımız olduğu gibi duruyor.
İzin verirsen bir deve yükü eşya fazla alırız.
Çaresiz kalmadıkça mutlaka getireceğinize
Söz vermedikçe size izin vermeyeceğim.
Allah adına bana söz vermenizi istiyorum.
Çocukların gözleri ışıl ışıl parlamıştı.
Hemen babalarına istedikleri sözü verdiler.
Çocukların bu sözlerinden sonra Yakup;
Oğullarım hepiniz aynı kapıdan girmeyin.
Size bir tehlikenin dokunmasından korkarım.
Ama Allah’tan gelecek olan hiçbir şeyin
Size isabet etmesini de engelleyemem.
Hüküm ancak Allah’ındır.
Kardeşler Bünyamin’i de alıp Mısır’a giderler.
Babalarının dediği gibi şehre girerler.
Yusuf Bünyamin’i görünce çok sevinir.
O gece kardeşini yanına alır ve ona sarılarak;
Ben senin kardeşin Yusuf’um, der.
Onların yaptıklarına da sakın üzülme!
Ertesi gün yükleri hazırlanmıştı.
Yusuf o gece kardeşinin devesine
Kralın altın tasını gizlice yerleştirmişti.
Kervan hareket ettikten az sonra,
Bir tellal bağırarak onları durdurdu;
Ey hırsızlar durun bakalım!
Kardeşler şaşkın şaşkın birbirine baktılar.
Ne olduğunu anlamamışlardı.
Ne arıyorsunuz söyleyin, dediler.
Biz kralın altın tasını arıyoruz.
Bunun üzerine büyük kardeş onlara;
Biz buraya bozgunculuk yapmaya gelmedik.
Üstelik biz hırsızda değiliz, dedi.
Bunun üzerine muhafızlar onlara;
Peki siz yalancıysanız sizde bunun yani,
Hırsızlığın cezası nedir söyleyin, dediler.
Onlar da; eşya kimin yükünde bulunursa
O kişiyi burada alıkoymaktır,dediler.
Tası ararken, Bünyamin’in yükünde bulurlar.
Kardeşleri bunu görünce hemen;
Bu çalmışsa kardeşi Yusuf’da çalmıştı,dediler.
Yusuf bu sözü içinde sakladı,kendini tanıtmadı.
Siz daha kötü bir durumdasınız çünkü,
Allah sizin anlattığınızı çok iyi bilir,dedi.
Kardeşler Yusuf’a üzüntüyle gelerek;
Ey Aziz onun yerine bizlerden birini al.
Çünkü onun çok yaşlı bir babası var.
Üzüntüsüne dayanamaz kahrolur,dediler.
Yusuf’ta bunun üzerine onlara;
Başkasını almaktan Allah’a sığınırız,dedi.
Kardeşler ümitlerini kesmişti.
Büyükleri babalarının yanına gitmek istemedi.
Babamıza gidin ve ona deyin ki;
Ey babamız oğlun hırsızlık etti.
Biz ancak bildiğimizi söylüyoruz.
Bize inanmıyorsan kervandakilere sor, deyin.
Yakup, Bünyamin’in de yakalandığını öğrenince
Üzüntüden gözlerine ak düştü.
Gören gözü görmez oldu evlat acısından dolayı.
Yusuf ve Bünyamin Yakup’un dilindeydi.
Sabah akşam onların isimlerini tekrarlıyordu.
Çocukları babalarına şöyle dediler;
Yeter baba Yusuf’u anmaktan helak olacaksın.
Yakup’ta ; ben sizin bilmediğinizi biliyorum.
Şimdi gidin ve onları iyice arayın, dedi.
Kardeşler tekrar Yusuf’un yanına gittiler;
Ey Aziz bizim fazla sermayemiz yok,
Bize tam olarak ölçerek ver, bize bağışta bulun.
Bu sözler üzerine Yusuf, onlara;
Siz cahilliğinizi hiç düşünmüyor musunuz?
Yusuf’la kardeşine ne yapmıştınız hatırlayın.
Bu sözler kardeşler de bir şaşkınlık oluşturdu.
Yoksa yoksa sen Yusuf’musun? dediler.
Evet ben Yusuf’um, bu da kardeşim.
Allah güzel davrananları ödüllendirir.
Kardeşleri de; Allah seni bizden üstün kıldı.
Biz hata yapanlardandık, dediler.
Yusuf; bugün kınanmak ve kızmak yok.
Allah sizleri affetsin, dedi.
Göleğini kardeşlerine vererek onlara;
Bunu götürün babama verin, gözleri açılsın.
Gömleği gözüne süren Yakup’un gözleri açılır.
Çocukları bunun üzerine babalarına;
Ey babamız bizim Allah’tan af dile, dediler.
Çünkü biz gerçekten günahkardık.
O da çocukları için Allah’tan bağış diledi.
Sonra hep beraber Mısır’a gittiler.
Yusuf’un onların geldiğini görünce,
Hemen ayağa kalkıp anne babasını kucakladı.
Sonra da anne babasını tahta oturttu.
Hepsi Yusuf’un büyüklüğü önünde eğildiler.
Bunun üzerine Yusuf; babacığım işte bu, dedi
Allah’ın bana gösterdiği rüyanın yorumudur.
Son olarak Yusuf peygamber şöyle dua etti;
Allah’ım beni Müslüman olarak öldür
Ve beni iyi insanlar arasına al Rabbim
Gül Yüzlü Yusuf'un Rüyası (1)
Yakup peygamberin on iki çocuğu vardı.
Bunların içinde Yusuf ile Bünyamin
En küçükleri ve öz iki kardeşti.
Diğer on kardeşte Yakup peygamberin
Büyük ve güçlü çocuklarıydı.
İşte küçük olmalarından dolayı da Yakup,
Yusuf ile Bünyamini daha çok seviyordu.
Yusuf gerçekten çok güzel bir çocuktu
Ama ona asıl güzelliğini huyu veriyordu.
Büyüklerine karşı saygı ve sevgi doluydu.
Bunun için de Yakup peygamber
Ona ayrı bir ilgi ve alaka gösteriyordu.
Diğer kardeşler de onu çok kıskanıyorlardı.
Ama onun gibi iyi olmak yerine
Kalplerinde haset ateşi yakıyorlardı.
İşte bu gül yüzlü Yusuf bir gece rüyasında
Çok garip bir rüya gördü ve şaşırdı.
Ne anlama geldiğini bilmiyordu.
Bunun için de sabah erkenden kalktı.
Güneş daha yeni doğuyordu.
Etrafı hafif bir kızıllık kaplamıştı.
Rabbine dua ettikten sonra
Doğruca babasının yanına gitti.
Babası, Yusuf’un telaşlı halini görünce
Ne oldu oğlum seni heyecanlandıran nedir?
Babacığım ben bu gece rüyamda
On bir yıldızın,ayın ve güneşin
Önümde saygıyla eğildiğini gördüm.
Sanki bana secde ediyorlardı.
Rüyaların yorumunu bilen Yakup peygamber
Bu rüyadan biraz endişelenmiş gibiydi.
Yusuf’un kulağına usulca şöyle dedi ;
Bak Yusuf bu rüyanı sakın ola ki
Abilerine anlatma onlara söyleme.
Yoksa onlar sana bir tuzak kurarlar
Ve sana bir kötülük düşünebilirler.
Çünkü şeytan insanın açık düşmanıdır.
Ancak Allah bu rüyada sana müjde veriyor.
Atalarımızı peygamber seçtiği gibi
Seni de peygamber seçeceğini belirtiyor.
İşte bu olaydan bir müddet sonra
Kardeşler bir araya gelip Yusuf’u konuştular.
Ona ne yapacaklarını tartıştılar.
Gece her taraf karanlıktı,ay bulutların ardında
Görünmek istemiyordu kötü kalpli kardeşlere.
Yusuf’un abileri ateşin etrafına toplanmış
Tek tek görüşlerini söylüyorlardı;
İçlerinden birisi; öldürelim onu, dedi.
Doğru,o babamıza daha sevimli öldürelim!
Böylece babamızın sevgisi bize döner.
Sonra da yaptığımız kötülükten tövbe ederiz.
Allah bizi bağışlar biz de ondan kurtuluruz.
Birden duyguları kabarmış,gözleri dönmüştü.
Ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Karanlık gözlerle birbirine bakıyorlardı.
Neredeyse Yusuf’u öldürme kararı alacaklardı
Ama o esnada içlerinden en akıllı düşünenleri
Hayır hayır olmaz,Yusuf’u öldürmeyelim.
Eğer gerçekten bir şey yapacaksanız
Onu kervanların geçtiği yerdeki kuyuya atın
Böylece onu bulanlar alıp uzağa götürüler
Bizlerde hem ondan kurtulmuş oluruz,
Hem de kardeş katili olmayız, dedi.
Bu sırada ay biraz yüzünü göstermişti.
Etrafa hafif bir aydınlık verdi.
Bu teklif kardeşler arasında kabul gördü.
Sonra da uyumak için herkes evine çekildi.
Ertesi gün kardeşlerin hepsi çok neşeliydi.
Yüzlerine gülümseyen bir maske takmışlardı.
Sonra da sırıtarak babalarının yanına giderler.
O sırada Yakup,Yusuf’la oynamaktadır.
Çocuklarının geldiğini görünce onlara;
Bu sabah nasılsınız çocuklar!
İnan çok iyiyiz babacığım dedi en büyükleri
Yalnız bugün hava çok güzel değil mi?
Evet,dedi Yakup gerçekten güzel bir hava
Öyleyse dediler ,senden bir isteğimiz var,
Biz yarın kıra oynamaya gideceğiz,
İzin verirsen Yusuf’u da beraber götürelim.
O da bizim kardeşimiz değil mi?
Gelsin yanımızda dursun,oynasın eğlensin.
Onunda oynamaya hakkı var değil mi yani.
Bu sözler üzerine Yakup peygamber;
Çocuklar dedi; onu götürmeniz beni üzer.
Hem sonra siz belki oyuna dalarsınız da,
Onu bir kurdun yemesinden korkarım.
Babacığım dedi büyükleri;
Anlaşılan sen bize güvenmiyorsun gibi.
Oysa bak biz onun iyiliğini istiyoruz.
Hem biz varken kurt onu yerse ne demek
O zaman bize yazıklar olsun demek gerekir.
Gerçekten güçsüzlerden sayılırız,dedi
Yakup çocuklarının bu ısrarı karşısında,
Yusuf’a abileriyle gitme izin verdi
Ertesi gün erkenden yola koyuldular.
On bir kardeş beraberce kıra gittiler.
Bir müddet sonra abilerin yüzü değişti.
Taktıkları gülümseyen maskeyi çıkardılar.
O hain karanlık yüzleri göründü.
İlk önce Yusuf ne olduğunu anlayamadı.
Ne var ne oluyor,niye kızgınsınız,dedi.
Abiler hep birden; sen var ya sen,dediler.
Babamızın sevgisini bizden çaldın.
O seni ve Bünyamini daha çok seviyor.
Ama şimdi seni ondan uzaklaştıracağız.
O tekrar bizi daha çok sevecektir.
Yusuf bu sözler üzerine onlara;
Ben size ne kötülük yaptım ki,
Bu güne kadar hep iyi olmaya çalıştım.
Size karşı da saygısızlık yapmadım.
Niçin beni uzaklaştırmak istiyorsunuz.
Gözlerinde hainlik okunan kardeşler
Yusuf’un bu sözlerini hiç duymadılar.
Hepsi el ele vererek Yusuf’u kuyuya attılar.
İşte tam o sırada kuyuda bir ilham geldi;
Ey Yusuf rahat ol!sen onlara bu işlerini,
Onlar farkında değilken haber vereceksin.
Bu ilham Yusuf’a bir serinlik verdi.
Korkuyu kalbinden sürgün etti.
Kuyunun karanlığında beklemeye başladı
Rabbinin kendisine sunacağı ikramı
Güneş yavaş yavaş çekiliyordu.
Akşam kızıllığı etrafı kaplamıştı.
Abiler Yusuf’un elbisesini almışlardı.
Çünkü ona bir hayvan kanı bulaştırıp,
Öylece babalarına götüreceklerdi.
Dedikleri gibi de yaptılar.
Akşam yüzlerinde ağlamaklı bir maske vardı.
Babalarının yanına gittiler.
Yakup,Yusuf’u göremeyince heyecanlandı.
Nerede nerede Yusuf? Ona ne oldu?
Babacığım,biz yarış yapıyorduk,
Yusuf’uda oraya bırakmıştık.
Ancak biz oyuna daldığımız bir sırada
Bir kurt gelerek Yusuf’u yemiş.
Fakat biz ne kadar doğru da söylesek
Sen bize inanmazsın dediler.
İşte sana Yusuf’un gömleği ve kanı.
Yakup gömleği aldı baktı baktı.
Gömleğin hiçbir yerinde yırtık yoktu.
Bunun bir oyun olduğu açıktı.
Ona bir kötülük yapmışlardı. Yakup;
Bu kurt ne kadar kibarmış çocuklar!
Yusuf’u yemiş de gömleğini yırtmamış,dedi.
Sonra gömleği yüzüne gözüne sürdü ve;
Nefisleriniz size bunu güzel gösterdi.
Bana düşen ancak sabretmektir.
Anlattığınız bu olay karşısında
Yardımcım ancak Allah’tır, dedi.
İnsan Allah’ı sürerse kalbinden
Kin ve nefret yerleşir hemen
Sevgi rüzgarlarını estirelim
Gönlümüzün derinliğinde.
Allah dolsun her zerresine
Kötülük kalmasın hiçbir yerinde.