Cennette Yer Kalacak Cehennem'de Kalmayacak...
Cennette Yer Kalacak Cehennem'de Kalmayacak...
Buhari ve Müslim'de geçer. Enes b. Malik Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Cehenneme durmadan atılır, dahası yok mu der. Nihayet İzzet Rabb'i ona kademini koyar. Cehennem hemen birbirine girer büzülür, yeter yeter, izzetine ve keremine yemin olsun ki tamam der. Ama Cennet'te hala bir fazlalık bulunacak. Ta ki Allah orası için bir halk yaratacak onları Cennet'in o fazla yerine koyacak." (Buhari, XI, 545, XIII, 369. Müslim, 2848)
Müslim'de geçen diğer bir ifadede, "Cennet'te Allah'ın kalmasını dilediği kadar bir yer kalır, sonra Allah Sübhanehû orası için bir halk yaratır, onları Cennet'in fazla yerine yerleştirir" diye geçmektedir.
Diğer bir ifade de; "Cennet'te Allah'ın istediklerinden, O'nun kalmasını istediği kadar bir yer kalır" diye geçer. (Müslim, 2848)
Buhari'nin Sahihinde Ebu Hureyre'den gelen bir ifadede geçen "ateş için dilediklerini yaratır oraya atar, ateş, dahası yok mu" (Buhari, XIII, 434) sözü ise bazı ravilerin düştüğü bir hatadır, o ravi ifadeyi karıştırmıştır. Sahih rivayetler ve Kur'anın nassı bunu reddetmektedir. Çünki Allah Sübhanehû Cehennem'i iblis ve ona tabi olanlarla dolduracağını belirtmiştir. Çünki o, kendilerine karşı delil gelmiş ve rasulleri yalanlamış olanların dışında kimseye azab etmez. Şöyle buyurur:
"Ne zaman oraya bir gurup atılsa oranın bekçileri size bir uyarıcı gelmedi mi derler. Onlar da evet bize uyarıcı geldi, biz yalanladık ve Allah hiç bir şey indirmemiştir dedik derler." (Mülk, 8-9)
Allah yaratıklarından kimseye zulmetmez.
4. Cennet Ehli Uyumaz
İbn Merduye rivayet eder:
... Cabir, Rasulullah, Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Uyku ölümün kardeşidir, Cennet ehli de uyumazlar."
(Bk. İbn Kesir, Tefsir, IV, 158. en-Nihaye, II, 470. İbn Rahaveyh'den; İbn el-Cevzi, el-İlel el-Mütenahiye, II, 931)
Taberani rivayet eder:
... Cabir der ki:
"Rasulullah'a Sallallahu Aleyhi ve Sellem Cennet ehli uyur mu diye soruldu, buyurdu ki:
"Uyku ölümün kardeşidir, Cennet ehli uyumaz."
(Bk. İbn Kesir, Tefsir, IV, 158; en-Nihaye, II, 470-471. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, X, 410 da bunu Taberani ve el-Bezzar rivayet etmiştir, el-Bezzar'ın ravileri sahih hadis ravileridir, der.)
5. Kul Cennet'te Derece Derece Yükselir
İmam Ahmed rivayet eder:
... Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Allah, Cennet'te salih kulun derecesini yükseltir de kul yarab bu bana nerden geldi der. Allah, çocuklarının sana mağfiret dilemesi ile, buyurur."
(Ahmed, Müsned, II, 509. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid'de bunu, Ahmed, ve el-Evsat'ta Taberani, rivayet etmiştir, ravileri sahih hadis ravileridir, Asım b. Behle ise sikadır, demiştir.)
6. Mü'minin Derecesine Zürriyeti de Eriştirilir
Allah buyurur ki:
"İman edenler ve zürriyetleri kendilerini iman ile izleyenler varya biz onların içine zürriyetlerini de katarız ve onların amellerinden hiçbir eksiltme yapmayız. Her kişi kendi kazandığına karşılık olmak üzere rehin alınmıştır."(Tûr, 21)
Kays'ın rivayetine göre;
... Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Allah müminin zürriyetinin derecesini, amel yönünden ondan aşağı bile olsalar, onlarla gözü aydın olsun diye onun derecesine yükseltir" buyurmuş, sonra bu ayeti okumuş ve "oğullara verdiklerimizden dolayı babaların bir şeyini eksiltmeyiz" demiştir."
(Kenz el-Ummal, II, 42, Deylemi'den. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, VII, 114'de bunu el-Bezzar rivayet etmiştir. Senedindeki Kays b. er-Rabi'i, Şube ve es-Sevri tevsik etmiştir, onda zaf vardır, demiştir.)
İbn Merdüye, Şüreyh hadisinde;
... İbn Abbas'dan -Şüreyh, İbn Abbas bunu sanıyorum Peygamberden nakletti diyerek- şunu nakletmiştir:
"Kişi Cennet'e girdiği zaman anne-babasını, eşini ve çocuğunu sorar. Kendisine, onlar, senin derecene veya ameline ulaşmamıştır denilir. Bunun üzerine adam, yarabbi der, hem kendim hem onlar için amel işledim. Böyle deyince onlar ona katılırlar. Sonra İbn Abbas bu ayeti sonuna kadar okudu."
(Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, VII, 114'de bunu Taberani es-Sağır ve el-Kebir'de rivayet etmiştir. Muhammed b. Abdurrahman b. Gazvan zayıftır, demiştir.)
Müfessirler bu ayetteki zürriyet konusunda ihtilaf etmişlerdir. Acaba zürriyetten maksat küçükler midir, büyükler midir, yoksa her ikisi midir, bu konuda üç görüş belirtmişlerdir.
Bir gurup şöyle demiştir:
Mana şudur:
İman edipte zürriyetlerini imanda kendilerine tabi kıldıklarımız ve iman noktasında aynı şeyi yapanlar var ya onlar onlara derecelerde ilhak eder aralarına katarız. Dediler ki:
Buna "onlara zürriyetlerini tabi kıldım" şeklindeki kıraat te delalet etmektedir. Yani işi onlara tabi kılmak şeklinde göstermiştir. Yine dediler ki:
Allah Sübhanehü zürriyeti büyükler hakkında da kullanmıştır. Şöyle buyurur:
"Onun (Nuh'un) soyundan Davud'u ve Süleymanı..." (En'am, 84)
"Nuh ile taşıdıklarımızın soyu (zürriyeti)." (İsra, 3)
"Biz onlardan sonra bir zürriyet idik, imdi batıla dalanların yaptıkları ile bizi helak eder misin?" (A'raf, 173)
Bunlar akıllı büyüklerin sözleridir. (Yani zürriyet olarak adı geçenler büyük büyük kişilerdir. Çocuklar değildir.)
Dediler ki:
Buna, Said b. Cübeyr'in İbn Abbas Radıyallahu Anhu den Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem söyledi diyerek rivayet ettiği şu hadis de delalet etmektedir:
"Allah, müminin zürriyetini, amel bakımından aşağıda olsalar, onlarla gözü aydın olsun diye onun derecesine yükseltir." (Bu hadis önce geçti.)
Bu gösteriyor ki o zürriyet amelleri ile Cennet'e girmiş (büyük iken ölmüş) kişilerdir. Fakat babalarının derecesine ulaşacak kadar amel işlememişlerdir. Allah onları, amelleri kısa da olsa yine o dereceye yükseltmiştir.
Yine dediler ki:
"Ayrıca, iman, hem söz, hem amel, hem niyettir. Bunları ise büyükler yapabilir. Buna göre mana şudur:
Allah Sübhanehü müminin zürriyetini, amel yönünden aynı olduklarında onunla bir araya getirecektir. Tâbilik demek bu demektir. Eğer aşağısında iseler o zaman gözü aydın olsun, nimetleri tamamlansın diye onun derecesine yükseltecektir. Bu tıpkı Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşlerinin durumuna benzer ki onlar O'na tabi olarak O'nunla birlikte olacaklardır. Aslında o dereceye amelleri ile ulaşmamışlardır.
Diğer gurup ise şöyle demiştir:
Burada zürriyetten maksat küçüklerdir. Mana şöyledir:
İman edenler ve zürriyetlerini babaların imanına tabi kıldıklarımız (babaları gibi saydıklarımız küçükler). Yani bu zürriyet (çocuklar) küçükte olsalar babalarının imanına ve onun hükmüne tabidirler. Mirasta, diyette, cenaze namazlarının kılınması, müslüman mezarlığına gömülmeleri vs. hususlarda babalarına tabidirler. Buluğa ermiş olanlara ait hükümler hariç. Buna göre ayetteki "iman ile" kısmı babalarının durumunu (halini) anlatmaktadır (yani babalarının imanı ile değerlendiririz).
Buna şu delalet eder ki, buluğa ermiş çocuklar mükafat ve cezada kendi durumları ile değerlendirilirler. Onlar müstakildirler ve müstakil oldukları için ne dünyevi hükümlerde ne ceza ve mükafat gibi uhrevi hükümlerde babalara tabi kılınmazlar. Eğer zürriyetten maksat buluğ çağma ermiş olanlar olsaydı, buluğa ermiş tüm sahabe çocukları babalarının derecesinde, tabiin çocukları tabiinin derecesinde olur, kıyamete kadar aynı silsile devam eder, böylece sonrakilerin hepisinin derecesi sabikunun (ilklerin) derecesi ile aynı olurdu.
Dediler ki:
Buna, şu delalet eder ki, Allah onları (zürriyeti) onlara (babalara) iman noktasında tabi kıldığı gibi tabi kılmıştır.
Eğer bunlar buluğ çağma ermiş kişiler olsaydı, imanlar, tabiî bir iman değil müstakil bir iman olurdu.
Dediler ki:
Buna delâlet eden diğer bir şey de şudur:
Allah Sübhanehû Cennet'teki dereceleri, müstakil kimseler hakkında amellere göre sıralamıştır. Tâbi olanlara gelince Allah onların derecelerini ehillerinin derecesine yükseltecektir. Amelleri olmasa bile böyle yapacaktır. Ceylan gözlü huriler ve hizmetliler, kendilerinin amelleri olmasa da yine ehillerinin derecesinde olacaklardır. Buluğa ermiş mükellef kişiler böyle değildir. Çünki onlar, kendilerini amellerinin yükselttiği dereceye yükselteceklerdir.
c. Bir diğer fırka da, ki Vahidî de onlardandır, doğru görünen şu ki zürriyet deyince hem küçükler hem büyükler anlaşılmalıdır. Çünki büyük, babasına kendi imanı ile, küçük ise babasının imanı ile tabi olacaktır.
Dediler ki:
Zürriyet deyince hem küçük, hem büyük hem tek hem çok, hem baba hem oğul olanlar anlaşılır. Allah buyurur ki:
"Onların zürriyetini yüklü gemide taşımamızda onlar için bir ayettir." (Yasin, 41)
Yani babalarını. İman da hem tabiî (dolaylı) imana, hem kazanmaya ve seçmeye bağlı imana denir. Tabiî imana örnek şudur:
Mümin bir köle azad edecektir. (Nisa, 92)
Bir küçük çocuğu da azad etse olur.
Dediler ki: Selefin görüşü de buna delalet ediyor. Said b. Cübeyr, İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakleder:
Allah müminin zürriyetini kendi derecesine yükseltir. Amelde ondan aşağı olsalar bile birbirleri ile gözleri aydın olsun diye böyle yapar. Sonra bu ayeti okudu," (İbn Kesir, Tefsir, IV, 259)
Bu ayette İbn Mes'ud da şöyle demiştir:
Kişinin geçmişi vardır, zürriyeti vardır. Cennete girer. Amelde onlar o dereceye yükselmemiş olsalar da, onlarda gözü olsun diye onun derecesine yükseltilirler.
Ebu Miclez de "Dünyada iken bir araya gelmeyi sevdikleri gibi Allah onları orada da bir araya getirir" der.
Şa'bi der ki; "Allah zürriyeti Cennet'e babalarının ameli ile koymuştur,"
el-Kelbi, İbn Abbas'dan nakleder:
"Eğer babalar, derece bakımından oğullardan yüksek iseler, oğulları babalara yükseltecek eğer oğullar derece bakımından babalardan yüksek ise babaları oğullara yükseltecek."
İbrahim der ki:
"Onlara babalarının ecrinin bir benzeri verilecek babalarının ecirlerinden hiç bir şey eksiltmeyecek." (İbn Kesir, Tefsir, IV, 259)
Yine der ki:
"Bu görüşün doğruluğuna delalet eden bir şeyde her iki okuyuşun iki ayet gibi olmasıdır.
"Zürriyetleri kendilerine tabi olanlar" şeklinde okuyana göre kendilerine bir fiili isnad etmek mümkün olan buluğ çağındakiler kasdedilmiş olur.
Nitekim bu şuna benzer:
"Muhacirler ve Ensar'dan önde giden ilkler ve onlara ihsan ile (güzelce) tabi olanlar" (Tevbe, 100)
"Onlara zürriyetlerini tabi kılarız" okuyana göre de bundan çocuklar anlaşılır, Allah onları iman noktasında babalarına hükmen bağlamıştır. Yani iki okuyuş (kıraat) her iki çeşidi de delalet ediyor..
Ben derim ki: Burada, sonrakilerle önde giden ilklerin aynı derecede olmaması için, zürriyetten çocukları anlamamak daha belirgin görünmektedir. Böyle bir denklik çocuklarda gerekmez. Çünki her kişinin çocukları ve zürriyeti kendi derecesinde olacaktır.
Doğrusunu Allah bilir.