-
Ahirette de...
Ma'rûf-i Kerhî hazretleri talebeleriyle hurmalıkta oturuyorlar. Talebe, hazretin sohbetini huşû ile dinlemede. Etrafta çıt yok.
Derken, Dicle Nehri'nden bir kayık yaklaşıyor. İçinde de bir kaç genç içip içip nâralar atmakta. Talebeler duymazdan geliyorlar, o yana bakmıyorlar ama gürültü de giderek rahatsız edici bir hâl alıyor. Dayanamayıp hocalarına:
- Efendim, duâ edin de Allah-ü teâlâ bu kendini bilmezleri nehirde boğsun, insanları da bunların zararından kurtarsın, diye yakınıyorlar.
Bunun üzerine Ma'rûf-i Kerhî hazretleri elini açıyor ve şaşkın bakışlar altında şu duâyı ediyor:
-Yâ Rabbî! Sen bu kullarını dünyâda neşelendirdiğin gibi âhirette de neşelendir.
Talebeler bir mânâ veremiyorlar:
-Efendim, böyle duâ etmenizin hikmetini anlayamadık, diye suâl ediyorlar.
-Bekleyiniz, buyuruyor mübârek, söylediklerimin sırrı şimdi ortaya çıkar.
Talebeler dikkatle kayıktakileri tâkip etmeye başlıyorlar. Derken kayıktakiler gelip, tam önlerinden kıyıya çıkıyorlar. Birden karşılarında Ma'rûf-i Kerhî hazretlerini görünce ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Daha o bir şey söylemeden ellerindeki sazları kırıp, içkileri atıyorlar. Ayaklarına kapanıp tövbe ediyorlar.
Ma'rûf-i Kerhî hazretleri talebelerine dönüp buyuruyorlar ki:
- Gördüğünüz gibi herkesin istediği oldu. Ne onlar boğuldu, ne de insanları rahatsız edebildiler